CHP- MHP ittifakının ortak Cumhurbaşkanı adayı hakkında söylenmesi gereken çok şey var. Yanlış anlaşılma olmasın; söylenmesi gerekenler sıralamasında öncelikli olan, “aday kişi” hakkında analizlerden ziyade ortada bir CHP- MHP ittifakının oluşudur.
Gerçi aday açıklandığı andan itibaren verilen ilk yaygın “tepki” de üzerine konuşulmaya değer bir konu. Bir insanın “ismi” üzerinden yapılabilecek her türlü geyik yapıldı. Mizah güzel şey ancak adayın ismine pek çok kişinin “aşina” olmaması nedeniyle geçilen dalgalar hiç komik değil. İnternette şahsımla ilgili “göbek çeperimden, yemek yapmama bel altı vurmalara” değin bir dizi yorumlar yapılan birisi olarak, bu yorumların ne kadar düzeysizleşebileceğini tahayyül edebiliyorum.
“Adayın adını söyleyemeyen nasıl oy verecek?” türünden kendisini cin fikirli zanneden yorumlar, siyasi kültürümüzde yaygın olan, insanları aptal yerine koyan bir apolitikliğin uzantısı. Yine de ismini bir çırpıda telaffuz edemediği veya anlayamadığı Müslüman olmayan bir azınlık hakkında benzer şakaların yapılmasını kaldıramayacak ve yanlış bulacak bir sürü insanın da bu kervana katılmış olmasını hayret verici buluyorum. Herhalde son bir yıldır her hafta değişen politik gündemin zihinlerimizde, sinirlerimizde yarattığı bir tahribat bu diye umut edip geçelim.
Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy vermeyeceğim. Tıpkı AKP'nin göstereceği Cumhurbaşkanı adayına da oy vermeyeceğim gibi. Oy vereceğim aday HDP tarafından önerilecek adaydır. Oy vermeden öte HDP’nin göstereceği adayın ülke genelindeki seçim kampanyasında gönüllü olarak çalışacağımda.
Sosyal medyada, köşe yazılarında, CHP'nin bizzat içerisinde Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında en hafif tabirle olumsuz şeyler söyleyenlerin büyük bir kısmı, ikinci tura kalırsa gidip Ekmeleddin İhsanoğlu'na bizzat oy verecekler. Muhalefetten anladıkları “AKP gitsin de nasıl giderse gitsin” olan bir zihniyetin başka bir seçeneği yok çünkü. Birçok kesim, sadece adı üzerine geyik yapmakta değil, oy vermek konusunda da birleşecek.
Yıllardır CHP'den “sol” çıksın diye beyhude bir bekleyiş içinde olanlar, söz konusu partinin sağ milliyetçi MHP ile ittifakından ne sonuç bekliyorlardı ki bu kadar kızıyorlar? Adaya itirazlar hep İslamcılık üzerinden. Kimsenin MHP ile ittifaka ses ettiği yok.
Evet, bugünün gelişi yerel seçimlerden belliydi. Sağ milliyetçi Mansur Yavaş için atılan “kurtuluşa kadar savaş” sloganlarıyla ”ta tava yapmayıp” basıp geçenler, AKP'ye karşı çıkmak adına ne kadar sağa kayılabileceğini pratikte gösteriyordu. Milliyetçi-muhafazakâr bir politik görüşü olan İhsanoğlu'nu aday gösterdiği için CHP'ye çatan bazı “solcuların” hayal kırıklığının nedeni, MHP'yle iş birliği yapılıyor olması değil. Bu nasıl bir sol anlayıştır ki, sağ milliyetçi bir parti ile ittifak normal veya “gerekli” görülebilsin?
AKP'ye karşı çıkmak için sağa kayan bir muhalefete ihtiyacımız yok. CHP, yıllardır hep yapmak istediği şeyi yaptı ve ulusalcıların meclis hayali CHP-MHP koalisyonu için ilk resmi adımı attı. Gizli CHP'li solcular kendilerini kandırmaktan vazgeçsinler, hiçbir politik koşul faşist partiyle işbirliği yapmayı “gerektirmiyor”.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından sırada genel seçimler var. Yerel seçimlerde fiilen, şimdi resmen kurulan ittifakın genel seçimlerde bir standart hâline gelmesi şaşırtıcı olmaz. Yalnızca hem AKP'nin nobran neoliberalizmine karşı olan hem de milliyetçiliğe ve dinsel gericiliğe taviz vermeyen örgütlü ve kitlesel bir muhalefet bu kısır döngüye bir son verebilir.
Emekçi halkımız için seçenek bu günden ikiye inmiştir. Ya Milliyetçi muhafazakâr veçhenin iki yüzünden birini ya da bu laik, demokratik emekten, ekolojiden, kimlikler, inançlar karşısında eşit ve cins ayrımcılığı yapmayan HDP göstereceği adayı seçecektir. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri zıtların daha da ayrıştığı aynıların ise hızla bir birine benzeştiği bir seçim süreci olarak tarihe geçecekmiş gibi görünüyor. Aynışanların, CHP solculuğundan medet umanların kendi kafa karışıklarını netleştirmeleri yönünde tarihi bir fırsat. Elbette gören göz, işiten kulak anlayan bilici olanlar için.