Dr. Hasan Ulusoy’un vefat haberini Niğdemiz dergisinden öğrendim. Niğde için yaşayan canlı tarihin vefatından üzüntü duydum.2014 yılı sonlarında yazmakta olduğum son kitabım için aramıştım. Telefonda konuştuğumuzda sağlığının oldukça bozuk olduğunu, 100 yaşına yaklaşan yaşı nedeni ile sorunlar yaşadığını anlatmıştı. 98 yaşında ama Niğde ile ilgili bilgileri beyninde yaşatandı. Niğde ile ilgili çok konuda ondan bilgi almıştım. Niğde Kapadokya’nın Başkenti kitabımda, Niğde Spor Tarihi kitabımda onun bilgileri ile yakın dünü yazmıştım. Kitapları gönderdiğimde de çok memnun olmuştu. El yazısı ile notları arşivimde. Niğdemiz dergisinde yazdığı yazıların çoğunu da göndermişti. Resimler ile yazdıklarını destekleyen ve Niğde Cumhuriyet ilk yıllarını tanık olduklarını yalın ve akıcı bir dil ile anlatan yansıtandı. Ondan yine yeni bilgiler gelecek diye bekliyordum ama vefat haberini okudum. Dr Hasan Ulusoy ile Niğde Üniversitesinden bazı öğretim üyelerinin de buluşmasına vesile olmuştum. Niğde için yararlı çalışmalarda bulunan ve yazdıkları ile günümüze kaynak aktaran Milletvekili Hüseyin Ulusoy kardeşi idi. Onun gibi Hasan Ulusoy’da çok değerli bilgileri yazılı olarak geleceğe kalmasına vesile oldu. Mustafa ve Vasfiye Ulusoy’un oğlu Dr Hasan Ulusoy Tülin, Teoman ve Tüzin’in babaları idi. Tülin Ulusoy’da Hasan beyle iletişimimizde destek olandı. Çanakkale’de yaşayan bir Niğde aşığı idi. Niğde’de Cumhuriyet’in ilan anını annesi ile yaşamış ve o dönemin Niğde’sini krokilerle de anlatarak dünde kalanları çok güzel bugüne yansıtmıştı.Dr Hasan Ulusoy Niğde şöyle anlatıyordu -“Niğde üç mahalleden oluşurdu.1- Beden ve Şehir içi-2- Kayabaşı3- Tepeviran(halk Tepeviran derdi). Niğde’de de her kalesi olan şehirlerde görüldüğü gibi, kale surları misyonunu tamamlayınca yani halkta istilâ korkusu kalmayınca; sur dışına yerleşim başlamış. Öyle anlaşılıyor ki şehri işgal eden Türkler yerleşim yeri olarak, sur dışında bugünkü-Şehir içi- dediğimiz bölgeyi, Rumlar ise Kayabaşı’nı seçmişler. Niğde’de az olan Ermeniler ise Bedenin güney batısını tercih etmişler. Öyle ümit ediyorum ki, Türkler iyice yerleşip idarede bir aristokrat sınıf oluşturunca bu sınıf yerleşim için Tepeviranı seçmiş, Benim çocukluğumda dahi bu özellik değişmemişti” Dr. Hasan Ulusoy o yıllar ile ilgili anılarını şöyle nakleder: “1919 ‘da Yunanlılar İzmir’e çıktıklarında Kayabaşı çok önemli bir özellik arz ediyordu. Gâvur Çeşmesinin olduğu geniş yol Kayabaşı’nı iki bölüme ayırmıştı. Güney Rum ve Kuzey Türk Mahallesi. Öyle zannediyorum ki, Türkler Kayabaşı’na ilk kuzeyden girmişler. Türk’e yakın Rum evini satıp Rum mahallesine taşınmış, babam benim doğduğum evi 1914 yılında Rumlardan satın almış. Komşusu Rum bir sene sonra bitişiğimizdeki evini Ballağın Rabia Teyzeye satmış. Babam bu eve Türk tarafında kalan son ev demişti. Böylece Kayabaşı’nda Türkiye ile Yunanistan’ı bir sokağın yarısı ayırıyordu. 1-Kayabaşı ve Tepe viran Mezariçi şehirden tamamen ayrı iki mahal, ikisinin de nüfusu birçok Anadolu kasabasından fazla, ama ikisinde de bir kibrit alacak dükkân, bir çay içecek iki iskemleli bir kahve dahi yok. Yani bu derece şehre bağlılar. Fakat bu iki koca yerleşim yerini şehre bağlayacak insan eli ile yapılmış bir adımlık yol yok. Bütün yollar ayaklarının emeği patika.
2- Şehri oluşturan üç mahallenin tam ortasında yüzbinlerce metre karelik alan bir üzerlik tarlası haline gelir fakat tek bir ağaç dikilmez. Hâlbuki o tarihte 15 günde bir şehir içi bahçelerine kadarak suyu iki gün süre ile veriliyordu. Su da mezar içinden geçerdi. Ve bu iki su günü Kayabaşı kadınlarının çamaşır yıkama günü olurdu;ama 82 yıl sonra onların torunları seksen bin nufuslu modern bir Niğde şehri yaratmanın cevherini onlardan aldılar’
1920’lerde Niğde resmi daireleri ile yapıları da şöyle idi:1923 yılı Niğde’sinde olan Askerlik Şubesi, Hükümet Binası, Jandarma Karakolu, Jandarma Kumandanlığı, Hapishane, Halk Kütüphanesi, Belediye Binası, Müftülük gibi resmi kurumların günümüzde binaları yıkıldı, okullar içinde Paşa Kapısı Mektebi(5 sınıflı) yıkılmış, Tepeviran Yenice Mektebi(3 Sınıflı) yıkılmış, Sultanı İptidaîsi(5 sınıflı) bina başka amaçla kullanılıyor, Taş Mektep(5 sınıflı) halen mevcut, Demir kapı Akmedrese duruyor, Kayabaşı Mektebi harap durumda;Camilerden Kayabaşı Cami yıkılıp yenisi yapıldı. Paşa Cami, Kale Cami, Alaadin Cami, Kığlı Cami, Sungur Cami, Dışarı Cami dünden geliyor. Şerif Ali Türbesi, Hüdavent Hatun Türbesi, onun önündeki küçük türbe Tepeviran’da Dört Ayaklı Türbe, o günden bügüne ulaşan türbelerdir. Hanlardan Germiyanoğlu, Yeni, Çayırhan, Zahire Pazarınızdaki han, D. Hüsnü’nün Hanı, Tarihi Saruhanı 1923’ten kalan hanlardır. Bunların içinden bir tek Saruhan ayakta kaldı. Paşa Hamamı, Yukarı Hamam günümüze ulaşırken, Paşa Çeşmesi, Kalealtı Çeşmesi, Çarşı Çeşmesi, Cullaz Çeşmesi, Tepeviran Çeşmesi, Keçeciler Çeşmesi, Yeni Cami Çeşmesi, Gâvur Çeşmesi gibi çeşmeler günümüzde kullanılmıyor. Göncüler Sokağındaki çeşmenin bakımsız olduğu bilinmekte Sırali Çeşmesi, Şadırvan da günümüze kadar gelebilmişlerdir.Bedesten, Kale, Saat Kulesi ayakta kalırken tabakhane yıkılanlar içinde, ayrıca babamın Manifatura Dükkânı, Maarif Kıraathanesi yıkıldı. Kitapçı Halil Amcanın dükkânı ayakta kalanlardan.
Dr. Hasan Ulusoy Niğde için önemli bir değer benim içinde Niğde ile ilgili dünü canlı tanık olarak öğrendiğim dost bir ağbi idi. Allah rahmet eylesin.