Seçimlere “sosyal devlet ve özgürlükler” vurgusuyla giren CHP de benzer şekilde türlü vaatlerde bulunuyor. Basından takip ettiğim kadarıyla CHP’nin 19 Nisan’da açıklanan Seçim Bildirgesi’nde öne çıkan 6 vaat; emekliye iki maaş ikramiye, temerrüt faizlerinin kaldırılması, asgari ücretten kesinti yapılmaması, ücretsiz okul öncesi eğitim, daha ucuz konut ve aile sigortası bulunuyor. Bunun dışında taşeron sisteminin kaldırılacağı, çocuk emeği sömürüsüne son verileceği, işsizliğin belinin kırılacağı, YÖK’ün kaldırılacağı, basın özgürlüğü, yargı, hak ve özgürlüklerin teminatı, kadına şiddete sıfır taviz gibi birtakım talepler öne çıkıyor.
Seçim kampanyalarını global reklamcılara yaptıran diğerleri gibi CHP de özünde bu talepleri bir reklamcının gözüyle sıralıyor. İşçi ve emekçilerin yaşamlarını doğrudan etkileyen sorunlar düzen partilerinde ancak reklam mantığıyla, dikkat çekmek için yer alıyor. Yoksa sorun çözmek için değil. Bu ülke emekçileri sermayenin egemenliği altında kaç hükümet gördü, geçirdi. Ancak her zaman bu sorunlar devam etti. Her seçim döneminde de benzer vaatler sıralandı. Hatta bazıları bol keseden attı, yalan söylemekten hiçbirinin de yüzü kızarmadı.
Şimdi bir kez daha kapitalist sistemin sonuçlarından muzdarip emekçilere seçim vaadiyle “kurtuluş” ümidi veriliyor. Örneğin taşeronlaştırma gibi kapitalistlere tatlı kârlar bırakan bir sistemin kaldırılacağı vaat ediliyor. Buna en başta CHP’den aday olan “saygın iş adamları” karşı çıkacaktır. Öte yandan bu yalana en iyi cevabı işten atılan CHP’li Bakırköy Belediyesi’ndeki taşeron işçileri verebilir. Tıpkı daha önce de CHP’li belediyelerde işten çıkartılan diğer işçiler gibi.
Benzer şekilde çocuk işçiliğinin gerisinde de patronların doymak bilmez kâr hırsı bulunuyor. Ya da kapitalizmin olmazsa olmaz sonucu işsizlik sorununu çözme vaatleri! Bu vaatler seçimler yoluyla ortadan kaldırılması mümkün olmayan istemlerdir. Kuşkusuz bunu CHP’liler de bilmektedir. Ancak seçim rüzgârı neler söyletmiyor ki?
Bir diğer seçim yalanı olan “hak ve özgürlüklerin teminatı” ise CHP için oldukça çelişkilidir. Bu devletin kurucu partisi olmakla övünen ve bunu propaganda eden CHP, bu ülkede hangi dönem hak ve özgürlüklerin kullanılabildiğini iddia edebilir ki? Evet, AK Parti ile hak ve özgürlükler alanı daha da daraltılmıştır. Ancak kurulduğundan beri bu cumhuriyette sadece parası olana “hak ve özgürlük” verilmiştir. İşçi ve emekçiler ancak büyük bedeller ödeyerek birtakım haklar elde edebilmiştir.
Seçim propagandası çerçevesinde polisleri de ziyaret eden Kılıçdaroğlu “polislik mesleğinin sorunlarını yakından izlediklerini” belirterek onların da sorunlarını çözeceğini vaat ediyor. Olası iktidarlarında geniş emekçi yığınları zaptı rap altına almak için polis teşkilatına çok iş düşeceği bilinciyle bu günden sahip çıktığını deklere ediyor.
CHP, AK Parti, MHP gibi kapitalist sistem partilerinin seçim yarışını kazanmak adına yapamayacakları, vaat etmeyecekleri şey olmadığı bilinen bir gerçektir. Bir kez daha bu seçim döneminde bunu görmüş oluyoruz. Kendileri hükümet koltuğuna oturduklarında bu sefer onların yandaşları, polisleri, yargıçları, medyası güçlü olacak. Ama gerçekte işçi ve emekçiler için değişen hiçbir şey olmayacaktır. Çünkü seçim sandıklarından çıkan bu üç parti düzenin değişik veçheleri olsa da bir birinin aynıdır. İşçi ve emekçilerin sorunlarının çözüm adresi değildir.
Genel olarak seçimler geniş emekçi yığınları sisteme yedekleme aracı olsa da 2015 7 Haziran seçimleri gibi ülkemizin, bölgemizin sonrasında yaşayacağı tüm süreçlerde etki etmedi hasebiyle tarihsel bir öneme haiz olan bu seçimlerde emekçilerin, ezilenlerin, gadre uğrayanların, yok ve hor görülenlerin tek temsilcisi olan Halkların Demokratik Partisi seçeneği etrafında kenetlenerek, HDP ye verilen oyların sistemin çarkına çomak sokacağını gören yerden hareketle bu gün okunacak seçim beyannamesinin mutfağında yer alan birisi olarak derim ki; iç rahatlığı ve öz güvenle oylarımız 7 Haziran da HDP’ ye.