Tayyip Erdoğan’ın Fas’tan Habertürk Yönetim Kurulu Başkanvekili Mehmet Fatih Saraç’a telefon ederek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşması ile ilgili alt yazının yayından kaldırılmasını istemesi skandalını herkes kendi açısından görüyor. MHP sözcüleri de olayı “Bahçeli’ye sansür”olarak değerlendirdi. Tabii bu da var ama Erdoğan neden Bahçeli’nin başka sözlerini değil de özellikle alt yazıdaki önerisini sansür etmek istedi? Asıl mesele budur!
***
Tayyip Erdoğan, Gezi olayları patladığı sırada Fas’a gitmişti. Türkiye, çok gergin günler yaşıyordu. Bahçeli ise olaylar karşısında Cumhurbaşkanı’nı göreve davet ediyordu.
Erdoğan, telefonda Saraç’a ne diyordu? Saraç’ın “evet efendim, tamam efendim” sözlerini atlayıp sadece Erdoğan’ın sözlerine bakalım:
“Fas’ta televizyon izliyorum burada. Şimdi Bahçeli’nin bütün konuşmalarını, altta şimdi bant olarak da ayrıca geçiyor konuşmanın… Ve orada sürekli olarak bu bantta işte Cumhurbaşkanı’nın birinci görevi eee görüşmeler yapmak değil, bu görüşmelerin dışında bu durumu düzeltmektir… Görüşmeler üzerinden ülkeyi huzura kavuşturacak adımları atmaktır. Yani Bahçeli hep öyle demiş devamlı şimdi bunu bant olarak geçiyor… Ya anladım diyorsunuz da işte yani hayret ya böyle bir şey de, hâlâ bunlar ya ne gerek var.”
Bu sözlerden net bir şekilde ortaya çıkıyor ki Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanması önerisinin telaffuz edilmesini dahi istemiyor.
Peki Bahçeli tam olarak ne demişti?
Bahçeli, 4 Haziran 2013 günü, partisinin grup toplantısından sonra, bir gazetecinin, “Eylemlerle ilgili olarak Cumhurbaşkanı’ndan randevu istemeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna cevap olarak şöyle konuşmuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanımızdan herhangi bir görüşme talebimiz söz konusu olmamıştır. Kendisinin de bu manada bir daveti söz konusu değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın her gün öğleden sonra başlayıp, akşam saat 21.00’de Türkiye’nin her tarafında huzuru istikrarı ve kardeşliği tehdit eden gelişmeler karşısında vakit kaybedip görüşme yerine, sahiplenip hizmet etmesinde yarar vardır. Türkiye’yi huzura kavuşturmalıdır, birinci görevi budur.”
İşte Tayyip Erdoğan’ı Fas’tan telefon ederek bir televizyon kanalının alt yazısına müdahalede bulunacak kadar korkutan ihtimal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Bahçeli’nin önerisinin gereğini yerine getirip, “meseleyi sahiplenerek birinci görevini yapması” idi.
***
Cumhurbaşkanı’nın birinci görevi nedir?
Anayasa’nın 104’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”
Yine bu maddeye göre Cumhurbaşkanı “Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak”yetkisine sahiptir.
Cumhurbaşkanı, görevini yapacak olsa nasıl bir adım atacaktı?
Olağanüstü bir durum söz konusu olduğu, üstelik Başbakan da Fas’ta bulunduğu için Bakanlar Kurulu’na başkanlık edecekti!
Anayasa’nın sekizinci maddesi, “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir”şeklindedir!
***
Tayyip Erdoğan’ın “Ya Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanırsa” korkusu bugün de bitmiş değildir. Çünkü Cumhurbaşkanı, görevini yerine getirmezse, hırsızlık soruşturmasıyla başlayıp, yürütmenin yargıya ve emniyete müdahalesine rağmen havuzlamanın ortaya çıkmasıyla gelişen olaylar Çankaya’yı da içine alacaktır! Çünkü devlet organları, artık düzenli ve uyumlu çalışmamaktadır!