Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık saltanatının 400 yılı bu sarayda geçmiştir. Abdülmecit Han’ın Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasıyla idare merkezi buraya taşınmıştır.
Topkapı sarayı 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'nin en başında gelmektedir.
Bu saray, İstanbul en uç noktasında Sarayburnu’nda, 5 km.yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2, arazi üzerinde yer almaktadır.
İkinci bir eser ise İstanbul'da (1551-1557) Mimar Sinan'ın “ Bu benim kalfalık eserimdir” dediği Süleymaniye Camii ve külliyesidir. Bu eserde (1985) “UNESCO Dünya Mirasları kültür varlıkları arasında haklı olarak yerini almıştır.
Süleymaniye Camii, zengin Osmanlı kültürünün en güzel örneklerinden biridir. Caminin yapımından günümüze kadar İstanbul’da onlarca kez deprem olmasına rağmen duvarlarında en küçük bir çatlak izine rastlanmamıştır.
Bu caminin kubbesi 53 m. yüksekliğinde ve 27,5 m çapındadır. Kubbe kasnağında tam 32 pencere yer almaktadır.
Süleymaniye camiinin 4 minaresi vardır. Bunun sebebi, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu Sultanı olduğunu işaret etmektedir.
Süleymaniye Camisi, Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi'ni gören yerleşim yerinin en yüksek tepesinde inşa edilmiştir.
Caminin dış avlusunda, birçok çınar, salkım söğüt, kavak, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yer almaktadır. Buradan Hünkâr Sarayını, Üsküdar'ı, Boğaz’ı, Beşiktaş'ı, Tophane’yi, Galata ve Kasımpaşa semtlerini rahatlıkla seyretme fırsatını bulabilirsiniz.
Boğazlardan geçen gemiler ve yabancı devlet adamları bu ihtişamlı eserleri hayranlıkla izleme fırsatını bulmaktadır. Bu eserler bir devletin gücünü ve hâkimiyet iradesini ortaya koymaktadır.
Neticede İnsanlar ölür, yöneticiler, hükümetler değişir ama onların bıraktığı eserler sonsuza dek baki kalır. Atasözümüzde; “Ölümsüz olmak istiyorsanız, arkanızda önemli eserler bırakınız.” İfadesi sözün özü değil midir?