Bu “Şeker Bayramını şeker tadında” geçirmemize en büyük katkı sunan çok ağır sağlık sorunlarıyla mücadele ederek tüm tedavi süreçlerinden hayata tutunma azmiyle başarıyla çıkan amcam Sedat Özkan’a hem aile fertlerini bir araya getirdiği hem de esprili sohbetleriyle yaşamın her şeye rağmen “yaşanılası” olduğunu gösterdiği için teşekkür eder nice nice bayramlarda sağlıkla bir arada olma dileklerimi belirterek “öteki” gündemle ilişkin biriken notlarımı paylaşmak isterim.
Notlarımın birinci sırasını hiç kuşkusuz “Sevgi Demeti” başlıklı kapağıyla Fahri Hocanın (Fahri Tokgöz) bu güne kadar gün yüzüne çıkmayan şiirlerinden kendi seçkisi olan 128 şiirini paylaştığı ve kendi olanaklarıyla baskısını yaptırdığı şiir kitabı alıyor.
“Sevgi Demeti” Fahri Hocanın ilk şiir kitabı. “Oğlum Fehmi’nin zorlaması ve dijital ortama aktarmadaki gayretli çalışmasıyla şiirlerim okuyucusuyla buluşuyor” diyen emekli edebiyat öğretmenlerimizden Fahri Tokgöz bir birinden güzel sevgi temalı 128 şiirini paylaştığı “Sevgi Demeti” adlı şiir kitabı daha çok “ unutulup gitmesin” kaygılarıyla baskıya verilse de son yıllarda tat alarak okuduğum nadide şiir kitaplarından biri olduğunu belirtmek isterim.
Şiirleri için Fahri Hocaya, kitaplaşmasına vesile olan ve emek yoğun katkı sunan oğlu Fehmi Tokgöz’e bir şiir sever olarak teşekkür ediyor, kitapçı raflarında bulunmayan ve satılmayan bu şiir kitabına bir biçimde ulaşıp okuma bahtiyarlığına ermenizi temenni ediyorum.
Yaşam şiir ve bayram tadında sür git devam etmiyor elbet. Fatma Teyzeyi ( Fatma Günay) “kaybettik” haberi yaşamın önlenemez tatları arasında içimizi burkan acıların da olduğu gerçekliğini bir kez daha hatırlattı. Kederli ailesinin, evlatlarının acısını paylaşmak ve bir nebze azaltmak için defin töreni öncesi ve sonrası yanlarında bulunduğum Günay ailesine baş sağlığı dileklerimi bir kez daha iletip Fatma teyzemize de Allahtan gani gani rahmet diliyorum.
Ölümle yaşam bıçak sırtı kadar yakın ve bir arada olduğu için olsa gerek yaşanan onca ölüm acısı hayatın akışkanlığı içerisinde katlanacak düzeylere iniyor. Ve fakat acılarımızla yaşamayı öğrenip daha da olgunlaşıyoruz diye düşünüyorum.
Bizim ailenin annem tarafı “altın kızları” olan ve yetmişli yaşlarını tüm sağlık sekerlerine rağmen mutlu yaşayan Leman Özkan (annem), Şükran Orhan (teyzem), Cevriye Sağlık’tan (annemin teyzekızı) oluşan altın kızlar ekibini katı diyet kurallarını bozdurarak uzun yıllar Bor ilçemizde hizmet veren CNN Türk gibi ulusal kanallarda “lezzet durakları” Programlarına konu olacak denli lezzetli yemekler yapan Hilmi Bey Restoranın Niğde’miz Yeni Çarşı mevkiindeki yeni yerlerine götürdüm. Altın kızların dışarıda yemek keyfi görülmeye ve paylaşılmaya değer bir anı olarak benliğime yer etti. İyi ki varlar, yaşıyorlar ve ne mutlu bana hala küçük “kaçamakları” gerçekleştirirken beni yanlarında istiyorlar. Başta annem olmak üzere tek tek ellerinden öpüyor sağlıklı uzun ömürler ve tatlı kaçamakların devamını bekliyorum.
Laf yemeğe gelmişken “İpek Kelle ve Paça Çorba Salonu” Kayseriler İş Hanı karşısında mütevazı bir dükkânda biz Niğdelilere hizmet vermeye başladı. Kayseri usulü fırında kelle ve paça çorbasıyla rakiplerinden fersah, fersah ötede bir lezzet sunuyor. Masa sandalye seçimi mekâna ayrı bir hava katmış. Sabah 6 Akşam 8 saatleri arasında açık bulunan İpek Kelle ve Paça Çorba Salonunda “tam ayıklanmış kelle” 13 TL. Yarım ayıklanmış 6,5 ve Paça çorba 5 TL gibi ekonomik Fiatlarla Niğdeli damak severlerin emrine amade. Fiat kalite lezzet dengesindeki mükemmelliğinden biri iki eksikliklerinden bahsetmeyeceğim. İpek Kelle şimdiden “çarşı esnafının” favori mekânı olmuş bile. Kelle ve Paça çorba severlerin müdavimi olacağı lezzetleri bize ulaştıran “ dükkân sahiplerine”, aşçı ustasına ve güler yüzlü servis elemanlarına teşekkür eder bu lezzetleri tatmanızı ivedilikle tavsiye ederim.
Üzüm Hasadı ve pazarı okumakta olduğum birkaç kitap ve dahi Arsuz’dan Silifke’ye “güney sahilleri izlenimlerimi” ileriki günlerde paylaşacağımı belirtip “gündem yoğunluğundan” yazamadıklarım yazıma son vermek isterim. Daima sevgiyle kalın. Hoşça kalın.