Rant getirecek bir yeşil alan, hazine malı, koy, orman, arsa gördüğünde dudakları uzar…
Öpecek…
Kulaklarının ucu kıvrılır…
Burun delikleri hızla açılır kapanır…
Ağzı sulanır…
Yalanır…
Muh”, “Hım”, “Gulk” gibi sesler çıkartır…
*
Telefon açar devletteki adamlarına…
Yaşına bakmaz “abi” diye başlar…
Abi hazırdır “Önüne yatayım” der…
Bu “Olmaz, altta ben olayım” diye itiraz eder…
Aslında ikisi de üsttedir…
Altta olan ise memlekettir…
Ve kararlaştırırlar:
“Memleketin ….na koyacağız…”
*
Ve siz sonucunu gazetelerden okursunuz:
“Orman talanı…”
“Kaplumbağaların yuvası satıldı…”
“Altın kumsal tükendi…”
“Yeşil alan bitti…”
“Tarihi koru gitti…”
*
Ülkede ne olursa olsun…
Bunalımlar, kaoslar, gerginlikler, tartışmalar, kavgalar, kıyametler… Onu ırgalamaz ve asla durdurmaz…
Onun aklı çalmaktadır…
Tıpkı otoban kazalarında yaralıları soyanlar gibi…
Tıpkı depremdeki yağmacılar gibi…
Tıpkı ölülerin altın dişini sökenler gibi…
Asla durmaz…
Her kargaşa onun için fırsattır aslında…
*
Sahip çık o zaman canımın içi…
Sahip çık…
O kumsal, o ağaç, o koruluk, o dağ,
o deniz, o orman senin…
Hepsinin sahibi sensin…
Başka sahipleri yok…
Git sarıl…
Verme…
*
Vatandaşsan, boynundaki vebaldir bu…
Sahip çıkmazsan, bu şerefsizlerden çocuklarımıza bir dal yeşil ot kalmaz…
Diren…
Yoksa hırsız durmaz…