Kıdem tazminatını fona devretmek demek öncelikle  işten çıkarmaların kolaylaşacak olması demektir.İşten atılan emekçilerin tazminatlarını ya çok cüzi yada hiç alamıyacak olması demektir.Yeni fon sistemiyle emekçiler yüz yılları aşan çalışma sürelerinde bile kendilerine bir ev dahi alamıyacak tazminat birikimleriyle karşı karşıya kalacak demektir.
 
       Ülkemiz siyasal iktidarları on yıllar boyunca eğitim, sağlık, enerji, su, ulaşım, barınma gibi her türlü temel kamusal hizmeti yoksulların, emekçilerin, halkın zararına ve elbette sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden düzenledi.  
 
        Geniş yoksul kesimlere “cennetler” vaadetip oylarını alarak iktidara gelen sağ muhazafakar partiler, esasında “zenginlere” hizmet ettiklerini gizlemek için sürekli “takiyyelere” başvurdu. Özellikle eğitim ve sağlık alanlarında yapılan özelleştirmeler,ezilen ve sömürülen geniş kesimlerin güvencesizliğe ve çalışma yaşamının da “kuralsızlığa” bağlandığı bu süreç boyunca gerçekleri örten söylemlerle emekçi yığınların bilincide yalınsama yaratarak günü kurtarma politikalarında başarılı gibi görünselerde vaat ettikleri cennet emekçi halkımıza “cinnet” geçirticek düzeylere ulaştı.
 
        Bu cinnetlik durumun en son örneğini “Kıdem Tazminatının” önce eritilip sonra da ortadan kaldırmaya yönelik politikalarıyla bugün yaşıyoruz.Ülkemiz de, işçi ve emekçilerin  mücadelesi sonucunda ete kemiğe bürünmüş Kıdem Tazminatının mevcut uygulaması konusunda emekçiler yönünden bir yığın eksikliğine rağmen “köklü” sorunları olmadığı biliniyor. Sorunu olanlar, işçinin, emekçinin yıllarca birikmiş alınterinin karşılığı olan tazminatın da kasalarında kalmasını isteyen zenginlerimizdir.. İşçilerin ve örgütlerinin görüşlerine başvurmadan hazırladıkları fon tasarılarını, sanki bir sorun varmış gibi “tartışma” yaratmak için, kırk türlü hile ve yaldızlı sözlerle allayıp pullayarak yaygın medyaya servis etmektedirler. 
 
       Bu tartışmalarla yapmak istedikleri şey, emekçilerin en temel haklarından birini daha, emek maliyetlerini ucuzlatmak için yok etmeye çalışmaktır. Bizleri olmayan bir sorun üzerinden tartışmaya çekerek, sorun varmış gibi göstererek, emeğin hakkını gaspedecek, işçileri diledikleri gibi işe alıp, işten çıkartacak, işçiyi alınıp satılır bir mal haline getirerek kölelik koşullarını dayatacak yeni bir model oluşturmak istiyorlar.
 
      İnsanın insanca yaşayabileceği alanı gittikçe daraltan; güvencesizliği, geleceksizliği, işsizliği, sefaleti, adaletsizliği ve hukuksuzluğu “kaderimiz” haline getiren sağ muhafazakar  iktidarlar emekçilere ve yoksulaştırdığı halkımıza vadettiği yalanlarla ve riyakârlıklarla dolu “cennet” masalları, esasında milyonlarca yoksulun, emekçinin “cehennemi”nden başka birşey olmadığı bilimelidir.
 
      Kıdem Tazminatı hakkının ortadan kaldırılarak fona devredilmesi için olmadık taklalar atan, sanki emekçiler lehine düzenleme yapılıyormuş gibi takiyyelere başvuranların “Avusturya modeli” hikayeleri tutmayınca şimdi de emekçilerin emekli olsalar bile ev alamazlarken “emekli olmadan da ev alabileceği” yalanlarını gözümüzün içine baka,baka söyleyebiliyorlar. 
 
     Dünya öçeğinde  yürütülen emperyalist neoliberal politikalara uygulamak ve sermayeyi daha da palazlandırmak için ülken siyasal iktidarları “ince hesaplar” peşinde, fakat rakamların dili gerçeklerin altını kalınca çiziyor!  
 
      Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma  merkezinin hesaplamalarınna göre “YENİ FON İLE EV ALMAK İÇİN 221 YIL ÇALIŞMAK GEREKİYOR!” DİSK-AR’ın yaptığı hesaplamaya göre, yaygın medyada yapılan haberlerin aksine Kıdem Tazminatı Fonu’ndaki bireysel birikimlerle ev almak hayal olmaktan öteye geçemiyecektir. Asgari ücret üzerinden sigorta kapsamına alınan bir işçi, mevcut sistemde her yıl için 960,5 TL Kıdem Tazminatı alabilirken, yeni sistemde aylık olarak fona brüt ücretinin %4’ü yatırılacaktır. Bu da yıllık 451,44 TL’dir. Kıdem Tazminatı alacağı yarıdan fazla düşen bir asgari ücretli ya da sigortası asgari ücret üzerinden yatan bir işçinin bu maaşla örneğin 100 bin TL değerindeki  bir evi alabilmesi için 221 yıl çalışması gerekmektedir. 
 
       Hiç kuşkunuz olmasın siyasal iktidar siyasette baskıcı ve otoriter, ekonomide ise vahşi kapitalist sistemini yerleştirmek için olanca hitabet gücüyle ve yaldızlı laflarla emekçi yığınların kafasını karıştıracak yeni yalanlar icat edecektir.  
 
      Fakat,emekçilerin çok büyük bölümünün sendikal örgütlenmeyle ilişkisinin bulunmadığı, toplu sözleşme güvencesinde olmadığı ve sosyal koruma sistemlerinin gelişmediği ve aksine bizzat hükümet politikaları tarafından emekçi milyonların güvencesizliğe itildiği ülkemizde, Kıdem tazminatı Fonu oluşturulmasına karşı sokak eylemlerimizle,imza stadlarımızla,bildirilerimizle kazanılmış haklarımızın elimizden alınacağınıda dilendirecek sınıf sendikal kadrolar mevcuttur. Başta yüzü emekçilere dönük sendikalar olmak üzere HDK bileşenlerinin yaşanılan bu süreçte yüzlerce yıllık mücadeleyle elde edilmiş ve uğruna büyük bedeller ödenmiş olan hak ve özgürlüklerimizi korumaya ve geliştirmeye yönelik alan etkinliklerini hayata geçirmeleri öncelikli görevleri arasında yer almalıdır.