KURANI KERİMİ OKUMAK DEĞİL YAŞAMAK LAZIM!
Rabbimiz kuranı öğrenip yaşamamız gerektiğini söylüyor, eğer söyleneni yaşamıyorsak Allah’a isyan halinde olmaz mıyız?
MAİDE - 68:Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabb'iniz tarafından indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz birşey (bir din) üzerinde değilsiniz. Ve sana Rabb'inden indirilen, mutlaka onların bir çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık senkâfirler topluluğuna üzülme.
Dinimiz hidayet dinidir, aynı zaman da kitabımız da hidayet kitabıdır.
AL-İ İMRAN - 4:Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin). Daha önceden, insanlar için bir hidayet rehberi olarak Furkan'ı da indirdi. Hiç şüphesiz o kimseler ki; Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için şiddetli bir azap var. Ve Allah, AZÎZ'ün ZUNTİKAM'dır.
Hidayetin ne olduğunu genelde dinini yaşamayanlar saptırmışlar ve doğru yol ifadesini kullanmışlardır, hâlbuki hidayet Allah’a ulaşmaktır.” kul innel hudâ hudallâhi “Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah'ın (Kendisine) ulaştırmasıdır.” Bir vetire olan hidayetin kişinin, Allah’ın emirlerine harfiyen rivayet ederek Kuranı yaşamasıdır. Onun için kuran hidayet kitabıdır.
BAKARA - 2:Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn (muttekîne).İşte bu Kitap; O'nda hiç(bir açıdan) şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Rabbimiz kuranın insanların hidayete ermesi için TAKVA sahibi olma şartını koymuş; iyide nasıl takva sahibi olacağımızı ayet ile bize öğreten var mı? Herkese göre bir TAKVA sahibi nasıl olunur tarifi vardır; Allah’a göre nasıl TAKVA sahibi olunur ama anlatan yok.
Rabbimiz takva sahibi olabilmeni şartını ayetlerle anlatmıştır, ama daha önce yaşayan bir kişiden öğrenmek zorundayız.
RUM - 31:Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin(Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Bu ayette Allah’a yönelmenin insanı takva sahibi yaptığı belirtilmiş, peki bir insan Allah’a nasıl yönelir veya Allah’a yönelmek ne demektir? Eğer Allah’a yönelmek bizi hidayete erdirmekse, hidayet de Allah’a vasıl olmak veya mülâki olmaksa; bir insanın samimi olarak, kalben Allah’a yönelmesi ona mülâki olmayı istemesidir.
İnsanın Allah’a mülâki olmak istemesi ne fayda verir; Rabbimiz mülâki olmak isteyenler için ayette söz vermiş.
ANKEBUT - 5:Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Tabi ki yani Allah’a ulaşmayı dilemek insanların dinini yaşaması açısından çok önemlidir. İnançlı kişilere sorsak “Desek ki Allah var mıdır tek midir” ; herkes evet diyecek, ama ispat et deseniz bu noktada bir cevap veremeyiz.
Bir kişi Allah’a ulaşmayı diliyorsa;
1-Allah var ki ulaşıla bilecek;
2-Allah tek ki ancak tek bir yere ulaşa biliriz;
Allah’a ulaşmayı dileyenle Allah’ın emrini yerine getiren bir kişidir.
RAD - 14:Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Allahın kendisine davetini Peygamber Efendimiz ve yol arkadaşlarda yaşamış ve insanlığa bu daveti iletmişlerdir.
YUSUF - 108:Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Ashabı ve Efendimiz Allah’a şahit olmuşlar demek ki tam bir teslimiyet ile Allah’ın emirlerini Efendimizde yaşayarak öğrenmişler ve kendi kafalarına göre “şöylede yapsak olur dememişler”
Onun için Allah’dan Fatiha da Sratı müstakim i istiyoruz Allah’a ulaşmak için;
FATİHA - 6:İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).
Çünkü Allah kendisine ulaştıran bu yolla kalben dileyenleri ulaştırıyor.
NİSA - 175:Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Allah'a âmenûolanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir,ulaştıracaktır.
Neden bunları yapalım diyenler varsa Rabbimiz sahabenin yaşadıklarını bizler tarafından yaşanmasını istiyor.
BAKARA - 214:Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun). Yoksa siz, kendinizden önce geçenlerin başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı mutlaka yakındır, (öyle) değil mi?
Rabbimiz bizim sahabe gibi yaşamamızı istiyor.
Bu herkesin mutlu olması, sıkıntı çeken insanların olmaması anlamına gelen bir yaşamak.
RABBİMİZ BİZLER İÇİN BİR DİN İNDİRECEK VE ALLAHIN DİNİNİ YAŞAYANLARIN CAHİL,TEMBEL, ASOSYAL OLMASI MÜMKÜNMÜ? DİNİMİZİ YAŞAYAN BİR YOLU OLSAYDIK BÜTÜN TOPLUMLARDAN DAHA KÜLTÜRLÜ DAHA ZENGİN VE DAHA KUVVETLİ OLURDUK. ALLAH BİR DİN İNDİRDİYSE ÇOK SEVDİĞİ İNSANLARI YERYÜZÜNDE ALLAHI TEMSİL ETMELERİ VE DÜNYAYI DA AHİRETİDE CENNET OLARAK YAŞAMALARI İÇİNDİR VE EBEDİ MUTLULUK İÇİNDİR.
Teferruatlarla uğraşmak bizi asıllardan uzaklaştırıyor ve gerçek hidayet dinini yaşayamıyoruz.
O zaman ALLAH varsa ve tekse ona ulaşmayı dileyin ve onun dostluğuna ulaşın.
YUNUS - 62:E LÂ İNNE EVLÎYÂ ALLÂHİ LÂ HAVFUN ALEYHİM VE LÂ HUM YAHZENÛN(YAHZENÛNE). MUHAKKAK Kİ ALLAH'IN EVLİYASINA (DOSTLARINA), KORKU YOKTUR. ONLAR, MAHZUN DA OLMAZLAR, ÖYLE DEĞİL Mİ?
ALLAH'IN KUR'AN-I KERİMİNİ YAŞAYABİLMEK İÇİN ALLAH'IN YAŞATTIĞI BİRİNİ BULUP ONDAN ÖĞRENEBİLMEMİZ İÇİN ALLAH'A SORMAMIZ LAZIM!
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ilâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ilâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
ALLAH RAZI OLSUN…