Kâinatı en ince noktasına kadar mükemmel ve hiç hatasız yaratan Rabbimiz; insanların mükemmelliğe ulaşıp dünya ve ahiretti cennet olarak yaşasın ister.
 
YUNUS - 62:E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
 
YUNUS - 63:Ellezîne âmenû ve kânûyettekûn(yettekûne). Onlar,âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
 
AMENU KİMDİR?
 
(“ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihimVe ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar).”hud-29)
 
Demek ki Allah'ın dostu olmak Allah'a ulaşmayı dilemek ile başlıyor ve takva sahibi olmamız gerekiyor. İnsan yaşarken ancak bu şartlarda dünya da ve ahiret de müjde alabiliyor.
 
YUNUS - 64:Le humul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.
 
O zaman şöyle bir soruyu sormamız gerekiyor ben amenu muyum? Ve takva sahibi miyim? Gerçekten bu şartlara haiz değilseniz Allah'a yalan söylüyorsunuz. Bunun bedeli de çok ağırdır. Zaten devamlı yalan söylüyoruz desenize;
 
EN'AM - 21:Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih(âyatihî), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).
 
Yani dininizi yaşıyorum diyen kişilere sesleniyorum. Kendinizi farklı bir gurup olarak ayırıyor ve İslâm (Allah'a teslim olma) dininin emri olan tevhidi gerçekleştiremiyorsanız Allah'ın emri olan dini yaşadığınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kibriniz engel mi oluyor?
İşte nefsimiz aynı iblis gibi kibir’i nedeni ile Allah'dan uzaklaşırsınız;
 
BAKARA - 34:Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).Ve meleklere: “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman iblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İBLİS) DİRENDİ VE KİBİRLENDİ. VE KÂFİRLERDEN OLDU.
 
Kâfir olan kişiyi, Allah’ı ve resulü yok olarak sayıyor diye hala daha iddia edenler var. Kâfir olan kişi Allah’ın ve resulün söylediklerini bilen ve bile bile itaat etmeyen kişilerdir.
 
Kâfirler inkâr edenlerdir de bu inkâr yok anlamında değildir.
 
TEVBE - 54:Ve mâ meneahum en tukbele minhum nefekâtuhum illâ ennehum keferû billâhi ve bi resûlihî ve lâ ye’tûnessalâte illâ ve humkusâlâ ve lâ yunfikûne illâ ve hum kârihûn(kârihûne).
Ve onların infâklerinin, onlardan kabul edilmesine mani olan şey, ancak Allah'ı ve O'nun resûllerini inkâr etmeleri ve namaza üşenerek gelmeleri ve onların ancak kerih görerek infâk etmeleridir.
 
Allah'ı ve O'nun Resûllerini inkâr etmeleri, yok anlamında olsaydı namazı üşenerek kılmazlardı. Demek ki Allah'ın olmadığını iddia edenler de dâhil yaradılışları nedeni ile inanır ama itaat etmezler.
 
BAKARA - 6:İnnellezîne keferûmsevâun aleyhim e enzertehum em lemtunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir, onlar mü'min olmazlar.
 
Mümin olmayışları nefslerini tezkiye (salih amel işlemedikleri) etmedikleri için mümin değildirler.
 
NİSA - 124:Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huvemu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrâ(nakîren).Ve erkeklerden ve kadınlardan kim salih amelde bulunursa, kim salih amel işlerse yani nefsi (tezkiye edici amel) işlerse onlar, mü'minlerdir. İşte onlar, cennete girerler ve onlara zerre kadar, hurma çekirdeğinin lifi kadar zulüm yapılmaz.
 
Bilmeyenler güzel davranışlar ile salih amel yaptıklarını söylerler. Hatta cemaat oldukları halde bu düşüncede olan çok vardır. Ne yazık ki sadece kendilerini kandırırlar.
 
NİSA - 49:E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
 
Allah'ın tezkiye ettiği kişi Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmış kişidir. Allah bu kişilerin nefislerinin kalbindeki karanlıkları (afetleri) alır nura çıkarır. Ama AMENU olanları.
 
BAKARA - 257:Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
 
AMENU KİMDİR?
 
(“ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihimVe ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar).”hud-29)
 
Bilmeyenler derken Allah'a ve onun ayetlerine ihtiyaç duymayan kişilerden bahsediyorum. Bu kişiler genellikle, ya çok bildiklerin zan ederler veya umursamazlar.  NEDEN BENDE PEYGAMBERİMİZ SAV EFENDİMİZİN TALEBELERİ GİBİ OLAMIYORUM DİYE KENDİNİ HESABA ÇEKMEZ Kİ
 
Onlar gibi olunmaz derseniz; Allah'a adaletsizliği ithaf edersiniz.
 
Tarikatları kabul etmezsiniz;
 
CİN - 16:Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâ hum mâen gadekâ(gadekan).Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah'a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık) ki.
 
Hak olan cemaatlere de karşısınız; nereden çıktı böyle bir şey yok derler. Sabikunel evvelinin hepsi irşat ile görevli idi ve hangisine tabi olursanız o ashabın cemaatine katılırsınız bu kurtuluştur, hepsi aynı ilmi öğretir (Kur-an-ı Kerimi) ve aynı yoldadır,  Sırat-ı Mustakim üzeridirler.
HUD - 56:İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (AllahûTealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir.
 
Sırat-ı Mustakim üzeri olan kişi aynı zamanda Allah'a yönelmiş kişidir. Ve eğer onlar,tarikat üzere olarak (Allah'a) yönelselerdi,(cin-16) Allah kendisine ulaşmak isteyen herkesi bu yolla ( Sırat-ı Mustakim ile) kendine ulaştırır. Allah'ın kendisine ulaştırması da HİDAYETTİR.“allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”
 
EN'AM - 36:İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)
 
İnsanlar, Allah'ın davetini veya Allah'a daveti işittikleri zaman davete icabet etmeleri, kurtuluşa ermelerini sağlar.
İşittiği halde gitmeyen olur mu?
 
CASİYE - 8:Yesmeu âyâtillâhi tutlâ aleyhi summe yusırru mustekbiren ke en lemyesma’hâ, fe beşşirhu bi azâbin elîm(elîmin).Kendisine okunan, Allah'ın âyetlerini işitir. Sonra onu işitmemiş gibi kibirlenerek israr eder. Artık onu, elîm azap ile müjdele.  
 
Allah kendisine davet eder; bu bir farz değil mi? Neden kabul edilmez ki. İnsanlar sadece Allah'a davet ederler. Kendilerine davet edenler Allah'ın ilminden nasipleri yoktur.
 
RAD - 14:Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ ke bâsitı keffeyhi ilelmâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Bu daveti mutlaka ilmini Allah'dan alan kişiler de Allah'a davet eder ama insanlar KİBİRLERİNDEN kabul etmezler.
 
AHKÂF - 32:Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
 
Size Allah'ın ayetleri ile hidayete ermeniz, takva sahibi olmanız için Allah'a davet eden kişilerin davetine icabet etmemek, iblisin Allah'ın huzurunda kibirlenmesinden farkı yoktur. Allah kibirlenenleri sevmez.
 
NAHL - 23:Lâ cereme ennallâhe ya’lemu mâyusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne), innehu lâ yuhıbbul mustekbirîn(mustekbirîne). Onların gizledikleri ve açıkladıkları (alenî olan) şeyleri, Allah'ın bildiğine şüphe yok. Muhakkak ki O,kibirlenenleri sevmez.
 
Arapçasının mükemmel olması, hafız olmaları Allah'ın dinini biliyor anlamına gelmez hatta kibirlerini arttırır ve kimseyi beğenmezler. Kur-an-ı Kerim ayetlerine uymayan ve çelişen sözler sarf ederler. Bu onların yaşamadıkları Allah'ın dinini batıl kılmak için kibirli ve nefsani davranışlarıdır.
 
Bu neden ile Allah'ın dinini bilemezler ve yaşayamazlar. Sırf kibirleri nedeni ile ayetleri idrak edemez ve irşat yolunu kabul etmezler.
 
A'RAF - 146:Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânûanhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler.BU; ONLARIN, ÂYETLERİMİZİ YALANLAMALARI VE ONDAN GÂFİL OLMALARI SEBEBİYLEDİR.
 
Ayetlerden gafil kılan Rabbimizdir, sırf kibirleri nedeni ile. Ama bu kişiler insanların sabikunlar gibi olmasını engeller. Bu Allah'a karşı bir savaştır.
 
HAC - 8:Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
 
HAC - 9:Sâniye ıt fihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).
Allah'ın yolundan saptırmak için onu (Allah'ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız.
 
İşte nefsimiz iblis gibi ve iblisten emir alarak bu kibiri ile hem Allah'ın hak dinini batıl kılıyor. İblisin istediğini bilerek veya bilmeyerek yardım ediyor ve insanları Allah'ın yolundan döndürmeye çalışıyorlar.  Bu insanlar hizbulşeytandır.
 
MUCADELE - 19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah'ın zikrini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?
 
Önce bir cemaata girmiş sonra zikri terk etmiştir.
“e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûneHER NE ZAMAN SİZE BİR RESÛL, NEFSLERİNİZİN HOŞLANMADIĞI BİR ŞEYLE (EMİRLE) GELDİYSE, HEMEN KİBİRLENDİNİZ. BU SEBEPLE BİR KISMINI YALANLADINIZ VE BİR KISMINI DA ÖLDÜRDÜNÜZ.” (Bakara-87)
 
Bırakın artık şu kibri Allah'ın emrini yerine getirmek ile görevlendirilmiş bir ülkenin önüne engel olmayın. Bir an önce tevazu ile tevhidi oluşturup bu Allah'ın ülkesinde tevhidi sağlayalım ve küffara karşı güçlü olalım.
 
AL-İ İMRAN - 160:İn yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe men zellezî yansurukum min ba’dih(ba’dihi), ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne). Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler).
 
Allah'ın ayetleri ile sizi Allah'a davet eden ve Allah'dan hacet namazı ile çeşmenizi sorup tevhidi oluşturmaya tevazu ile bu ülkenin sorunlarının Allah'ın yardımı ile çözüp LİVAYI HAMD SANCAĞINI BU DÜNYADA DALGALANDIRMAYA VARMISINIZ.
 
O ZAMAN BIRAKIN KİBRİ ALLAH’IN DOSTU VELİ KULLARINDAN OLMAYI ALLAH'A YALVARARAK İSTEYİN VE YOLUNUZU ONA SORUN.


Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ilâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.



Allah'dan vesileyi yani ona ulaştırmak ile görevli kişiyi Allah'dan isteyin bu üzerimize farzdır.
 
MAİDE - 35:Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihil eallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
 
Allah'ın yolunda kibirlenerek sapanlar her zaman vardır bunlar kâfirdirler ve gerçekleri bilerek örterler. Ağızları güzel laf yapar ama yoldan saptırmak ile görevlidirler.
 
NAHL - 9:Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne). Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
 
Eğer Allah'a sorarak imamınıza ulaşırsanız işte o zaman hidayete erer Allah'ın ahlakı ile ahlaklanırsınız.
 
SECDE - 24:Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
 
Var mısınız, Allah'ın bizlere ihtiyacı yok ama bizim Allah için olmaya çok ihtiyacımız var. Olsun ben İslâm’ın beş şartına uyarım diyorsanız, onlarda farz emir ama salih amel yok ve yeterli değil insanların kibirlerinden arındırmıyor.
 
O zaman namaz müminin miracı diye söyleyenler davete icabet etmeyerek kibirleri ile kendilerinin miraç yapabileceklerini mi sanıyorlar?     
 
A'RAF - 40:İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel cennete hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne). Muhakkak ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara kibirlenenler; onlara gök kapıları açılmaz (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştıramazlar). Deve (veya urgan) iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. Mücrimleri (suçluları) işte böyle cezalandırırız.
 
TEVHİDE VARMISINIZ?