Çömlekçi Köyü, Niğde ili, Altunhisar ilçesine bağlı bir köydür. Köy ve çevresinin tarihi oldukça eskiye gitmektedir. MÖ 1200 veya 1300 tarihleri arasında yerleşim alanı olarak kullanılan köy ve çevresinin bilinen ilk adı ‘Athar’, sonraki adı ise ‘Korana’dır. Daha sonraki dönemlerde ‘Opsar’(Geniş, yuvarlak tabanlı, büyük çömlek) ismini alan köyün günümüzde ise (ölmüş çömlekçilik zanaatıyla ünlü olduğu için) Çömlekçi olarak değiştirilmiştir. Koron (Arapça Qurra) Türkçe’deki anlamı “taç” demekmiş. Kale Çömlekçi’nin ortalama 2 km. kuzeyinde, Melendiz Dağları’nın güneyinde, Niğde’nin 32 km. batısındadır. Tıpkı Melendiz Ovasında olduğu gibi M.s. 8.-10. yüzyılda Arap-Bizans savaşları açısından çok önemli bir müstahkem mevkii olduğu düşünülen kale; M.S. 9. yüzyıldan önce pek bilinmemektedir. Kale muhtemelen Arap istilaları yüzünden, Bizanslılarca bölgeyi savunmaya yönelik yapılmış olmalı. Melendiz Dağları ve tabiatıyla Koron Kalesi Kapadokya’nın stratejisi için özel bir öneme sahipmiş. Koron Kalesi Araplar tarafından ilk kez 803 yılında kuşatılmış. 830 yılında el-Memun tarafından kuşatılan kale yerle bir edilmiş ancak ele geçirilememiş. Aslında bu bölgede ki kaleler Bizanslılar ve Araplar arasın da sık sık el değiştiriyor. Kale komutanı Durra 5 soyludan biri, daha önce Arapları ezici bir yenilgiye uğratmış. Ancak 838 sonbaharında Araplar kaleyi fethediyor, kale komutanı Durra yaralı olarak kaçmayı başarıyor.

Kale fethedilmeden önce miladi 842-847 tarihleri arasın da ünlü Arap alim ve seyyah olan Muhammed ibn Musa araştırma maksatlı bölgeye gelmiştir. Koron kalesine de uğrayan Arap seyyah kale hakkında şu bilgileri yazmıştır; “neredeyse girişi yok ve kale duvarlarının bir kısmı vadiye bakıyor. Yan duvarların çeşitli yerlerin de mağara çıkışları bulunuyor, şelalelere açılan geçitler var, geçittin üzerinde ki yamaçta dikey olarak yükselen duvarlar var, kayaya oyulmuş kale dört katlı. Katlar arası 40 basamaklı sarnıç mevcut” demektedir.

Melendiz Bölgesine 13. yüzyılda Türklerin yerleştikleri bilinmektedir. Koron Kalesi ve civarına ise Türklerin 13. yüzyılın ortalarında yerleştikleri tahmin edilmektedir. Kalenin şimdi ki durumu ise şöyledir; katlar arası sarnıç vardır. Sarnıç içleri merdivenlidir. Derinlik mesafesi 58 metredir. Basamak sayısı 48 adettir. Sarnıç yüksekliği ortalama 2m. eni ise 1,5 metredir. Sarnıç içerisinden vadi yatağına ulaşılarak vadi tabanından alınan temiz su, sarnıçlar sayesin de üst katlara kadar taşınırmış. Kale yüksekliği yaklaşık 2000 metredir. Kaleyi görünce o dönemin şartlarında böylesine büyük ve oldukça sarp bir yapıdaki kaya kütlesinin nasıl oyularak şekil verildiğini hala tartışma konusudur. Kale sur duvarlarının bir kısmı ayaktadır. Horasan ile adlandırılan kireç bazlı harcın kullanıldığı düzgün kesme taşlar hala sağlamdır. Mühendislik ve mimarlık harikası olan kale, zamana, savaşlara, doğal afetlere (deprem vs.) ve iklime dayanarak günümüze sağlam şekilde ulaşmıştır.

Kaleye tırmanmak oldukça zordur. Tırmandıkça yeni bir şey keşfediyor insan, muhteşem bir manzarası var. Hatta Çömlekçi’ye adını veren bir dönem çömlek yapımın da kullanılan toprak katmanını da bu alanda görebiliyoruz. Tırmandıkça sizi bir şey karşılıyor bir bakmışsınız ki kayalara oyulmuş kilerler hemen üstünde kale muhafızları için gözetleme kulesi. Bir seyyah gözüyle vadiyi boylu boyuna görüyorsunuz. Ve vadi sonunda Emen Ovası bende buradayım diyor. Nefes nefese kalsanız da, benim limitim bu kadar deseniz de. İçinizde ki ses biraz daha yukarı diyor. Bir de fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, muhteşem kareler sizi bekliyor. Peki burası gerçek Koron kalesi mi, bölge komutanı bir yüzyıl bu kaledeydi. Bölgede ki diğer kalelere nispeten bu kale çok küçük ve bölgede koron adıyla anılan diğer kalelerde var. 80’li yıllar da gelen Avusturyalı araştırmacılar burası koron kalesi diyor. Arap haritalarına göre gerçek korona kalesi Melendiz Dağında. Durum onu gösteriyor ki araştırmaya hala ihtiyaç var. Bu arada kale ile Çömlekçi köyü arası yaklaşık 2 km yürüyüş için güzel bir patika yol mevcut, hatta yol üzerinde küçük bir şelalede var. Özellikle kış gelmeden bu şirin Anadolu köyünü ve kalesini görün derim. Yalnız tekrar yazıyorum kaleye çıkmak zor ve TEHLİKELİ. Özellikle tek başınıza tırmanmaya kalkmayın benden uyarısı…

Bize gezimiz için yardım eden, Çömlekçi köyü muhtarı Erkan Erginer Bey’e çok teşekkür ederim.

Erkan Baysal

DAHA FAZLA FOTOĞRAF İÇİN TIKLAYIN

Kaynakça:

Friedrich Hild, Marcel Restle (Kapatokya, Vienna 1981)

Mustafa Eryaman, Niğde Şehri Su Değirmenleri, Göksu Matbaa, İstanbul- 2020

Ayça Olcaytu İşçen, Nicole Thierry -Bir Kapatokya Efsanesi- 2010