Bu bir değil, beş değil. Yıllar varki Irak Türkmenleri kan ve göz yaşı ile inim inim inliyor. Ve bizler bu ıstırabı yıllardır dile getiriyoruz. Şimdi bir kez daha Türkiye’nin, kardeşlerine sahip çıkması gerektiğini aynı yaklaşımla bir kez daha hatırlatmak istiyorum:
Geçtiğimiz yılların biriydi; ülkemizde üniversite öğrencisi olan Kerküklü bir yiğit delikanlı Zekeriya, yarıyıl tatili münasebeti ile Kerkük’e gitmişti. Döndüğünde tabi ilk sorumuz “Kerkük’te ne var ne yok?” oldu. Aldığım cevap malumu ilan da olsa yüreğimi kanattı:
—Kerkük’te ne olsun? Durmadan patlayan bombalar var…
Irak hele hele de Türkmen elleri cayır cayır yanıyor, tıpkı Çeçenistan gibi… Tıpkı Doğu Türkistan gibi ve Filistin, Afganistan, Somali gibi…
Ama ben diyorum ki ille de Kerkük, ille de Musul..
Neden Musul ve Kerkük? Çünkü sözüm ona hür dünyanın her yöresinden yükselen ağıt gibi, İslam dünyasından olduğu gibi Irak’taki soydaşlarımızdan da ağıtlar duyulmaktadır. Ve dünya barışının(!) ağabeyi ABD(!) ile birlikte Türkiye de bu ağıtlara kulaklarını tıkamışlardır.
Türkmenler kan ve barut kokularının arasında şöyle feryat etmektedirler:
“Türkmenem hey Türk menem
Unutulmuş tek menem
Musul, Kerkük ilinde
Unutulmuş Türk menem
Din kardaşım, yoldaşım
Vurur kaldırsam başım
Sahip çıkmaz soydaşım
Avutulmuş Türkmenem”
İşte, ben bir Türk evladı olarak bu feryadı duyurmak için yüreğimin canhıraş ıstırabı ile haykırmayı bir vazife olarak görüyorum.
Çünkü Musul ve Kerkük bizim için Ankara kadar Türk, İstanbul kadar Türk, Sivas kadar Türk’tür.
Musul ve Kerkük, dili ile dini ile kültürü ile türküleri ile yani her şeyi ile tıpkı benim gibi ve benim kadar Türk’tür.
Türk milleti artık Amerikan uşaklarının tertiplediği oyunun farkına varmalı ve öz be öz Türk yurdu olduğu belirtilen Musul ve Kerkük’e sahip çıkmalıdır.
Dün Kıbrıs’ta yaşananlar, Azerbaycan’da yaşananlar, Karabağ’da yaşananlar bu gün daha da şiddetli bir şekilde Kerkük’te, Musul’da, Süleymaniye’de, Telafer’de, Erbil’de ve en son Tuzhurmatu’da yaşanmaktadır.
Bir Müslüman Türk evladı olarak, bu acıların yarın Van’da, Erzurum’da, Sivas’ta yaşanmaması için Türk milletinin kendine gelmesi gerektiğini hatırlatmayı bir borç biliyorum..
Ve diyorum ki:
“Birdir bana Bakü, Tebriz
Kerkük, Ankara, Gence
Türkistan’a söz gelince
Sakın sorma haralıyam
Harda Türk var oralıyam.
—Kerkük’te ne olsun? Durmadan patlayan bombalar var…
Irak hele hele de Türkmen elleri cayır cayır yanıyor, tıpkı Çeçenistan gibi… Tıpkı Doğu Türkistan gibi ve Filistin, Afganistan, Somali gibi…
Ama ben diyorum ki ille de Kerkük, ille de Musul..
Neden Musul ve Kerkük? Çünkü sözüm ona hür dünyanın her yöresinden yükselen ağıt gibi, İslam dünyasından olduğu gibi Irak’taki soydaşlarımızdan da ağıtlar duyulmaktadır. Ve dünya barışının(!) ağabeyi ABD(!) ile birlikte Türkiye de bu ağıtlara kulaklarını tıkamışlardır.
Türkmenler kan ve barut kokularının arasında şöyle feryat etmektedirler:
“Türkmenem hey Türk menem
Unutulmuş tek menem
Musul, Kerkük ilinde
Unutulmuş Türk menem
Din kardaşım, yoldaşım
Vurur kaldırsam başım
Sahip çıkmaz soydaşım
Avutulmuş Türkmenem”
İşte, ben bir Türk evladı olarak bu feryadı duyurmak için yüreğimin canhıraş ıstırabı ile haykırmayı bir vazife olarak görüyorum.
Çünkü Musul ve Kerkük bizim için Ankara kadar Türk, İstanbul kadar Türk, Sivas kadar Türk’tür.
Musul ve Kerkük, dili ile dini ile kültürü ile türküleri ile yani her şeyi ile tıpkı benim gibi ve benim kadar Türk’tür.
Türk milleti artık Amerikan uşaklarının tertiplediği oyunun farkına varmalı ve öz be öz Türk yurdu olduğu belirtilen Musul ve Kerkük’e sahip çıkmalıdır.
Dün Kıbrıs’ta yaşananlar, Azerbaycan’da yaşananlar, Karabağ’da yaşananlar bu gün daha da şiddetli bir şekilde Kerkük’te, Musul’da, Süleymaniye’de, Telafer’de, Erbil’de ve en son Tuzhurmatu’da yaşanmaktadır.
Bir Müslüman Türk evladı olarak, bu acıların yarın Van’da, Erzurum’da, Sivas’ta yaşanmaması için Türk milletinin kendine gelmesi gerektiğini hatırlatmayı bir borç biliyorum..
Ve diyorum ki:
“Birdir bana Bakü, Tebriz
Kerkük, Ankara, Gence
Türkistan’a söz gelince
Sakın sorma haralıyam
Harda Türk var oralıyam.