Taşeron çalıştırma üzerine yazılmadık yazı, söylenmedik söz bırakmadık. “Bir musibet bin nasihatten iyidir” özlü sözü yaşamda bir kez daha doğrulandı. Genel akım medyadan tutunda TBMM genel kuruluna kadar her yerde ve her siyasetten tüm konuşmacılar “taşeron” çalıştırmanın ne denli tehlikeli olduğunu anlatmakta.


       Evet, Soma’da yaşanan katliamda en net biçimde ortaya çıkan taşeron çalışma yönteminin iş cinayetlerinde birincil neden olma halidir. Yüzlerce işçi azami kar kuralının kaynağı kapitalizmin kurbanı oldu. Yüzlerce işçi de yaralandı. Soma’da yaşanan işçi katliamı yalnızca taşeron çalıştırma ile açıklamak kolaycılık olur. Soma ve diğer tüm maden ocaklarında yaşananlar bir dizi bilinçli ihmaller serisinin eseridir.

       Soma madenlerini işleten Soma Holding gibi şirketlere maden alım sözleriyle peşkeş çekilerek özelleştirilen kömür ocakları gibi yüzlerce binlerce özelleştirilmiş iş yerleri siyasi iktidarca tüm denetimlerden muaf tutularak işçilerin canı pahasına azami kar ilkesine uygun hale getirilirmiştir. Soma maden ocağında yaşanan katliam, Sermaye, Holdingler ve Siyasi İktidar arasındaki kopmaz bağları gözler önüne serdi.

       Savcıların yaptığı yarım yamalak araştırmalar bile işçi katliamını doğrulayan verilerin ortaya çıkmasına fazlasıyla yetti. Örneğin Soma’da yüzlerce işçinin öldüğü katliamın 6 gün sonra ele geçirilen şirket bilgisayarı kayıtlarında, karbon monoksit seviyesinin 50’nin üzerinde olduğu belirlendi. Kaza günü ile kazadan 2 gün önce gaz sen sörlerinin uyarı verdiği, buna rağmen önlem alınmadığı ortaya çıktı. Kayıtlara göre gaz uyarı sen sörleri defalarca uyarıda bulunmasına rağmen işçi kanıyla, alın teriyle beslenen Soma Holding sahip ve yöneticileri kılını bile kıpırdatmadı. Yani katliam göz göre göre geldi.

       AK Parti iktidarı kömür alım garantisi vererek Soma Holding sahip ve yöneticilerinin iştahını kabarttı. Aşırı üretim ve işçi fazlalığı katliamın zeminini güçlendirdi. Türkiye Kömür İşletmeleri’nin verdiği alım garantisinin çok üstünde kömür çıkaran Soma Holding, Soma’daki maden ocağını aşırı kapasitede çalıştırarak yüzlerce işçinin hayatına mal olan katliamın zeminini döşedi.


       Soma katliamının faili Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan, basın toplantısında, katliamdan tam dört gün sonra yaşam odasının olmadığını ve yangının trafodan kaynaklanmadığını milletin gözünün içine baka baka ve elbette hükümetten aldığı güçle söyleye bilmiş hatta daha ileri giderek madende taşeron sisteminin bulunmadığını da savunmuş “bizde ekip başı var” deme cüretini de gösterebilmiştir.


      Yasaya göre, ana sektörlerde alt taşeronluk sistemi yasak olduğu halde Soma kömür madeninde, halk arasında “dayı başı” denilen ve bir çeşit alt taşeronluk sisteminin uygulandığını bu işle az biraz ilgili herkeslesin malumudur.  Soma kömür ocağında diğer tüm özel ocaklarda olduğu gibi  “işçi, baca, ayak ve darama” adı altında dört farklı taşeron sistemi uygulandığı öteden beri bilinir. Taşeronların resmi evraklarda “ekip başı” olarak gösterildiği ve şirketin çalışanı olarak kayıt edildiği SGK ve tüm denetmenlerce bilinir lakin görmezden gelinerek taşeron çalıştırmaya bir nevi sürekli yeşil ışık yakılmış olunurdu!


       Özelleştirilmeden önce tonu 130-140 dolara mal edilen kömür özelleşip Soma Holdinge geçince yaklaşık 24 dolara kadar indiğini öğünerek anlatanlar  bu maliyet düşüşünün temel unsuru neydi? Diye sormuyorlar. Sorunun yanıtı çok net. Ucuz iş gücü. Teknolojik yenileme ve diğer maliyet artırıcı iş güvenliği tedbirlerinin asgariye indir karı azamiye çıkart. İşte sihirli formül. Sonra Soma’nın “fıtratında var.” De. Yardım sözü ver!


       Özelleştirme politikaları ve holding sahipleri kömür madenlerini taşeronlara vererek maden işçilerinin iliklerine kadar sömürülmesine göz yummuştur. Kömür madenlerinin yeni sahipleri kasalarını doldururken, bu durumla doğrudan bağlantılı olarak maden işçilerinin ömürleri daha da kısalmıştır. Özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları Soma katliamının en önemli nedeni olarak kayıtlara geçti. Böylece işçi güvenliğinin olmadığı, sefalet ücretlerinin, kayıt dışı çalıştırmanın ve çocuk işçiliğinin, yani kölece çalışmanın dayatıldığı koşullarda işçi katliamlarının kaçınılmaz olduğunu bir kez daha en acı şeklinde öğrenmiş olduk.


       “İş yerinde 13, 14, 17, 18 Mart 2014 tarihlerinde yapılan programlı teftişte noksan husus tespit edilmemiştir”  ifadeleriyle 301 işçi kardeşimin katliamına giden kilometre taşları döşenmiştir. Bu belge bile sermaye ile siyasi iktidarın tüm kurumlarıyla nasıl bir işbirliği içerisinde olduğunun en yalın göstergesidir.


       Birkaç on kişinin tutuklanması kamuoyu baskısını sönümleme için yapılan bir uygulama olduğu bilinmelidir. Bakanlar dâhil kamudaki ve Soma holdingdeki tüm sorumlular yargı önüne çıkarılıp bir an evvel görevlerinden alınmalı ve parlamento taşeron çalıştırma dâhil çalışma yaşamını ilgilendiren tüm konulardaki düzenlemelerini en azından İLO sözleşmesine uygun hale getirmelidir.