"Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır,
Dünyayı aydınlatan güneştir!"[1]
Mustafa Kemal Atatürk

TÜRK

         Türk tarihçilerinin “Türk” kelimesi ile ilgili yaptığı çalışmalar daha çok yabancı kaynaklardan faydalanma yöntemiyle ortaya konan değerlendirmeleri içermektedir. Yakın zamanda özgün bir çalışma olarak Prof. Osman Karatay’ın Türklerin Kökeni adlı kitap, kelime ile ilgili çok daha detaylı bir Çalışmayı ortaya koymaktadır.
Prof. Karatay, köken açısından gün yüzüne çıkmamış değişik kaynakların olabileceğini ve “Türk’ün” bilinenden daha eski bir tarihi geçmişe sahip olduğunu ifade ediyor. Kitabın birinci bölümündeki “Türkler, Türklük ve Türkiye” adlı başlığın sonunda konu ile ilgili şu görüşlere yer veriyor:
“Türk kelimesinin anlamıyla ilgili eski kaynaklarda miğfer veya güç, kuvvet gibi açıklamalar vardır. Günümüz âlimleri bunlara dayanarak veya başka fikirler geliştirerek birtakım önermelerde bulunuyorlarsa da (örneğin törümekten “törük, yaratık”) bunların tamamı tahmindir.[2]
 
 Prof. Dr. Laszlo Rasonyı ise Türklük ve Türk tarihi üzerine yaptığı çalışmada kelimenin geçtiği pek çok kaynağı inceler. Çin kaynaklarının yanı sıra Uygurca metinlerdeki “Türk” adına da bakar ve oradaki anlamını aktarır.
“Türk sözü Uygurca eski metinlerde kuvvet anlamında, cins isimi olarak da geçmektedir. Eski Türk oymak ve kişi adları arasında bu anlama gelen pek çok söz bulunur. Mesela, Berk, Küç, Erdim vb. gibi Türk adlarının da önce bir oymak adı olduğu anlaşılmaktadır. Sonradan bu isim daha büyük etnik teşekküle ad olmuştur.”[3]
 Kimlik üzerinden yapılan değerlendirmeler “Türk” ismini birbirine yakın manalarda açıklamaktadır.
Divan-ı Lügat’it Türk adlı eserinde Kaşkarlı Mahmut, Türk adının “olgunluk çağı”[4] anlamına geldiğini belirtir.
Türk ile ilgili yapılan bütün araştırmalarda ortak bir noktaya varılmıştır. Kelime olarak “güçlü, kuvvetli, töreli” anlamları yoğunluk kazanmıştır. 
Bu yaklaşımlar kelime olarak Türk’ün “töreli ile kuvvetli” kavramlarının yüklendiği mana ile bütünleştiğini gösteriyor. İlk Türklerin yaşadığı yerler ve komşularının özellikle yaşanan döneme ait ilk yazılı kaynaklar olan Çin yazıtlarının bize ulaştırdığı bilgiler bu iki sözcükle örtüşmektedir.
Türk ve yabancı tarihçilerin  “Türk” adı ile ilgili uzlaştığı temel nokta siyasi olarak ilk defa Çin yıllıklarında geçtiği hususudur. Topluluk adı olarak ise Göktürk Kitabelerinde geçmektedir.
“Türk” adının anlamlarındaki küçük farklılıkların temel sebebi ise etkileşim halinde bulunulan milletlerin farklı değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Yine Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından basılan Prof. Dr. Laszlo Rasonyı Tarihte Türklük kitabında Türk isminin kullanılışını şöyle açıklar.
“Hunların savaş kabiliyetinin, hatta Çin kayıtlarına göre kanlarının Asya’daki büyük varisleri Türklerdir. Çin kaynakları onları Tu-kiu adıyla tanır. Yazıtlarda, eski parlak devirleri anılırken kendilerine Kök-Türkler derler. Bütün Türklük alemi adını onlardan almıştır.”[5]
Türk adı ve Türkiye’de yaşayan halkın etnik kökenleri ile ilgili oldukça geniş bir araştırma yapan, pek çok kaynağı derleyip değerlendiren Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı kitabında “Türk” kelimesi ile ilgili “Kimdir Türk?”[6] sorusuna cevap arar.
Araştırmaların ittifak ettiği husus kelimenin ilk kez Çin kaynaklarında geçtiğidir.
Elbette, Türklerin uzun yıllar Çinlerle komşu olması ve bu komşuluk sürecinde yaşanan savaşlar, barışlar ve bunların Çin yıllıklarında yer alması “Türk” kelimesi ile ilgili belgelere Çin kaynaklarında rastlanmasını doğal kılmaktadır.
Ali Tayyar Önder de Hilmi Göktürk’ün Türk Mührü eserinin 1974 tarihli baskısının 4. Ve 5. Sayfasında “Çinliler Doğu Hunlarından bahsederken CONG ve TIK adlı iki Türk kavmi hakkında geniş bilgi vermişlerdir.”[7] der.
Bütün bunların dışında “Türk” adı tarihsel havzası ve yüklendiği medeniyet tasavvur ile birlikte değerlendirildiğinde etnik bir ırk tanımlamasını aşmıştır.
Türk ırkı kökeninden gelenlerle birlikte, Türk coğrafyasında yaşayarak Türkleşenler ve Türk kültürünü benimseyerek Türk olduğunu ifade edenler de düşünüldüğünde kavramın, ırki anlamı aşan bir mana taşıdığı ortaya çıkar.
Denilebilir ki Türk gibi yaşayan, Türk gibi hisseden, Türk gibi düşen herkes Türk’tür.
Taşıdığı kelime manaları ve kültür havzasının yanında, kavram olarak “Türk” kelimesini şu şekilde tanımlayabiliriz.
Aralarında dil, kültür, ülkü birliği olan ve geçmişteki şerefli mazisine sahip çıkıp geleceği birlikte inşa etme şuuruna sahip bulunan, Türk gibi hissedip yaşayan herkes Türk’tür
 
 
[1] http://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/3756/ (Atatürk’ün kendi el yazısı ile yazdığı ifadelerden)
[2] Prof. Dr. Osman Karatay, Türklerin Kökeni, s. 30,Kripto yayınları, 18. Baskı, Kasım 2018, Ankara
[3] Prof. Dr. Laszlo Rasonyı Tarihte Türklük, syf 20, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1971, Ankara
[4] Divan-i Lügat it Türk Dizini, syf 208, Hazırlayan, Türk Dil Kurumu, PDF Mehran Bahari, 2003
[5] Prof. Dr. Laszlo Rasonyı Tarihte Türklük, syf 96, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1971, Ankara
[6] Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı, syf, 76, Fark Yayınları, genişletilmiş 12. Baskı, Ocak-2007, Ankara
[7] Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı, syf, 76, Fark Yayınları, genişletilmiş 12. Baskı, Ocak-2007, Ankara (Bilgide Türk sözcüğünün Çince’deki telaffuzunun “Tık” (Tirk) olduğu ve ortaya çıkış tarihi M.Ö. 1582 verilir.)