Ülkede etkili siyaset yapmak isteyenlerin kısır çekişmeleri insanların geleceğine zarar vermektedir. Vatanperver gerçek liderler, halkın istekleri doğrultusunda, milli ve manevi değerlere saygılı, duruşu ve dürüstlüğü ile bilinen karizmatik yapıya sahip olmalıdır.
Halktan kopuk, kendi ikbal ve çıkarlarını düşünen liderlerin sonu hüsrandır. Ama ne hikmetse, bu düzende gemisini yürütenler, gerçekleri halktan gizlemeyi başarma noktasında gayet mahirdirler.
 Bu gün çevremizde, sınırlarımızın hemen ötesinde bulunan Müslüman ülkeler zor bir dönemeçten geçmekte, tarihte belki de hiç yaşamadığı, kuşatılmış bir kıskacın pençesinde zulüm görmektedir.
 Küresel güçler, Müslüman ülkelerin kanını emmektedir. AB ve ABD devletleri, fitnenin başı olan Yahudi devletinin isteklerine sürekli çanak tutmaktadır. Sınırlarımız bubi tuzağı ile örülmüş ve ateş çemberi altına alınmıştır. Zaman zamanda birileri tarafından aba altından sopa gösterme küstahlığını da ibretle izlemekteyiz.
   İslam ülkelerini, Haçlı zihniyetiyle ezmeye çalışan AB ve ABD’ye kesinlikle karşıyım. Siyonizm’in gayesi Müslümanların geleceğine ipotek koymaktadır. Saddam’a “zalim” dediler. Irak’ı işgal edenlerin suçlamalarının hangisi doğru çıktı?  Bu ülkede binlerce Müslüman katledildi, kimin umurunda? Libya Kralı Kaddafi hedef alındı ve kan gövdeyi götürdü. Suriye’de akan kanın hesabını soran var mıdır? Mısır’da binlerce insan katledildi, demokrasi ve insan hakları savunucuları nerededir?
 Efendiler! Yeter artık, kardeşi kardeşe vurduranların esrarını çözmek gerekir. Yaşanan bunca acı tecrübelerden vazife çıkarmanın zamanı geldi ve geçmek üzeredir.
 Güçlü devletler, ancak güçlü, milli ve manevi değerlerle yükselirler. Kırmadan, dökmeden, hoşgörü sınırlarını aşmadan siyaset yapmak, milli birliğimize ve beraberliğimize zarar verecek her türlü eylemden uzak durmak gerekir. Korkarım, yarın çok geç olabilir.
Bu cennet vatanı, dıştan ve içten mayın tarlası haline getirmeye çalışan yıkım senaristlerine diyeti olmayan, milletine hizmet etmeyi ibadet sayan bir anlayışın hâkim kılınması gerekir. Bilinmelidir ki, “Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah’ı vardır.
 
Bir gönül dostumun, değerli bir kardeşimin dediği gibi  “Allah’ın değirmeni yavaş döner, ama ince öğütür”. Bu konuda toplumun her kesimi, iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla, sivil toplum örgütleriyle, üniversitelerimiz, bilim adamlarımız, özellikle basınımızın köşe yazarlarının sağduyulu, aklıselim itidalli, tahriklere karşı sabırlı olma zorunluluğu vardır.  Bu toprağın üstü kadar, altınında olduğunu hatırlatmak isterim. Atılacak adımları ölçülü, konuşulacak sözleri özenli ve dikkatli seçmek gerekir. Elbette ki, çevremizde olup bitenlerden ibret almak gerekmez mi?