Güneye Surüye de savaşın patlak vereceği bir anda gitmek her baba yiğidin (akıllının) harcı olmazken Amanos Dağları ile Akdeniz’in masmavi berrak suları arasında bir sahil bandında yer alan ve normal zamanda herkeslesin görmeye rücu edeceği bir güzelliğe bu olmadık zamanda gitmek nasipmiş.
Arsuz ve çevresi eşsiz doğa güzellikleriyle, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle, yemyeşil yaylalarıyla, eğlence merkezleriyle, masmavi deniziyle her bütçeye uyan konaklama ve yeme içme tesisleriyle adeta bir cennet olduğunu okumuş idim şimdi kendi gözlerimle görerek ve yaşayarak öğrendim.
Evet, yılın her mevsimi ayrı bir güzelliğe bürünen Hatay'ın incisi Arsuz'da yerli ve yabancı turistlerin çalan savaş tam tamlarına rağmen gezip eğlendiğini “güney sahillerinin” tadını doyasıyla çıkardığını bizzat yerinde yaşayarak gördüm. Keşfedilmemiş ideal bir tatil mekânı olan Arsuz ve çevresi, tarihiyle, güneşiyle, dağlarıyla, altın gibi kumsal plajlarıyla, yaylalarıyla, şırıl şırıl akan pınarlarıyla, av turizmine yönelik imkânlarıyla, nefis mutfağıyla turizme Bodrum, Çeşme vb. vb. Gibi gözde olmuş turizm beldelerimizden daha çok hak ediyor.
Arsuz’un; Akdeniz’in en güzel koylarından birinde denize kadar uzanan bir yarım ada üzerinde kurulduğunu değme coğrafya öğretmeni bilmez her halde? Tertemiz denizi ve incecik kumuyla bölgenin önemli bir turizm merkezlerinden biri olduğunu anlatılardan veokumalarımdan bilirdim de bu denli güzel olabileceğinitahmin etmemiştim.
Hristiyan inancına göre Hz. Meryem’in “yunduğu” kilse ve şapellerden tutunda Nusayrilerin, Musevilerin ve tüm kavim dinlerin mabetlerinin kardeşçe bir arada olduğu bir coğrafyadan bahsediyorum. Dikkatinizi çekerim çok kozmopolittik bir ortamda “çatışık sız” bir yerden bahsediyorum!
Arsuz ve çevresi lüks otelleriyle, pansiyonlarıyla, kafeleriyle ve lokantalarıyla turizme tamamen açılmış gözüküyor. Bu bakımdan turizm alanında birçok aktiviteye uygun bir yer olduğunu rahatlıkla söyleye bilirim.Hatta çok sayıda tarihi eser, kale, cami, kilise, ören yeri, plajları ile turizmin gizli cennetidir diye bilirim.Amanos (Nur) dağlarındaki yüksek alanlar doğa yürüyüşü (trakking), yamaç paraşütü, av turizmi, yayla turizmi için ideal. Deniz kenarında gün batımını deniz manzarası ile seyrederek yemek yenebilecek otantik restoranlar ve eğlence merkezleri her keseye uygun nitelikli mekânlarının çokluğuyla Arsuz biz tatilcilerin favori mekânı olmayı çoktan hak etmiş bulunuyor.
Arsuz’dan istemeyerek ayrılarak gezi rotamızın ikinci durağı Yumurtalığa doğru yola koyulduk. “Güney sahillerinin” diğer bir incisi olan kalesi denizi tarihi ören yerleriyle gezi planımızda 1 gün ayırdığımız bu şirin beldemiz de bizleri büyüleyerek iki gün konuklama durumunda bıraktı. Ülkemizin gerçek bir tatil “cenneti” olduğu, yerinde görülmeden pek anlaşılmıyor.
Yumurtalık özelliklede yöre insanının yardım sever misafirperverlikleri 2 değil on gün kalınmaya değer bir yer olarak notlarımız arasında yerini aldı. Hani derler ya “ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerler” listesine alınacak cinsten bir doğal güzellik. İşte böyle bir güzelliği yaşıyorsunuz Yumurtalık sahillerinde.
Güney sahilleri gezisi Erdemli Kızkalesi üzerinden Silifke Taşucu’na doğru devam ediyor. Taşucu Mersin İli Silifke İlçesi'ne bağlı bir belde olduğunu, Türkiye’nin Akdeniz’e ve Kıbrıs’a açılan çok önemli bir liman kapısı olduğunu okumalarımızdan biliyorsunuz elbet. Lakin Taşucu’nun bu Ansiklopedik tanımı Taşucu’nu anlatmaya yetmiyor. Toros Dağları’nın yeşili ile Akdeniz’in mavisinin kucaklaştığı bir noktada kurulmuş; iklimi, doğal güzellikleri, tarihi kalıntıları ile yerli, yabancı herkesin beğenisini kazanan, bu nedenle dünyanın her yerinden insanların gelip yerleştiği veya tatilini geçirdiği, gün geçtikce büyüyen şirin bir belde olan Taşucu “kafa dinlemek” için yapılacak bir tatilin doğru adresi. Hele Kum Mahallesi denen mevki plajı, denizi ve sessizliğiyle bu betimlemeyi tam karşılıyor.
Gidin gözlerinizle görün derim. Tatil her emekçinin en doğal hakkı derim.