Anlama kapasitemiz artık şizofrenik boyutta, Fener maçında Emenike’nin formasını çıkartmasına sarı kart gösterilmeyişine dahi ‘faiz lobisiyle’yaklaşan bir yüzde elli var içimizde.. Yüzde ellinin paranoyaları git gide bizi de irrasyonel dairesine çekmeye çoktan başladı bile..
Artık Tayyip Erdoğan ne söylese başta biz muhalifler kimse inanmıyor, seçim öncesi ağız değiştiriyor ‘milliyetçi oylar’ için böyle konuşuyor deniyor, bu‘kuşku’ muhaliflerin kalbine bir mermi gibi yerleşti ve bu saatten sonra çıkartılması çok zor..
Benim fikrim içimizde bir Kandil bir de Tayyip Erdoğan ‘sahici’ konuşuyor. Gerisi yorum analiz senaryo varsayım..
Tayyip Erdoğan’ın muhtarlara bugünkü konuşmasında.. onlarca yıldır Amerika ve Batı’nın bir projesi olarak dayatılıp kotarılan.. kendisinin dahi bu süreç hatırına Amerika tarafından iktidara getirildiğini düşündüğümüz.. bu ‘süreç’i‘sümük’ gibi fırlatıp atmasına nasıl bir açıklama getireceğiz şaşkınlık içindeyiz..
Süreç’i sil baştan sıfırlayan ve Kürt Sorununu reddeden ve hükümetle İmralı arasındaki mutabakatları yok sayan sert bir açıklama!
Bu cümleler doğru mu yalan mı sahi mi tezgah mı plan mı oyun mu anlayabilecek kimsecikler kalmadı içimizde..
Vallahi billahi cumhurbaşkanımız hepimizi şebeğe döndürdü..
ELVEDA OBAMA MI
Süreç’i ve Kürt Sorunu’nu yok sayan bu konuşmayı bir an için ciddiye aldığımızda bambaşka bir senaryoyla karşı karşıyayız..
Şöyle soralım Putin’in tam desteği olmadan Tayyip Erdoğan’ın bu süreci bitiren bir konuşma yapması mümkün mü?
Tayyip Erdoğan da sonunda ‘elveda Amerika elveda Obama’ mı diyor?
Yalnızlaşma dışlanma alametleri tamamlandı ve Saddamlaşma süreci nihayet başlıyor mu?
Onlarca yıl sabah akşam süreç süreç süreç diye yırtın ve sonunda bir günde ‘kesip at’ nedir Allah aşkına, bu oyun içinde oyunun tutarlı bir cevabı var mı?
Ağayla marabasının meşhur fıkrasında olduğu gibi peki ‘biz bu .ok’u niye yedik?’ sayın cumhurbaşkanımız!
Daha düne kadar bu ülkenin muhalif ya da askerleri ‘bunlar Avrasyacı’ diye suçlanıp içeri tıkılıyordu, şimdi ne değişti?
Ama elde şeksiz şüphesiz bilinen gerçekler var:
Orta-Doğu’da girilmedik kirli ve istihbarati ‘oyun’ kalmadı, AK Parti Orta-Doğu’da çıkmaz sokak’ta kilitlenip kaldı, tam anlamıyla ‘batak’a saplandı.. Dünyalı bir dostu kalmadı.. Batı’da ipleyeni yok.. Muhtarlardan ve Orta-Asyalı küçük ülkelerden başka gideni geleni hiç kalmadı..
Amerika’nın eliyle bütün riskleri göze alıp iç savaşların içine giriyorsun ve oyunun sonunda: Amerika, düne kadar savaştığı Suriye’yle görüşmeye ve İran’la can ciğer kuzu sarması olmaya başlıyor, oyun bambaşka bir yere evriliyor, sen dokuz yüz km.lik sınırda giren çıkan belli değil ve kucağında iki milyon öksüz yetim Suriyeli çocukla tek başına kalıyorsun!
Bırakıp kaçtığımız yer sadece Süleyman Şah türbesi mi?
Elçilikler ‘vatan toprağı’ değil mi? Irak Suriye Yemen Mısır kaç tane elçiliğimizin kapısı çoktan kilitlendi ya da ‘ıssızlaştı’ ya da Orta-Doğu’da ‘adam yerine’ koyulan elçimiz kaldı mı?
Tayyip Erdoğan’ın bugün muhtarlara yaptığı konuşma yenilir yutulur cinsten değil, bir devrin kapandığının ilanı, çıkmaz sokak’ın terk edilmesi, batak’tan çıkmak için yepyeni bir ‘kader’ arayışı mı artık çok ta bilinmez bir soru değil!
Ve… İslamcılar iktidara geldiği günden beri ‘tapındıkları’ ‘tanrılaştırdıkları’Amerika’yla yollarını mı ayırıyor sorusu artık müphem gizemli bir soru değil elle tutular gözle görülür vücut bulmaya çoktan başladı..
Davutoğlu’nun meşhur ‘oyun kurucu ülke’ siyaseti sonunda Türkiye’yi‘oyun dışında’ bıraktığı ortada, kim bilir Nato dışında kim bilir ebediyen Batı dışında.. çoktan yazılıp çizilmeye başlandı..
Bu büyük bir siyasi viraj! Üzerine nasılsa çokça yazılıp çizilecek, ben bu ‘oyun kurma’ teorisi üzerine birkaç laf edip şimdilik çekileceğim..
“OYUN KURMAK” KOLAY DEĞİL
Antropologlar Endonezya ve Malinezya adalarında yerli kabilelerin son yüzyılda yeni bir ‘din’ icat ettiklerini söylüyor.
Bu yeni icat edilen dinin adına: ‘kargo kültü’ adını veriyorlar.
Kargo bildiğiniz kargo.. Yabancılar batılılar adalarına hep ‘kargolarla’ geliyor ve kargoların içinde yerlilerin o saate kadar hiç tanımadıkları onlar için mucizevi teknolojik aletler…
İşte yerlileri bir deli merak sarıyor, savaş bitip batılılar gittikten sonra, yerliler kendilerine bir soru soruyor, bu teknolojik aletlere biz niçin sahip olamıyoruz?
Yerlilerin içlerinden şaman dediğimiz büyücüler ‘peygamberani’ çıkışlar yapıyor, arkalarına aldıkları ateşli müritlerine ‘biz de o aletlerin sahibi olabiliriz’ diyor..
O kargolarla taşınan aletlerin sahibi peki nasıl olacaklar?
Bunun için helikopterlerin havaalanlarının uçakların ve kargoyla taşınan malların totemsi maketleri yapılıyor, böylelikle kargoyla taşınan teknolojiye sahip olacaklarına inanıyorlar..
Hepimizin doğduğu yer Doğu toprakları bu hikayeyi masalları en iyi hayatlarımız bilir!
Altmışlı yıllarda Batı karşısında ezilen halklar batılıların teknolojisine hayranlıkla özeniyor ve onlara sahip olmak istiyor?
Batı’nın demokrasisini kavramlarını fikir dünyasını akademisini medyasını‘taklit’ etmeye çalışıyor!
Hikayemiz doğu topraklarında çok bilindik çünkü bunu cemaatler ve tarikatlar ve dini topluluklar yani kutsal bütünlüklerini bozmadan yapmaya çalışıyorlar.
Kimse bu teknolojinin arkasındaki büyük bilgi birikimini deneyimini birey’i eleştiriyi demokratik mekanizmaları modernizmi merak etmiyor..
Bazen muskayla bazen duayla bazen cevşenle bazen keramet atfedilen bir şeyhle bazen Kur’an’daki ayetler içinde galaksilerin fiziki sırlarını keşfederek, bazen ‘bizim de geçmişimizde bunlar vardı inanırsak neden olmasın’hamasetiyle ve bazen kutsanmış ilahileştirilmiş ‘liderlerine’ sığınarak..
‘Oyun kurmak’ için çok güçlü bir ekonomi çok güçlü ittifaklarınız çok güçlü demokrasiniz çok yıldırıcı silahlarınız bilgi birikiminiz deneyimleriniz kendine güvenen bireyleriniz sağlık tazminat sigortalarınız ve önemlisi eleştirel bağımsız bir akademiniz ve medyanız olmalı…
Sınırlarımızdan silah kaçırıp adam kandırıp köy boşaltıp tırlar geçirip Suriye’yi ele geçirebileceğinizi mi düşündünüz!
Evet batılı istihbarat teşkilatları da aynısını yapıyor ama onların arkasında dünyayı yöneten bankalar uluslar arası şirketler ve Birleşmiş Milletler IMF Dünya Bankası ve kontrollerinde dünyayı yöneten medya gibi devasa kurumları var..
Daha ilk günden beri Suriye’nin arkasında Rusya var, ey Davutoğlu Rusya’yı hesabı katmadan nereye gidiyorsun diye bu topraklarda binlerce yazı yazıldı..
Savaş başlarken Suriye’nin yanında kim varsa oyunun sonunda bugün ‘onunla’ berabersin, bu nasıl bir ‘oyun kurma’?
LAFLA OSMANLI KURMAK
İslamcı kardeşlerim, bu sütunlarda yüzlerce defa Amerika’yı Allah yaptınız diye seslendik, şimdi Allah’a Putin’le şirk koşma döneminiz başlamış gibi gözüküyor, ki bu ‘şer cephesi’ çok şaibelidir, belleğinizi yoklayın bunun sonu Saddamlaşmaya çıkar.. Ki Amerika’nın hatırına onlarca yıl Irak’ta Amerikan bombalarıyla öldürülen milyonlarca Müslüman kardeşinize hiç sesinizi çıkartmadınız!
Amerika’nın gazıyla imparatorluk hayalleri görüp ‘ot ithal eden’ bir ülkenin nasıl savaşabileceğini hiç düşünmediniz!
‘Kargo’dan çıkan etnik mezhep laflarını her akşam ekran ayinlerinde milyon kez kullanarak ileri ve yeni Türkiye hatta Osmanlı’yı kurabileceğinizi hayal ettiniz…
Kargodan çıkan etnik mezhep ileri demokrasi yeni Türkiye laflarını delirmişçesine tekrar eden yüzlerce kudurmuş cahil yazarla Orta-Doğu’yu imparatorluk topraklarına katmaya yeltendiniz, sonunda atadan kalan bir türbeyi dahi dinamitleyip sandukasını alıp kaçtınız..
Suud doları Amerika gazıyla ve Esad muhalifi üç-beş serseriyle buraya kadar..
Dolarların hatırına hiç sormadınız Suudlar tarihte neyi başarmış?
Vietnam Afganistan işte Orta-Doğu çoktan İran’ın elinde hiç sormadınız Amerika nerede kazanmış?
Ne ekonomi ne milli marka ne milli refah ne milli teknoloji bu süreçte yaptığınız tek şey bir cemaat şeyhini ve liderinizi ‘peygamberleştirmek’ ve Müslümanı Müslümana öldürtmek..
Ve onların duası ya da bedduası ya da temennileriyle lafla Osmanlı İmparatorluğu kurmak..
Evet İstanbul ve Ankara belediyeleri ve Ak Saray’ın törenlerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun bolca ‘maketlerini’ yapıyorsunuz, ot’a bok’a sokağa futbol takımına adını veriyorsunuz, bir iştahınız bir hevesiniz ve ateşli müritleriniz ortada, doğru, ama gerçek şu hepsi: ‘maket’..
HALEP’i YIKIP YARDIM ÇADIRI KURDUNUZ
Halep gibi dünya güzeli bir şehri yıktınız ama hala cumhurbaşkanımız göçmenlere kurduğu yardım çadırlarıyla iftihar ediyor bu çadır şehirleri yere göğe koyamıyor..
Bir tarafta Orta-Doğu tarihinin en güzel şehri Halep..
Diğer tarafta yıkılmış Halep’ten kaçanlara kurulan maket şehir..
Şehirler maket Osmanlı İmparatorluğu maket demokrasi maket süreç maket…
Malinezya yerlileri gibi her şeyin totemsi ‘maketini’ yaparak...
Ve maket yapmayı da cumhurbaşkanı konuşmalarıyla bir rutine kutsal törenlerle otomatiğe bağlayarak..
Ve bugün cumhurbaşkanımızın muhtarlara yaptığı konuşmayla öğrendik ki yıllardır yere göğe koyulamayan barış süreci de aslında boyalı hamurdan bir çocuk oyuncağıymış.. Süreç de maket çıktı..
Tiyatro yapmaya kalkışanlar için ‘iki kalas bir heves’ tabiri kullanılır..
Osmanlı İmparatorluğu için sınırlarımızda birkaç yüz çadır.
Saray merdivenlerine dizili birkaç maket yeniçeri..
Ve cumhurbaşkanımızın elinde on yıllardır boyalı hamurlar: etnik-mezhep-süreç-benim kürt Boşnak kardeşim-yaradanı severim-biz Malazgirt'te beraberdik…
Bu totemsi maketler: yıkılan cumhuriyet’in yerine ‘ikame’ edilen Yeni Türkiye!