“Ey insanlar, bakın size Rabbinizden kesin bir delil geldi;
size açık bir nur (yolumuzu aydınlatan ilahi ölçüler) indirdik.” Nisâ 4/174
Kişiyi hedefine ulaştıracak otoban ve bu otobanda yol alan bir şoför, 280 km. hız ve küçük bir dalgınlığa yer yok, yol kurallarına dikkat ve aynı zamanda kullandığı vasıtaya tam hâkimiyet (Burdur-Antalya arasında bir yarış arabasıyla böyle bir yolculuk yapmıştım). Sonuç ise hedefe ulaşmada selamet. Bu ise şoförün sorumluluğunda ve iradesinde bir konu. Yol güzergahı kurallara uyulacağı ve küçük bir dalgınlığa yer olmadığı. Öyle değil mi?
İşte Kur’an ve aynı zamanda kendi içinde kullanma kılavuzu.
Muhkem, müteşabih, nâsih-mensuh, mufassal, mesâni ve bilenler topluluğu. İşte bu kavramlarla Allah’ın Muhteşem Kur’an’ını anlayacağız.
Birçok kavram zemininden kaydırılarak ya anlaşılamaz hale gelmiş ya da çelişkiler yumağına dönüştürülmüştür.
Kur’an hayatımızın her alanında; bilimde, sanatta, siyasette, uluslar arası ilişkilerde, dünyayı imarda, ahlaki bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızda, dindarlığımızda, bireysel ve toplumsal ilişkilerimizde bize rehberlik etmelidir. Sadece camilerimizde vaaz konusu, dini günlerde, cenaze taziyeleri, mezarlık ziyaretlerinde psikolojik tedavi aracı, taraftarlarını gaza getirme aracına dönüşmemelidir.
Kur’an’ın bize hedef gösterdiği samimiyet, takva, Allah rızası ve sonunda Allah katında kurtuluş gündemimizden çıkmamalı ve dindarlığımız birbirimize üstünlük sağlama aracına dönüşmemelidir.
İşte koca İslâm dünyasının ve insanlık aleminin durumu. İnsanlığa, insanlık medeniyeti götürmesi gereken İslâm dünyası, her türlü müdahaleye açık hale gelmiştir.
Pekâlâ çözüm; insanoğlu Allah’ın vahyini bir kenara bırakarak ürettiği her çözüm, yeni çözümsüzlüklerin başlangıcı olacaktır. Bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızda Allah’ın İlah, Rab, Melik, Samed, Hâkim özelliklerini unutmamamız gerekmekte ve Mâide 44, 45 ve 47. âyetlerinin kapsamına girmememiz için, yolda giden bir sürücünün dalgınlığının onu affetmediği gibi, ölüm gelip çatıncaya kadar Hıcr 99 ve her an Kur’an’la canlı kalmamız gerekmektedir. Tıpkı teçhizatlı bir askerimizin mayın tuzağına karşı gerek dedektör, sinyal karıştırıcı ceymırlarla önlem aldığı gibi şeytan ve şeytanın çekim alanına giren insanların ve ürettiklerinin tuzağına karşı, Kur’an bizim detektörümüz, navikasyon cihazımız, yol göstericimiz, bizi ayıktıracak alarm cihazımız olmalıdır. Kısaca Kur’an, mikro mesajdan hikmetle, ilimle, makro plan üretilecek Allah’ın insanlığa sunduğu Mev’ıze (öğüt), Şifa (sıkıntıların çaresi); Hüdâ (yol gösterici), Nur (yolumuzu aydınlatan ışık), Rahmet (kurtuluş ilkeleri); “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi.” Yunus: 10/57
Bu ilkelere sımsıkı bağlı kalmanın sonucu, büyük bir felaketten kendimizi kurtarmış, inşallah Allah katında imtihanı kazanma ve kurtuluş.
“Ey Rabbine itaat edip huzura eren nefis! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! Gir kullarımın arasına, gir cennetime!” Fecr 89/27-30
Ve Allah’a tam teslimiyet, güvenme, yönelme ve kulluğumuzu sadece Allah’a has kılma, mü’minlik sorumluluklarımızı başkalarına havale etmeme, dünya ve ahret hayatımızın tek kurtuluş garantisidir.
“Allah'ın, kendisine kitap, hikmet ve nübüvvet verdiği hiçbir insanoğlunun, diğer insanlara, “Allah’ı bırakın, bana kul olun” demesi mümkün değildir. Fakat O, “öğrettiğiniz ve okuyup öğrendiğiniz kitap sayesinde Rabbe hâlis kul olun” der." Âl-i İmran 3/79
Savaş ÖREN
Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı Savaş ÖREN