Son aylarda Türk vatandaşları arasındaki ayrıştırma Ayasofya ile doruğa ulaştı. Sosyal medyadaki Ayasofya üzerinden yapılan insanlık ve ahlâk dışı yorumlara, tehditlere bakıyorum da dehşete düşüyorum. Biz hangi ara bu hale geldik? Ne oldu da sanal dünyada birbirimizle sözlü düelloya tutuştuk? Paylaşamadığımız nedir?
Bu ülke geçmişte “Sağ-Sol”, “Türk-Kürt”, “Alevi-Sünni”, “açık-kapalı”, “komünist- dinci”, vb. şekillerde bölünüp, karşı karşıya getirildi. Onlarca evladımız genç yaşta kara toprağa girdi. Şimdi de, aynı ülkenin, aynı dinin evlatlarını “Osmanlıcı- Cumhuriyetçi”, “dinci, dinsiz” diyerek bölmek marifetiyle birbirine düşman hale getiriyorlar. Herkes birbirini cehenneme postalamakla meşgul…
Hanımlar, beyler! Bu çok büyük bir Emperyalist plandır. Türkleri Anadolu’dan, Avrupa’dan atmak üzerine kurulmuştur ve yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi vardır. Bu planın arkasında geçmişte sadece o dönemin dünya jandarmalığına soyunan sömürgeci İngiltere vardı, günümüzde ise dünyanın yeni jandarması Amerika vardır. İngiltere hâlâ işin içindedir ve her zaman Amerika’nın yanında yer almaktadır. Almanya, Fransa ve diğer Batılı ülkeler de kıyısından köşesinden, dâhil olmaktadırlar.
Bu emperyal planın en büyük özelliği Türk milletinin evlatlarını kullanarak bizi birbirimize kırdırmak yoluyla ülkeyi ele geçirmek üzerine kurulmuş olmasıdır. Osmanlı’nın sadık tebaası Ermenileri ve Rumları kışkırtarak, Osmanlı’yı içeriden çökerten Batı, günümüzde de “Sen Cumhuriyetçisin, sen Osmanlıcısın” yaftası üzerinden ötekileştirerek Cumhuriyetin evlatlarını birbirine düşman hale getirmektedir. Söylemlerinde kucaklaştırıcı ve birleştirici bir dil kullanmayarak geçmişe özellikle de Atatürk’e ve dönemine ait suçlayıcı tavır içerisine giren, kendilerine oy vermeyenlere karşı adil davranmayan siyasi yöneticilerin insanları ötekileştirmekteki payı ne yazık ki oldukça fazladır. Son zamanlarda bu siyasi nefret arenasına Diyanet de dâhil edilmiştir. Diyanet işleri başkanının, başında olduğu kurumun da kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Ayasofya üzerinden lanet okuması, insanları kin ve öfkeye maruz bırakmıştır. Sosyal medya üzerinden “Anıtkabir’i de yıkacağız!” naraları atanlara, Atatürk’e yapılan en aşağılık hakaretlere sessiz kalan Cumhuriyet’in savcılarının bu pasif tutumu, hakaret sahiplerinin daha fazla cüretkâr bir tutum içine girmelerine ortam yaratmaktadır. Hal böyle olunca da, vatandaşlar arasında sosyal medya üzerinden ağza alınmayacak küfür ve hakaretler pervasızca savrulmakta, elde silahlarla tehdit fotoğrafları verenler, komşularını fişleyenler ortalıkta serbestçe gezmektedirler. Bu durum Türk milletini âdeta birbirine düşman gruplar haline getirmektedir. Bu ortam Batılı dost (!) larımızın tam da olmasını arzu ettikleri bir ortamdır.
Biz Türk milleti olarak bu emperyalist planı Çanakkale’de, Sakarya’da bozduk. Osmanlı İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden silerek İstanbul başta olmak üzere tüm yurdu ele geçirerek, Türk’ü vatansız bırakma çabaları Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından sonuçsuz bırakılmıştır. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz Mustafa Kemal bize bir vatan bırakmıştır. O dönemde yapılması gereken neyse kan akıtılarak, can verilerek yapılmıştır. Musul ve Kerkük’ün vatan topraklarının dışında kalmasının en büyük nedeni, Kurtuluş savaşı esnasında Anadolu’da çıkartılan isyanlardır. Ve bu isyanlarında arkasında İngiltere’nin olduğu tarihin sayfalarında kayıtlıdır. O günlerde bu vatanın evlatlarını “Din elden gidiyor!” diye kışkırtarak birbirine kırdırdılar Musul- Kerkük elimizden çıktı. Bugün de aynı “din” tuzağını sürdürerek vatanın elimizden çıkması için uğraşıyorlar.
Ülkeyi geçmişte sağ-sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, açık-kapalı, komünist- dinci vb. olarak böldüler olmadı. Kürt kartını Lozan ile tarihe gömmüştük ama hiç boş durmadılar. PKK’yı başımıza bela ederek ülkenin Güneydoğusunun elimizden çıkması için var güçleriyle uğraştılar bir sonuç elde edemediler. Ermeni ASALA’yı kurdurdular, diplomatlarımızı öldürttüler olmadı. Alevi- Sünni çatışması çıkarttılar onlarca insanımız katledildi yine olmadı. Bu kez Fetö’yü kurdurdular. İçerideki hainlerle birlikte ülkenin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızdılar. Türk ordusuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne darbe yapmaya kalkıştılar, beceremediler… Şimdi de milleti “Osmanlıcı, Cumhuriyetçi” olarak bölmeye ve birbirine kırdırmaya çalışıyorlar. Şimdilik sosyal medya üzerinden küfür ve hakaret ile beslenen bu sürecin sonu, eğer bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak aklımızı başımıza almazsak hayırlı olmayacaktır.
Kinden beslenen güçler, halkın birbirine saldırısı karşısında salyalarını akıtarak ellerini ovuşturmaktadırlar. Aynı bayrak altında yaşayan, aynı havayı soluyan aynı suyu içen insanlar; kendinize gelin! Bu oyuna gelmeyin! Bu emperyalist bir plandır. Selçuklu da Osmanlı da Cumhuriyet de bizimdir. Atatürk bizimdir, Fatih de bizimdir. Süleymaniye Camisi de Selimiye de Ayasofya da bizimdir. Kısaca bu vatanı vatan yapan her şey bizimdir.
Bizlere yıllarca Türklerin Anadolu’ya 1071’de geldiği masalı anlatıldı. Oysaki bilim insanları tarafından yapılan yeni araştırmalar Türklerin Anadolu’ya ilk olarak M.Ö.7. ve 6. yüzyılda geldiklerini gösteriyor. İşte bu kökü binlerce yıl öncesine dayanan Türk yurdundan bizleri atmaya çalışan büyük oyunu iç ve dış hainlere fırsat vermeyerek ancak biz bozarız…
Yunan işgali sırasında iç düşmanları dış düşmanlardan daha tehlikeli bulan Mustafa Kemal Atatürk; “Kahramanı kadar gafili de, haini de çok bir milletiz” demek zorunda kalmıştır. Atatürk haklıdır. Ülke o gün olduğu gibi bugün de dışarıya destek veren hainlerle doludur. Bu kaçınılmaz bir gerçektir ve gelecekte de bu gerçek değişmeyecektir. Önemli olan bu vatanın gerçek evlatlarının “onlar, bunlar” tuzağına düşmeden birbirine sımsıkı kenetlenmesi ve son Türk yurduna sahip çıkmasıdır.
Bu Emperyalist plan, geçmişte tutmadı. Çok acılar çektik, çok ağır bedeller ödedik ama planlarını bozduk. Yine bozarız; Birlikte, elele…
Lütfen nefret dilinin yerini sevgi diline bırakalım. Özellikle tepedeki dilin kucaklayıcı olması çok önemlidir. Bizim gidecek başka bir vatanımız yoktur. Siyasiler geçicidir ancak vatan ve Cumhuriyet kalıcıdır. Vatanımıza, mavi vatanımıza ve birbirimize sahip çıkalım. Siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakıp, kardeş olalım. “Biz!” olalım…
Tülay Hergünlü
26 Temmuz 2020