Geçen Pazartesi (Ekim ayının İlk pazartesisi) genel akım medyayı da yerel gazetelerimizi de dikkatle inceledim Birleşmiş Milletler tarafından "World Habitat Day" olarak ilan ve ülkemizde de "Dünya Konut Günü" olarak kutlanan tüm çevre örgütlerinin, çevreyle ilgili meslek odalarının STK’ların dünya ölçeğinde sempozyumlarla, panellerle, konferans ve toplantılarla canlıların hatta organizmaların yaşamsal alanlarıyla ilgili tüm sorunlara dikkat çekildiği, çözüm yollarının tartışıldığı böylesi bir gün ülkemiz genelinde olduğu gibi şehrimizde de maalesef görmezden gelindi.
Resmi kurum ve kuruluşları üniversitemizde dâhil günü görmezden gelmesi bir biçim de anlaşıla bilir. (ekmek - kılınç paradoksu) Lakin İlimizde örgütlü STK’lar olsun, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin sessizliğini anlayamadım. Ya şehirde “çevresel” sorun yok. Yâda yıllar yılı Birleşmiş Milletlerin "World Habitat Day" olarak ilan ettiği günü ülkemiz acun yöneticilerinin “Dünya Konut Günü” olarak gündem eştirilmesinden kaynaklı olarak yaratılan yalınsamadan kaynaklı es geçildi desem. O da olmuyor. Çünkü "Dünya Konut Günü" başlığı altında her hangi bir etkinlik şehrimizde yapılmamış. Etkinliği bırakın “yazılı basın açıklaması” dahi yok!
Bu günün kutlanmasının başlıca amacı; tüm canlı organizmaların yaşamını sürdürebileceği, kendini geliştirebileceği doğal alanda bulunma hakkının yani “yaşam“ hakkının en yakıcı temel haklardan birisi olmasından kaynaklıdır. İnsan için nasıl sağlıklı ve güvenli bir konutta yaşama hakkı varsa, diğer canlı organizmaların da kendi “habitatların” da yaşama hakkı vardır. Birleşmiş Milletler bu merkezli düşünerek Ekim Ayının ilk pazartesi gününü “World Habitat Day” olarak ilan etmiş her yılın temasını da o yıl hangi yaşamsal veya çevresel sorun öne çıkmış ise ona göre temalandırılarak içeriğini doldurma yoluna gitmiştir.
Ülkemizde özelliklede son on yılda “Konut Günü” ismiyle eşleştirilerek uluslararası TOKİ günü gibi kutlanmaya başlayan bu günün 2013 yılı kutlama teması Birleşmiş Milletlerce “Kentsel Hareketlilik” olarak belirlendi. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl farklı bir tema ile ele alınarak kutlanan "World Habitat Day" için bu yıl tema olarak neden “Kentsel Hareketlilik” belirlenmiştir?
Dilim döndüğünce yanıtlamaya çalışayım. Kentsel yaşamın vazgeçilmez unsurlarından olan kentsel servislere erişimde, kentlerin genişlemesi sürecinde yaşanan sorunlara ve “sürdürülebilir” (sömürüsü devam edebilecek düzeyde diye okuyun) çözümlere dikkat çekme arayışı, temanın seçilmesinde belirleyici rol almış.
Birleşmiş Milletler tarafından tema seçimi yapılırken, “ulaşılabilir kentlerin,-sürdürülebilir- ulaşım türlerini desteklemesi” gerektiğine de vurgu yapılmış, “kentlerde her geçen gün daha fazla insanın özel araç kullanımı yerine, başta raylı sistemler ve otobüsler olmak üzere toplu taşıma araçlarını, bisiklet ve yaya yollarını kullanma yönünde cesaretlendirilmesi gerektiği” de gerekçeler arasında sunulduğunu görüyoruz.
Şimdi rahatlıkla ifade edebilirim ki ülkemiz şehirleri için son yıllarda geliştirilen ulaşım kararları Birleşmiş Milletler tarafından önerilen “sürdürülebilir” ulaşım sistemlerine aykırı olarak projelendirilip yapılmaktadır. Ülkemiz kentlerinde nüfusa koşut olarak artan kentsel hareketlilik, kent içi ulaşım ve erişim sorunlarının da büyümesine neden olduğunu öteden beri yaşayarak biliyoruz. Yaşanan sorunlara yönelik çözüm arayışları ise ne yazık ki tam da Birleşmiş Milletler tarafından dikkat çekilen ve uzak durulması gerektiği vurgulanan, ulaşım altyapısını uzatan, özel araç öncelikli kararlar ve yatırımlar olduğunu görmeyen göz kalmadığı kanaatindeyim.
Şehirlerimizde yaygın biçimde yapımı gerçekleştirilen alt-üst geçitler, battı çıktılar, şerit genişletmeleri, yaya kaldırımlarının daraltılması, sokakların, meydan altlarının ve cadde kenarları ile kaldırımların otopark olarak kullanılması gibi kararlar ile şehirlerimiz yaşanabilir olmaktan uzaklaşarak özel araç sahiplerinin ihtiyacına göre düzenlemeler yapıldığını biliyoruz.
Çağdaş toplu taşıma sistemlerine, yaya yollarına, bisiklet yollarına yatırımların minimum düzeyde kaldığı kentlerimizde, tıpkı Ankara’da günümüzde tartışması süren ve kamuoyunda ODTÜ Yolu olarak bilinen “kent içi otoyol” düzenlemesinde olduğu gibi kentsel hareketliliği özel araçlar üzerinden çözmeye yönelik adımlara her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Ankara da öylede Niğde’miz de faklı mı? Elbette değil! Üç ayı aşkındır Niğde Bor arası ulaşımın (Niğde Üniversitesi Ana yerleşkesi, TOKİ konutları, OSB, Fen, Öğretmen ve Güzel Sanatlar Liseleri İle iki teknik lisemizin de o güzergahta olduğu gerçekliliği ve elbette Selçuk Mahallesi hinterlantlının bu yöne çevrilmesiyle kentsel hareketliğin en yoğun yaşandığı güzergah) “kent içi oto yol” uygulamasıyla çözüm aranmasından da anlaşılacağı üzere “hafif raylı sistem” veya yeraltı treni (metro) gibi toplu taşıma projeleri akıllarından bile geçirmemektedirler.
Şehirlerimizi, caddelerimizi, sokakları “otoyola” ve “otoparka”, yaşam alanlarımızı “konut silolarına” dönüştürülerek yaşanmaz hale getirenlerden Dünya Habitat Günü kutlaması yapası beklemek abesle iştigal olsa gerekir.
Geçtiğimiz pazartesi (7 Ekim) Dünya Habitat Günüydü. Ne diyeyim. Kutlu Olsun!