Önce açıklamanın ilk bölümüne göz atalım;
“Sayın Cumhurbaşkanımız, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in davetlisi olarak, Hac farizasını yerine getirmek üzere 13-17 Ekim 2013 tarihlerinde Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceklerdir.”
Yine aynı taktik!..
“Dindar Cumhurbaşkanı”..
“Meclis Genel Kurulu’nun locasında türban ile oturan ilk dindar Cumhurbaşkanının eşi Hayrünnisa Hanım” …
Devamı da geldi.. Sanki ilk defa Hacı olacak Abdullah Gül hem de Cumhurbaşkanı kimliği ile. Öyle bir hava verilmiş rutin açıklamaya..
Abdullah Gül’ün daha önce birkaç kez Hac farizasını yerine getirdiğini bilenlerdenim. Bir defasında da Tayyip Erdoğan ile birlikte gitmişlerdi. Refah Partisi döneminde. Beraber bolca da fotoğraf çektirmişlerdi.
Şimdi tek başına gidiyor!..
Açıklamanın çok önem arz eden ikinci bölümüne bakalım;
“Sayın Cumhurbaşkanımız, ziyaretleri kapsamında üst düzey Suudi yöneticilerle de bir araya gelecekler ve ikili ilişkilerimizin çeşitli veçhelerinin yanı sıra, güncel bölgesel ve uluslararası konular hakkında görüş alışverişinde bulunacaklardır.”
Hac ibadeti sırasında diplomasi!.. Peki neyin diplomasisi?..
Önce, Abdullah Gül’ün beraberinde kimler var diye araştırdım. AKP Grubu’na sordum, “partili milletvekillerinden davet edilen oldu mu” diye. Cumhurbaşkanlığından bir davet gelmediğini söylediler.
Çankaya Köşkü, heyet hakkında bilgi veremeyeceğini bildirdi. İyice meraklandım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı aradım Suudi Arabistan’da olan basın Müşaviri Abdülkadir Özkan ile telefonda görüştüm “heyette kimler var” diye sordum. Aldığım cevap;
“Açıkçası Cumhurbaşkanı’nın kimler ile geleceğini, kimleri getireceğini biz bilmiyoruz. O liste Köşk’te var. Onlar tamamen resmi bir ziyaret kapsamında geldikleri için o liste bize bildirilmiyor. Onlar tamamen Kralın davetlisi olarak geldikleri için Kralın sarayında kalacaklar. Dolayısıyla kaç kişi geliyorlar, kimle geliyorlar onlar tamamen Cumhurbaşkanlığının ve buradaki heyetin bilgisinde olan konular. Bu konuda bize herhangi bir bilgi verilmedi.”
Oldukça puslu Ankara havasında iz sürmeye devam ettim. Koskoca Cumhurbaşkanı bölgenin en önemli ülkelerinden birinde üst düzey konular hakkında görüşmeler yapacak ve yanında Dışişleri Bakanı olmaz mı diye. Dışişleri kaynakları, Cumhurbaşkanı’nın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile gezi hakkında sık sık görüştüğünü, Davutoğlu’nun katılıp katılmayacağının “henüz netleşmediğini” söyledi. Israrcı gazetecilik yaptım; “Bugün Cuma. Cumhurbaşkanı da Pazar günü gidiyor. Net bir cevap vermenizi rica edeceğim” dedim. Kısa bir süre sonra döndüler; “Ahmet Davutoğlu’nun yoğun programından dolayı geziye katılamayacağını, Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışmanlığından bir heyetin Gül’ün beraberinde gideceğini” bildirdiler.
Abdullah Gül’ün Suud temasları ta başından beri hep gizemlerle doludur. Ne olup ne bittiğini bir tek Kraliçe bilebilir. Takdir edersiniz ki ben de onu Kraliçe’den soramam, öğrenemem.
Hem ziyaret hem de ticaret kokan ’Hac Farizası’hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için eski müftü CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’i aradım. Özkes’in yorumu;
“Hacca hangi vesile ile gidilebilirse gidilebilir. Davetle de olabilir bu, orada çalışmak için giden kişi fırsat bulursa da Hac ibadetini yapabilir. Bu yönde dini yönden her hangi bir sakınca yok. Davetle gitmiş olması ibadet açısından bir artı ya da eksi değil. Hac esnasında ya da Hac’dan önce ya da sonra ticaret de yapılabilir siyaset de yapılabilir. Siyaset derken Cumhurbaşkanı neticede Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. O çerçevede kendisinin çeşitli görüşmelerde bulunması doğaldır. Ancak o siyaset yapabilir derken siyasetin ülke menfaatine, insanlık adına insana yararlı anlamdaki siyaset, olumlu anlamdaki siyaseti kastediyorum. Ancak tabii siyasetin Türkiye’de bilinen yüzü ile yani istismar anlamı ile dinin istismar edilmesi anlamında siyaset doğru değil. Çünkü neticede Hac farklı bir ibadet. Bu ibadet yerine getirilirken kişi ihram giyiyor. İhram bir nevi kefeni temsil ediyor. İnsanın tamamen dünyevi ilintilerden, dünyevi işlerden ayrılarak tamamen kendisini Allaha vermesi, Allah’ın bir nevi evini ziyaret etmek, onunla hemdem olmak gibi bir ibadettir. Basit, kişisel şov, reklâm, propaganda şeklindeki bir siyasetin ibadet ile içselleştirilmesi doğru olmaz. Şunu söyleyeyim, Cumhurbaşkanı ibadetini yapabilir ama bu ibadet üzerinden siyaset yapması dinen uygun olmaz.”
Abdullah Gül’ün Hac kamuflajlı Suudi Arabistan gezisi cadı kazanı gibi kaynayan AKP iktidarını bakalım nasıl etkileyecek.
Kesin olan bir şey var;
Abdullah Gül, kardeşi Recep Erdoğan’a bayramı zehir etti!..