Futbol sadece; ortada dolanıp meşin bir yuvarlağın etrafında koşuşturan kısa donlu adamların, bir hakem düdüğü eşliğinde durup hareket ettikleri, bir oyun değildir.

Futbol sadece; üzerinde taraftar formasıyla hafta sonunuzu o maça göre ayarladığınız, sevinç ve hüzün hanenizde o günkü skoru tabela yapıp ona göre sevinip ona göre üzüleceğiniz, bir oyun değildir.

Futbol sadece; abartılı tartışmalarla memleket meselesi haline getirdikleri bir ele çarpmayı, onur sorunuymuş gibi milyonların önünde kendi canhıraş feryat figanlarıyla kelime cambazlığına dökenlerin, reyting yapmaya çalıştığı bir platform değildir.

Futbol yaşamdır…

Tıpkı yazılı olan kurallarla beraber yazılı olmayan kuralları da içeren; doğruluk, dürüstlük kadar içinde kandırmacayı da barındıran, lakin ille de ve ille de, gerek cebinde maddi gerekse de yüreğinde manevi gücü hissedip, gereğini yapanların oyunudur.

İşte böylesine bir oyunun oyuncağı olan bir vatan evladı olarak geçtiğimiz Pazar günü oğlum Ali İhsan ile birlikte Niğde’den yola çıkıp 120 kilometrelik bir yolu, İstikbal Mobilya Kayseri – Fenerbahçe maçı için kat ederek, Kadir Has stadına batı tribününe giriş yapıyorduk.

Bir yanda süper ligin en az gol yiyen takımlarından biri olan Fenerbahçe, diğer yanda ise en fazla gol yiyen takımı İstikbal Mobilya Kayserispor.

Bir yanda süper ligin en çok şut çeken takımı Fenerbahçe, diğer yanda ise en az şut atan takımı ev sahibi İstikbal Mobilya Kayserispor.

Bir yanda sezon başından bu yana aynı teknik kadroyla çalışan Fenerbahçe, diğer yanda ikisi tüyen teknik adamdan sonra, daha takımın başında 3-5 gün duran bir teknik kadro.

Bir yanda takımını destekleyip kucaklayan ev sahibi takım taraftarı, diğer yanda takımını desteklemek kadar ev sahibi takıma her tür hakareti mubah gören bir Fenerbahçe taraftarı.

Ve futbolun sadece futbol olmadığını bir kez daha zihinlere kazıyan, yaşamın sürprizleri eşliğindeki kaderin muhasebesinde, tarihle efsanenin kesiştiği noktada ki ilahi tecelli…

Geride bir radar titizliği ve sezgisiyle her pozisyonu koklayıp sigorta görevi gören, bir Aymen.

Ortada 9 hafta bu adam olmadan nasıl sahaya çıkıldı dedirten ön libero, bir Şamil.

İleride topu saklayıp takımı sahaya yerleştirmek böyle olur dedirtmesini hadi geçtim, maçın son dakikalarına kadar, üstelik deparla adam geçen 37 yaşındaki, bir Adebayor.

İki direk arasında bir set nasıl olunur diyerek duran ve özveriyle kaleci eldivenini takım kaderi yapan, bir Lung.

Bir zaman durgun bekleyip sonrasında köpüre köpüre köpüre suyunu boşaltan bir havuz gibi coşan ve o coşkuyu kavuştuğu toprak olan seyircisiyle bütünleştiren…

Bir İstikbal Mobilya Kayseri.

Ve…

Kendiyle barışıp kendinden korkmadan kendi olabilme becerisi eşliğinde elini taşın altına koyup, taşın suyuna çıkararak umut veren…

Bir Bülent Uygun.

Teşekkürler Sevgili Bülent.

Futbolculuğundan taşıyıp bu günlere miras bıraktığın…

O güzelim asker selamını…

Bu günlere taşıyıp Kadir Has stadında, yürek çarpıntısıyla…

Bizlere yaşattığın için.