Sağlık hakkı en temel insan haklarından birisidir. Kapitalizm sağlık teknolojisinin ve bilimin bu kadar geliştiği bir dönemde işçi ve emekçilerin en asgari sağlık hizmetine bile ulaşımını engelliyor. Önleyici sağlık anlayışından dahi fersah fersah uzak olan kapitalist sağlık sistemi tedavi olanaklarının karşısına da paralı sağlık uygulamalarını koyarak işçi ve emekçilerin sağlık hakkını gasp ediyor. GSS pirim borcu olan birçok hasta hastane kapısından geri dönüyor. Kısacası paran yoksa prim ödeyemiyorsan hastahane kapısından yüz geri ediliyorsunuz.
Her yerinden her uygulamasından mağdurlar fışkırtan kapitalist sistem GSS ile bunlara bir yenisini daha eklemiş oldu. Prim ödemeyerek asgari sağlık hizmetinden dahi yararlanamayan kişi sayısı şimdiden 4,5 milyonu buldu. Bugün itibarı ile bu yurttaşlarımızın Genel Sağlık Sigortası’nda prim borcu 4 milyar TL’yi aşmış durumda.
1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve ülke şartları düşünülmeden çıkarılan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile insanlarımızın borçsuz ölme hakkı da ellerinden alınmış oldu. GSS ile 18 yaşın üzerindeki herkesten sağlık sigortası primi kesilmesi yasal zorunluluk haline geldi. Şayet 18 yaşın üzerindeki kişi lisede öğrenim görüyorsa 20; üniversite eğitimi alıyorsa 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanır. Ancak bu kişi öğrenim görmüyorsa sağlık hizmetlerinden yararlansa da yararlanmasa da sağlık sigortası primi ödemek zorundadır.
İşsiz gençlerin prim tutarları, birlikte yaşadığı ailenin aylık toplam gelirine bakılarak hesaplanıyor. Ailede birey başına düşen aylık gelir, brüt asgari ücretin üçte birinden fazla ise 18 yaşından büyük bireyler için 42,8 lira, prim ödemesi gerekiyor. Geliri asgari ücretin iki katı ise 128,5 lira, asgari ücretin 2 katından fazla ise 257,4 lira prim ödemesi şart koşuluyor.
GSS yasasın da gelir testinden geçilmemesi durumunda primlerin asgari ücretin 2 katı üzerinden hesaplanabileceğine ilişkin hüküm bulunduğundan ve gençlere gelen borçların büyük ölümü geçmiş 24 ayı kapsadığından 2012 yılı için 225 lira, 2013 yılı için de 245 lira üzerinden hesaplandı. Bu da gençlere yüklü borçlar gelmesine neden oldu. Ancak henüz iş bulamamış, iş bulsa da halen ailesinin desteğine ihtiyaç duyan gençlere prim ödeyin derseniz ödeyemeyeceklerini çok iyi bildiklerinden “icra” müesseslerini 24 ay sonra harekete geçirerek
GSS kapsamında birikmiş pirim borçlarını yasal faiziyle birlikte tahsil yoluna gidiyorlar.
Kapılarına icra zarfları gelene kadar GSS den bi haber olan yurttaşlarımız isyan ederek sağ sola koşturup “bu nasıl bir borç?” Diye soruyorlar. Ya da milyonlarcası hastane kapılarında “pirim borcunuz var ödeyin sonra tedavi edelim” uyarısıyla gerçekle yani GSS ile yüzleşmek zorunda kalıyor. Özcesi hastanelerde vatandaşa “bas geri git, para bul da gel” diyorlar.
Ne yapacak bu insanlar? Her halde tekrar “kocakarı” yöntemleriyle tedavi olmaya yönelecekler! Sosyal devlet hasta yurttaşını hastane bahçesinde bırakamaz. Bırakmaz elbette “sosyal devlet” anlayışı koca ciltli kitapların satırlarında kaldı. 1994 yılında DTÖ tarafından üye ülkelere imzalatılan ve 1995 yılında ülkemiz parlamentosunda onaylanan GAST -Hizmet Ticareti Genel Anlaşması,- (siz Kamu Hizmetlerinin Piyasaya Açılması Antlaşması olarak okuyun.) gereği sosyal devlet rafa kalktı. Paran kadar sağlık, paran kadar eğitim hatta paran kadar güvenlik moduna geçmiş bulunuyoruz.
Ezilenlerin emekçilerin GSS mağduru yurttaşların yapması gereken prim borçları ve katlanarak artan gecikme faizlerini silinmesi için birlikte mücadele ederek alanları doldurup hükümete geri adım attırmasından geçmektedir. 2014 1 Mayıs’ı GSS mağdurları ve tüm emekçiler için bir araya gelme fırsatı veriyor. Bu fırsat değerlendirilip milyonlarca emekçi yaşanan iş cinayetleri son bulsun - GSS pirim borçları oluşan tüm faizleriyle silinsin - taşeron çalıştırmaya son vb. Talepler etrafında birleşerek 1 Mayıs alanlarını doldurup birleşik bir şekilde dur denmediği sürece bu yıkım ve ezim saltanatı maalesef üzülerek söylüyorum sürüp gidecektir.