Pamir'in kaybolması üzerine sosyal medyadan yapılan çağrılarla sayısız gönüllü Sarıyer-Zekeriyaköy'e giderek arama-kurtarma çalışmalarına katılmıştı. 30 saat boyunca süren arama kurtarma çalışmalarında ormanlık alanlar dâhil kilometrelerce alan didik didik edilmiş fakat, Pamir'e ulaşılamamıştı.
Cumartesi saat 14.40 civarında dalgıçlar, ailesinin yaşadığı evin yanındaki boş binanın dolu havuzunu kontrol ederken Pamir'in cansız bedenine ulaştılar. Forumların, gönüllü kurtarma ekiplerinin katıldığı çalışma böyle sonlanınca, gözü kulağı Pamir'de olan herkes/hepimiz derin bir acı yaşadı/yaşadık.
Pamir'in gerek kaybolması, gerek aranması ve gerekse de ölümü üzerine sosyal medyada hiç de hoş olmayan vicdanı taşlaşmış kişilerce çirkin diyebileceğim mesajlar yayınlandı. Milliyetçi muhafazakâr cenahtan geldiği anlaşılan mesajlarda, Pamir'in kaybolması akıl almaz komplolara bağlandı. Kimisi “Geziciler Pamir üzerinden yasaklanan sosyal medyanın aslında ne kadar yararlı işler yaptığını kanıtlamaya çalışıyor” dedi, kimisi “Pamir'i bahane edip 3. Köprü'nün yapımını engellemeye çalışıyorlar” dedi... Bir, “Pamir propaganda yapmak için bilinçli olarak öldürüldü” denilmediği kaldı...
3.5 yaşındaki bir çocuğun kaybolması ve ölümü üzerinden yaşanan bu akıl almaz gelişmeler, toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara ulaştığını gösterdiği kadar, bu kutuplaşmanın bir tarafını oluşturan “siyasal iktidar”nın taşlaşmış vicdanını da bir kez daha ortalığa sermiş oldu.
Bu zihniyet son derece kirli-komplocu ve bir o kadar da tehlikeli bir kafa yapısını göstermesi açısından önemli olmasına önemlidir lakin böylesi sorunlu ve kötü bir zihniyetin bu boyutlarıyla kendisini ulu orta gösterip kutuplaşmayı da daha bir keskinleştirme cüreti gelecek zifiri karanlık günlerin göstergesi olması açısından üzüntü vericidir.
İnsana, “Pamir öldü ama sizin insanlığınız çok önceden ölmüş” dedirten bu kafaların provakatif ve kutuplaşmayı derinleştiren “fantezileri”ni boşa çıkartmanın bence yegane yolu kendine sınıf olma bilincini kuşanarak emek- sermaye çelişkisini derinleştirip kutuplaştıracak mücadele hattından inat ve kararlılıkla yürünmesinden geçmektedir.
Pamir’in ölüm haberiyle yanan yüreğim/yüreğimizin ateşini yine İstanbul’dan 3. Köprü inşaatından gelen iş cinayeti haberi harladı. 5 Nisan’ı 6 Nisan’ a bağlayan gecede aynı zihniyetin tüm bilimsel görüşleri ve çevreci tepkileri görmezden gelerek “2015 fetih kutlamalarına yetiştirin” talimatıyla iki vardiya halinde 24 saat aralıksız çalışılan “3.köprü şantiyesinin” (siz çalışma kampı okuyun) Reşadiye-Çamlık bağlantı yolu üzerindeki 35 No’lu viyadüğünün başlık kirişinin beton dökümü esnasında kalıbın açılması ile meydana gelen göçükte elli metreden toprak zemine düşen 3 işçi kardeşim enkaz altında kalarak can verdi.
Başbakan ve İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı helikopterle 3. Köprü inşaat alanını gezerken 48 yaşındaki Lütfi Bulut’u 50 yaşındaki Yaşar Bulut’u ile onlar helikopterle inceleme yaparken o gün işe başlayan ve bu gün aramızda bulunmayan Kahraman Baltaoğlu’u ve 5000 işçi kardeşinin hangi şartlarda çalıştırıldığını hiç düşünmeden “2015 Fetih kutlamalarına” yetiştirilmesi emrine, işçilerin canı pahasına çalıştırılarak uyulmasını isteyen vicdansızlık Pamir’in ölümündeki vicdansızlıkla aynıdır.
Evet “Yeni Türkiye”nin yeni bir İstanbul’u olmalıydı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ile yeniden seçilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş başbakana o helikopter içerisinde söz üstüne söz veriyorlardı 3. Köprü işçilerin kanıyla-canıyla yapılıp zamanında başbakanın üzerinden geçmesinin sağlanacağına. 21. Yüz yılın ilk çeyreğindeki günümüz insan çalıştırma zihniyetiyle Ortaçağ’daki egemen ceberutların insan çalıştırma zihniyeti arasında hiçbir fark göremiyorum.
“Yeni Türkiye”nin büyüyen ekonomisinin lokomotif sektörü inşaattı. Öyle bir büyüme ki, doğaya, tarihe ve insana yer olmayan bir büyüme. Ve bu büyüme onlarca inşaat işçisinin canı ve acısı üzerinden yükseliyor. Pamir’in ölümünü taşlaşan vicdanlarıyla yorumlayan milliyetçi muhafazakâr zihniyet yaşanan iş cinayetlerini de (2014 İlk 3 ayı 274 işçi kardeşimizi kaybetmiş bulunuyoruz.) aynı taşlaşmış vicdanlarıyla “kader”, “takdir-i ilahi” vb. söylemleriyle geçiştirip gidecektir.
Geçiştirip gitmeyenler, gerçekten yüreği yananlar bir ve beraberlik içerisinde mücadele ederek kendi kendilerinin efendisi olmadan vicdanları taşlaşmış olanları dize getiremeyeceğini bilmeli ve öylece hareket etmelidir.