"Gelenin eline bakarlar evlat, köfterden kuru üzüme, cevizden elmaya, pekmezden tarhanaya ne varsa hazırla yola koyulalım gari” sözünü 12 Aralık günü duymamla gerekli “tedarikleri” hazır edip 15 Aralık sabah saat 07 de Bursa yoluna koyulduk. 10 yılı aşkın dostluğun, yoldaşlığın vermiş olduğu rahatlıkla Gökhan Yoldaşın (Gökhan Akın Emekli Felsefe öğretmeni) 94 model “steyşın vagon kartal”ın bagajını ağzı beraber doldurup, arka koltukta annemi rahat etmesinin verdiği huzurla Aksaray düzünden , Koçhisar a, Koçhisar dan Konya Kulu makasa ve Ankara Gölbaşında içilen ve içimizi ısıtan sıcacık çayla ayaz çökmüş Ankara siluetini geride bırakırken
Sakarya savaşına tanıklık etmiş Gordion topraklarından (Polatlı) geçerken Balıkesir den kalıcı olarak Mersin Erdemli ilçesine taşınan dayım Mustafa Orhan ve yengem Yüksel Orhan la ayaküstü sohbet, anneme moral bizlere de dinlenme fırsatı vermiş oldu. Sivrihisar’ın Nasrettin Hoca heykeline el sallayıp, Eskişehir sınırlarına dayanmamız Bozhöyük sırtlarında yenilenebilir enerji kaynaklarından Rüzgar türbinlerini görmemiz İnegöl den geçip, Bursa çevre yoluna düşüp, İzmir yolundaki “Göçmen Konutları” Görükle yerleşkesine ulaşmamızla yolculuğun ikinci etabı olan
Tedariklerin indirilip eve taşınması annemin odasına yerleştirilip biraz soluklanmasının ardından yengem Gülten Hürriyet Özkan’ın hazırladığı yemeklerimiz afiyetle tüketip “yolcu yolunda gerek” deyip “müsaade” istedik. Gönülsüz verdikleri müsaadenin ardından üçüncü etap olan Bursa İzmir Urla arasındaki
Urla ya gelme nedenimiz yoldaşım Gökhan Akın’ın annesi Necdet akın’ın elini öpmek, defin törenine katılamadığım rahmetli babası Cengiz Akın’ın kabrini ziyaret etmek ve yine yoldaşımın dost sohbetlerinde öve öve bitiremediği Özbek koylarını görmekti. Üç saatlik dinlenmenin ardından Necdet annenin güzel sohbeti eşliğine kahvaltı edip, planladığımız üzere Urla merkez mezarlığında “Cengiz Albayın” mezarını ziyaret edip, Urla ilçe merkezi turlayıp Necdet anneyi de yanımıza alarak Özbek koyları ve plajlarını dolaştık. Anlatmakla olmuyor gerçekten görmekle daha iyi anlaşılıyor. Özbek olsun, Çeşmealtı olsun, Küçükliman olsun, gidilip görülesi değil gerçekten bir ömür boyu yaşanacak yerler. İçtiğimiz demli çaylar eşliğinde enfes manzarayı hafızamıza nakşederek “ziyaretin makbulü kısa oladır” deyip dönüş yoluna koyulduk.
Dönüş yolu yaklaşık
Ilgın, Kadınhanı ve Bahçesaray ı hızla geçip Konya iline varı verdik. Aksaray mı Karapınar Ereğli üzerinden mi gidelim tartışması iki şöför arasında geçerken uzun Konya çevre yolunu geçip Karapınar istikametine direksiyonu kırdık. Sis ve uzun yolculuğun yorgunluğuna aldırmadan önce Karapınar sonra Ereğli yi geçip Niğde Adana Otobanına yoğun sis içerisinde düştük. Ulukışla kavşağından Niğde yönüne dönüp Kolsuz rampasından aşağıya sisin el verdiği ölçüde azami hızla Bahçeli ve Sazlıca yı geçip Niğde’mize sağ selamet ulaştık. Şimdi küçük bir matematik işlemi yapalım: 340+350= 690. 690+390 =1080 km.1080+920=
Evet, 15 Aralık saat yedi de başlayıp 17 Aralık Perşembe günü sabah saat dört gibi biten iki bin kilometre yol. Başta annem olmak üzere bu yolculuğu kolay kılan, bizi konuklayan herkese binlerce teşekkürlerimi iletir, iki günde kat edilen iki bin kilometrelik yolun dörtte üçünde direksiyon koltuğunda oturan Gökhan yoldaşıma bahusus teşekkürü borç bilirim. İyi ki varsın ne mutlu bana dost ve yoldaşımsın.