Egemenlerin dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de muhalif basın üzerinde estirdiği baskı ve sansürü toplumsal ölçekte de genişletiyor. “Çocukları koruma” demagojisine yaslanan egemenlerin sözcüleri, 22 Ağustos 2011 de yürürlüğe girecek olan Elektronik Haberleşme Sektöründe Tüketici Hakları Yönetmeliği ile internet kullanıcılarına sıkı bir kontrol getirmeyi hedefliyor.
Egemenlerin kullanıcılara dayattığı sınırlama ile alternatif haber alma kanalları ve ifade özgürlüğü önüne kalın bir set çekilecektir. Sansürcülerin, Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) eliyle yaptığı bu hamleyle, özelinde biz emekçileri hedefleyen ve toplum geneline yayılan koyu bir sansür dayatılacaktır. Çünkü sadece BTK'nın "onay" verdiği sitelere giriş yapılabilecek.
22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek 'İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar' yönetmeliğinin hükümlerine göre kullanıcılar, BTK'nın belirlediği 4 internet filtresinden birini seçmek zorunda bırakılacak. Bu dört tip filtre “aile, çocuk, yurtiçi ve standart” paketlerinden oluşuyor. Her internet abonesi bunlardan birini seçmek zorunda bırakılıyor. Bu paketlerde nelerin yasak kategorisine alınacağı ise oldukça keyfi olarak belirlenmiş. Yönetmelikteki muğlak ifadeler de bu keyfiyetin zeminini hazırlıyor. İnternet kafelerde uygulanan Websense filtresine benzeyen uygulamayla, hangi kriterler baz alınarak oluşturulduğu bilinmeyen "kara liste"deki sitelere giriş yapılamayacak. Üstelik yasaklı site olmadığı belirtilen "standart pakete" dahi sansür uygulanacak. Standart filtre kapsamında örneğin farklı DNS’ler kullanarak “yasaklı” sitelere girebilenler de artık bunu teknik olarak başaramayacak.
“Filtre kullanmak istememe” gibi bir alternatif de bu yönetmelikle olanaksız hale getiriliyor. Çünkü kullanıcıların sadece belirlenen kullanıcı adı ve şifrelerle internete girebilmelerine izin verilecek. Bu ise, internet üzerinden yapılan halihazırdaki kapsamlı denetimi daha da güçlendiriyor. Herkesin ziyaret ettiği sitelerin ve yaptıkları işlemlerin kayıt altına alınmasını daha da kolaylaştırıyor.
Uzmanlar ise düzenlemenin "internetin ölümü" anlamına geldiğini dile getiriyorlar. Bunun işareti ise BTK'ya bağlı TİB'in, internet alan adlarında yer almasının yasaklandığı 138 kelimeyi son derece keyfi biçimde belirlemesi. İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül, “Bu bir tehdittir. Yapılan yargısız infazdır. Bunu yaparak servis sağlayıcıya "Sen kendini hâkim yerine koy" diyorlar” diyerek durumun vehametini ortaya koyuyor. Çünkü bu yasaklamayla yer sağlayıcı firmalar (hosting) otosansüre başvuracak.
Yeni uygulamanın sebebi korkudur!
Egemenlerin demokrat - ilerici basın üzerindeki baskıları "toplatma, yayın durdurma, hapis cezaları" vb. uygulamalarla süre geldiği bilinen bir gerçeklikken, yakın zamanda daha "çıkmamış kitapların" basımını engelleme, kopyalarını yok etme gibi yöntemler de kamuoyunun gündemine oturmuştu. Bir gözdağı niteliğindeki bu uygulamalar esasen emekçi kitlelerden ve onların örgütlü mücadelesinden duyulan korkunun göstergesidir. Her türlü ilerici düşünceyi bastırmayı görev bilen egemenler, bu son uygulamasıyla da asıl olarak demokrat ve ilerici basının sesini daha fazla kısmak ve dolaysızca internet ortamındaki kıskacı daraltmak hedefi gütmektedirler.
Baskının bu biçimde tırmandırılması kuşkusuz işçi ve emekçilere yönelik yoğunlaşan saldırılardan ve buna karşı oluşan tepkiden bağımsız düşünülemez. Ağırlaşan sosyal, siyasal sorunlar ve yeni hak gaspları bir yana, Ortadoğu ve Kuzey Afrika haklarının ve ülkemizdeki işten atılan işçilerin militan mücadeleleri bir bütün olarak egemenleri yeni önlemler almaya itiyor.
İşçi ve emekçilerin biriken öfkesinin kendisine yönelmesinden çekinen egemenler, sansür ve yasaklarla kitlelerin ilerici-demokrat yayınlarla buluşmasını engellenmeye çalışıyor.Bu uygulama, sanal alemde de olsa özgürlüklerin ancak mücadele ile korunabileceğine de işaret ediyor.14-15 Mayıs tarihlerinde onlarca alanda buluşma sözü (400 bin kullanıcı alana çıkma sözü vermiş) "internetime dokunma" etkinliklerinin şimdiden örülmeye başlanması bile özgürlüklerin ve hakların korunması için doğru adresi yani "sokakları" etkin kullanmayı gerektiriyor.