İnsan bedeninin hülyalara dalıp kendinden geçtiğinde kendine gelmesi için atılır, bir sille veya tokat.
Yoğun bir şok karşısında bayıldığında, vücudu terk ettiği varsayılan beyin aktivitesinin tekrar vücuda dönmesi için atılır, bir sille veya tokat.
Boğulmaktan kurtarılmaya çalışılan birinin suni teneffüsünde yaşamla bağını yeniden kurmak amaçlı atılır, bir sille veya tokat.
Yaptığımız onarılmaz ve dönüşü olmayan bir hatamızla yüzleştiğimizde suratımıza yine kendi elimizle atılır, bir sille veya tokat.
Fiziksel olduğu kadar manevi bir döngü içerisinde tükenen yaşamımızda, küllenmiş anılarımızın hatırlanmasında etkili olur, bir sille veya tokat.
Hepimizin ortak temennisidir bu tarz tokatları yememek veya onların o şiddetiyle karşılaşmamak.
Lakin bazı tokatlarda vardır ki insanı kendine getirir, beden – beyin birlikteliğini hatırlatır.
İşte yakın arkadaş gurubuyla birlikte her konuda ahkam kesip gezmenin önemine değiniyor, gerek yurt içi gerekse de yurt dışı bir çok yeri geziyor ama burnumuzun dibindeki birçok yeri daha doğru düzgün gezmiş veya biliyor bile değiliz diyerekten belirlediğimiz güzergaha, Tokat ilini de eklediğimizde…
Ne var Tokat ta diyenlerimizin burun kıvırmaları eşliğinde girdiğimiz bu kentte, öylesine bir tokat yiyeceğimi aklıma dahi getirmemiştim.
Her tokat ille suratta şaklayacak, yüzü gözü şişirip yanakta iz bırakacak değil ya.
Şahsım adına birçok özelliği Niğde ile eş değer olan Tokat’ı gezince bir sille veya tokat yemiş gibi oldum.
Hani insan olma halimizin temel özelliklerinden biri olan, kendimizi genelde en yakındakilerimizle kıyaslama hastalığımız vardır ya.
İşte o hastalık bende de nüksediyor, burada olanların Niğde de nasıl olmadığına hayıflanıyor ve umutsuzluğa düşüyordum.
Tarihi yapılarına gösterdikleri özen, imarlarında ki düzen, cadde genişlikleri veya kurdukları kanalla gondol gezisi, su ile ışık oyun ve gösterileri düzenleyecek kadar kentlerini sahiplenip yaşanabilir bir yer haline getirmiş olmalarının dışında…
Öylesine harika denilecek boyutta bir kent müzesini hayata geçirmiş olmalarına, sadece ama sadece gıptayla bakabildim.
İster kıskanma deyin.
İster çaresizlik deyin.
İster ulaşılamayacak bir vuslatın kederi deyin.
Aynı kent profili, aynı coğrafyanın benzerlikleri, aynı kültürün yaşanmışlıkları.
Peki nasıl oluyor da Tokat Niğde ‘den bu kadar ileri olabiliyor?
Amaç kentleri karşılaştırmak değil.
Lakin artık bir şekilde çok da uzaklara gitmeden en yakında olanlara dahi baktığımızda…
Düşünce ve mantalite farkının, nasıl böylesine bizim aleyhimize ve negatif olabileceğini tartışmamız lazım.
Güncel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum’un şehir meydanı, stadın taşınması ve millet bahçesinin hayata geçirilmesi gibi sözlerin bir an önce hayata geçirilecek olmasının, samimiyetini göz ardı etmeden umutlanalım elbette.
Amma Velakin…
Bir Tokat ilinin gelişimine bakıp kat ettiği yolu görerek…
Bu gelişme trenini kaçırmamak adına.
Niğde’yi sahiplenme ve geliştirme noktasında.
Bireysel çıkarları bırakıp, toplumsal çıkarı temel hedef yapma realitesiyle kendimize gelmek için.
Başta kendimize sonrasında da hepimizi kapsayacak şekilde.
Niğde’ye bir tokat gerek.