Türkiye bu günlerde çok sıkıntılı bir dönemden geçmektedir. İçte ve dışta hazırlanan senaryolar ülkeyi uçurumun kenarına getirmiştir. Ekonomik krizler; emekliyi, işçiyi, çiftçiyi, üreticiyi, esnafı, çalışan ve çalışmayan halkımızı perişan etmiştir. Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemde, anayasa, yargı, başörtü, laiklik üzerinden sırf siyasi rant sağlamaya yönelik politikalar üretmenin hiçbir kimseye yararı yoktur. İktidar ve muhalefet parti yöneticileri kendi menfaatleri uğruna milletin ve devletin çıkarlarını hiçe sayma hastalığına tutulmuşlardır.” diyen Yazıcı oğlu yaptığı konuşmasında;
“Dostlar! Ülkemiz zor bir dönemden geçmektedir. İktidar partileri sürekli demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsederek ümit tacirliği yapmışlardır. Türk milleti eskimiş, bayatlamış köhne bir sistemin içerisine çekilmek isteniyor.
Terör örgütünün gayesi dağlarda mayın döşemek değil, milli birliğimize dinamit koymaktır. Sokağa dökülen terör örgütü, dağlardaki terörü rahatlatmaktadır. Bunlar medyatik tavırlarla sokaklarda fotoğraf kareleri oluşturup belli adreslere gönderme yapıyorlar. Bu olayların öncesine ve sonrasına bakmak gerekiyor. Önce PKK propagandası yapılmıştır. Bu bir sağ sol hadisesi değildir. Türk gençliği bu oyuna gelmemelidir. Bu senaryonun sütre gerisinde şuursuz insanlar kullanılmıştır.
Geçmişte idealist gençleri kullanan darbeciler, bu acı tabloyu fazlasıyla yaşatmıştır. Yargı, yasama aykırılığı ortadan kaldırılmalıdır. Şimdilerde kimin eli, kimin cebinde belli değil.
Gece yarısı sorgulamaya alınan insanın yanlışlığı ya da parti kapatma davasının açılmasını haklı bulan iktidar ile muhalefetin yargıya müdahale etmeleri hoş bir görüntü değildir. Bunlar kendilerine göre yargıyı iyi ya da yanlış değerlendirme hastalığına tutuldular.
1993 yılından beri Cumhurbaşkanını halk seçmeli, siyasi partiler ve seçim kanunu çıkarılmalı. Bazı yasalar değiştirilmeli diye çırpındık durduk. Bize kulak asan olmadı. Nihayet bizim dediğimiz noktaya geldiler. Bu millet liderlerin vekili yerine, milletin vekilleri olmasını istiyor.
Hiçbir kurum dokunulmazlık zırhına bürünmemeli, suçlular mutlaka yargılanmalıdır. Anayasanın 63. maddesi milli dokuya uygun hale getirilmelidir ve yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Demokrasi, laiklik, sosyal devlet, hukuk kavramları anlaşılır hale getirilsin diye didindik durduk, olmadı. Sonrada ben haklı çıktım. Onların aklına yeni geldi. Peki, bugüne kadar neredeydiniz?
ABD’nin benim ülkemde ne işi var. AB ise Türkiye’nin Kızıl Elması değildir. Kürt’ü Türk’e düşman eden ABD benim dostum olamaz. Bugüne kadar iktidar partileri kapalı kapılar ardından AB ve ABD’nin önünde oturdular ve onlardan talimat aldılar.
Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımcılığına karşıyım. Yaratılanı Severim Yatandan Ötürü. İnsanımıza değeri bu ölçüler içerisinde vermeliyiz. Bu hükümet bu milleti dışa bağımlı hale getirdi. Biz sürekli yetkilileri uyardık. Borç alan bir gün gelir emir alır duruma gelir, dedik dinlemediler. Parti kapatılmasına da karşıyım. Siyasi partiler sandıkta doğmalı, sandıkta ölmelidir.
Bu güne kadar kimsenin uydusu olmadım. Milletin yararına olan konularda iktidara destek verdim. Yanlışlara tepkimi koydum.
Dağdaki teröriste “Kardeşim, TSK operasyonu durdursun diyen hain örgütlere müsamaha göstermek alçaklıktır. Bu hükümet içte ve dışta milli itibara zarar vermiştir. Vakıflar yasasına imza koyanlar ecdadın ruhunu incitmiştir.
Türkiye’de nükleer santraller mutlaka kurulmalıdır. Ermenistan, Bulgaristan, Suriye, İsrail sınırlarımıza yakın yerlerde bu santralleri kurmuş işletiyorlar. Türkiye ise enerjide dışa bağımlı hale getirildi.
BBP olarak biz insanın şerefli ve yüce bir varlık olduğuna inanıyoruz. İnsana hizmeti ibadet sayıyoruz. Genel başkan olarak ben hep doğru bildiğim konularda asla sapma yapmadım.
Bizim iktidarımızda AB’ye el açma, yardım isteme asla olmayacaktır. Biz özüne inen, geleceğine güvenen, kültürüne sahip çıkan milli düşünen bir partiyiz.
Halkımız kavgasız, öncü lider arıyor ve biz buna talibiz. İktidara gelmek için Cenabı Allah’ın yardımını diliyor, halkımızdan destek bekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. Ama Ömrü vefa etmedi, sonuç ortada.