Everensel hukuk normlarına dudak uçurtacak cinsten bir “hukuk” yorumuyla RÜŞVET’İN ne olduğunu yeniden öğrenmiş olduk! Bu dudak uçuklatan tanımı 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını kapatan sayın savcı Ekrem Aydıner yaptı. Kaleme aldığı takipsizlik kararında yaptığı “rüşvet almak” suçu tanımıyla dünya hukuk literatürünün kara örnek listesindeki haklı yerini garantiledi.
 
       Tanımlamasında rüşvetin sadece menfaat temin edilmesinden ibaret olmadığını belirterek “Menfaat teminini suç olarak düzenleyen rüşvet dışında usulsüz hediye kabulü, irtikâp gibi pek çok suç bulunmaktadır” dedi. Hukuk meslek örgütleri baro seçimleriyle yada yüksek yargı üyelikleri seçimleriyle o denli meşguller ki “rüşvet” suçuna yeni gelen tanımı es geçtiler.
 
      “Rüşvet için anlaşma olması gerek”
 
       Sayın savcının yeni tanımına göre, alınan veya sağlanan yararın rüşvet suçunu oluşturabilmesi için kamu görevlisiyle birey arasında rüşvet anlaşmasının zorunlu olması gerekiyormuş. Soruşturmada kendilerine birtakım parasal menfaatler temin edilen kamu görevlilerinin, görevlerinin gereği bir işi yapmaları karşılığında menfaat temin edilmesine ilişkin bir anlaşma yaptıklarına dair kanıt elde edilemediği için rüşvet söz konusu olamazmış.
 
       Soruşturma kapsamında ekonomi bakanına altın ihracatında yol verilmesi, fiili destek sağlanması, Halkbank komisyonlarının düşürülmesi, basında çıkan haberlerin engellenmesi gibi işler nedeniyle menfaat temin edildiği yolunda deliler bulunduğu iddialarını da şu ifadelerle çürütme yoluna gitti. “ bu işlemlerin bakanlığın görev ve yetki alanında olmadığı” ifade ederek “Dolayısıyla Ekonomi Bakanlığı tarafından kendi görev alanlarıyla ilgili yapılmış bir iş söz konusu olmayıp, genel bir kollama ve teşvikten söz edilmesi mümkündür”.  Diye ifade eden Sayın Aydıner rüşveti tanımlamaya devam ederek;
 
      “Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, anlaşmanın işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerekir. İşin yapılmasından önce yapılmadığı halde işten sonra kamu görevlisince talep edilerek elde edilen menfaat rüşvet suçunu değil, koşulları varsa irtikâp veya görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturabilecektir. Rüşvet suçunun oluştuğunun kabulü için ise mutlaka rüşvet anlaşmasının yapıldığının ispatlanması gerekir.”
 
      Sayın Savcı Aydıner bununla da yetinmeyip  kararında, Rıza Sarraf’ ve şirketlerinin ülkemizin ihracat rakamlarını  ciddi olarak etkileyecek boyutta bir değer olduğuna işaret ederek Sarraf’a ait söz konusu şirketlerin yaptıkları ihracat işlemlerinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını da belirtti. Aydıner “Yapılan işlemin İran’a uygulanan ambargoyu delmeye yönelik girişim olarak değerelendirilmesi, başsavcılığımız tarafından yürütülen suç soruşturması kapsamının dışında olan bir husustur” dedi. Aydıner, iletişimin denetlenmesi yolu ile yapılan telefon dinlemelerinden Sarraf’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile tanıştığının tespit edildiğini belirterek Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi miktarda artıran ticari işler yapan firmaların en üst düzeydeki yöneticisinin, Türkiye’nin ihracatını artırmaya yönelik politikaları belirleyip uygulamaktan sorumlu olan bakanla medeni ilişkiler çerçevesinde görüşmesinin son derece doğal olduğunu da ifade ederek yolsuzluk ve rüşvet iddialarına karşı nasıl bir müdafilik yapılır göstermiş oldu!
 
        Telefon dinleme ve teknik takip konularında ise tüm fizik kanunlarını alt üst edecek yorumlar ile peşine düşülen kişi veya gurupların “peşinen suçlu” kabul edilip soruşturma yürütüldüğünden dem vurarak yapılan takiplerinde geçersiz olduğunu söylemekten geri durmamış. Teknik takip tutanağına atıfta bulunarak “Kolluk birimleri söz konusu para alışverişi iddiasının bir tarafının Süleyman Aslan olduğunu bilmektedir. Bu durum, soruşturmanın başında delilleri toplayarak, delillerden hareketle şüphelilere ulaşmak amacıyla değil, belirli bir kişi grubunu peşinen şüpheli kabul edip bir soruşturma sürdürüldüğünü göstermektedir” Diyerek takiptekileri tereyağından kıl çeker gibi suçlamaların kötü gölgesinden çıkartma gayretine düşmüştür.
 
      Rüşvet, irtikâp olmayınca zimmet kusuru hiç olmaz mantığı ile “Ortada zimmet suçunun unsurları yoktur” hükmüyle takipsizlik kararının kendince hukuksal zeminini oluşturmuş ve ben yazdım oldu aymazlığı ile içi rahat takipsizlik kararı verilmesi yönünde görüş belirtmiştir.
      Güzel sözdür “et kokarsa tuzlarsın ya tuz kokuyorsa!” Tuzun ve hukukun koktuğu yani evrensel normlarının ayakaltı edildiği günleri yaşıyoruz. Hakkımızda hayırlısı….!