2018’e sayılı günler kaldı. Herkes de bir yeni yıl telaşı…
Alışverişler, kutlamalar, gelecek yıl ile ilgili tatlı hayaller; ümitler, umutlar, dilekler…
“Yeni yıla hangi mekânda girsek!”, “O gece ne giysek!”;  bir tatlı koşuşturmaca…
Hediyeler, hediyeler, hediyeler…
Kırmızı iç çamaşırları; millî piyango biletleri; hayallere hesapsız yolculuklar…
Yeni yıldan yepyeni beklentiler; beklentiler, beklentiler…
Bütün bunlar iyi hoş da;
Sen ne yaptın da 2018’ den ne bekliyorsun?
Neyin heyecanını, neyin umudunu taşıyorsun?
Almadan vermek Allah’a mahsustur; sen yeni yılda yeni umutlar almak için ne verdin?
Bak! Taksim’de, Beşiktaş’ta ve daha başka yerlerde yılbaşını kutlaman “güvenlik” (!) bahanesiyle yasaklandı.
Yenikapı’daki binlerce insanın katıldığı mitinglerde kuş uçurtmayanlar, senin, yeni yıl için kurduğun hayallere bir çırpıda yasak getirdi…
“Kutlayamazsın”! Dedi; “git, evinde otur!”
Sana neşelenmek, ümitlenmek, eğlenmek, gülmek, oynamak yasak!
Millî bayramlarını özgürce kutlaman da yasak!
Artık bu ülkede hiçbir şey senin değil…
Ağaçlar, ormanlar, dereler, denizler meydanlar, köprüler, yollar…
Bahçendeki zeytin ağacı bile senin değil; kökünden söküp atıyorlar…
Mahkemeler seni korumuyor; ordun bile senin değil artık…
Çocuklarını da kara toprağa şehit veriyorsun!
Eğitimini, okullarını, çocuklarını dönüştürüyorlar…
Söke söke, bağırta bağırta elinden alıyorlar; her şeyini…
Özgürlüğünü; konuşma, düşünme, itiraz etme, hak arama özgürlüğünü…
Sokaklarının, meydanlarının, onlarca yıllık spor statlarının, köprülerinin adını bile sana sormadan değiştiriyorlar. Geçmişin hainlerinin adları başköşelere verilirken, Ata’nın adını dağdan, tepeden kazıyorlar; heykellerini kaldırıyorlar, vinçlerle; sana sormadan…
Can güvenliğin yok, can güvenliğin!
Kendi ülkende esir gibisin… Hayatına, yaşantına, kızının kıyafetine, inancına, evliliğine, çocuk sayına, çocuğunun hangi okula gideceğine bile karar veren baskıcı bir yönetimin hâkim olduğu bir ülkede yaşıyorsun!
Kızının eşortmanından tahrik olan öğretmenler, öz kızından şehvet duyan babalar, kadınların sms ile boşanabileceğine dair diyanet fetvaları… Kadın cinayetleri…
 “Neden herkes, herkesin din jandarması olma görevine soyunmuş?”
“Benim inancımdan, amellerimden kime ne?”
“Bütün bunları neden yaşıyorum?” diye sormadın!
30 tane Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarttılar,  Temmuz 2016’ dan bu yana… KHK’larla yönetiyorlar ülkeyi; Meclis devre dışı…
Bir Meclis var görünürde ama aslında yok!
Bir Başbakan var görünürde ama aslında yok!
Bir Parlamento var görünürde ama aslında yok!
Bir hukuk sistemi var görünürde ama aslında yok!
Bir Cumhuriyet var görünürde ama artık yok!
Hepsi, 2019 seçimlerine kadar sen uyanma diye var (mış!) gibi yapıyorlar…
Sen zaten uykudasın, uyanamadın!
Hâlâ ülken, Cumhuriyet Rejimi ile yönetiliyor sanıyorsun ama öyle değil…
Tek adam yönetiyor; sana da Cumhuriyet ile yönetiliyor (muş!) gibi yapıyorlar…
Yolsuzlukları, hırsızlıkları, ayakkabı kutularını, kol saatlerini görmedin, görmezlikten geldin!
“Çalıyorsa benden çalıyor, kime ne!” dedin…
“Neden benim çocuklarım Suriye, Irak topraklarında ölüyor?” diye sormadın!
“Neden hergün üç-beş evlat mezara giriyor?” diye sormadın!
“Neden işsizim, üniversite mezunu çocuğum neden işsiz?” diye de sormadın!
Oğlun madde bağımlısı, kocan işsiz!
“Millî varlıklarımı, topraklarımı satamazsınız! Tarım arazilerimi, arsalarımı elimden alıp, gökdelen dikemezsiniz; gökyüzünü görmeme engel olamazsınız! SİT arazilerini ona buna peşkeş çekemezsiniz; derelere, yaylalara HES’ leri dikip sağlığımızla oynayamazsınız!” diye itiraz etmedin!
Hayvancılığını, tarımını öldürdüler; ithal ete, ithal tarım ürünlerine boyun eğdin!
Fabrikalarını kapattılar, seni  ucuz Çin mallarına mahkûm ettiler…
Sessiz kaldın!
Tepkisiz kaldın!
Umursamadın!
“Uyan artık!” diyenlere kulaklarını tıkadın; üç maymunu oynadın; başını kuma soktun!
Referandumda oy kullanmaya gitmeyerek bütün bunlara aslında sen, “Evet”! diyenlerle birlikte “Evet! dedin…
Geleceğini, umutlarını, hayallerini kararttın; yok ettin!
Vermeden alamazsın!
Sen kendi geleceğin, çocuklarının geleceği, ülkenin geleceği için hayata hiçbir şey vermedin!
Bir çuval kömüre, bir torba erzaka, üç beş kuruş sadakaya çocuklarının geleceğini, ülkenin geleceğini sattın! Onlar da senin millî değerlerini, varlıklarını sattılar…
Elinde bir şey kalmadı…
Senin yeni yıldan bir şeyler beklemeye hakkın yok!
Kutlamayı hak etmiyorsun!
Benimse, yeni yıldan tek beklentim ve dileğim; senin bir gün uyanıp, senin olanı tekrar geri almak için mücadeleye girmendir; tekrar hayal kurabilmen ve geleceğine sahip çıkabilmen için…
 
Tülay Hergünlü
28 Aralık 2017