Osmanlı yönetimi, Mustafa Kemal Paşa’nın da şiddetle karşı çıktığı, mason teşkilatı yanlısı İttihat ve Terakki Cemiyetinin emrine girdi[1].
Vatansever olanlar ya görevden alındı, ya da idam edildiler. Ülkede can, mal, namus emniyeti kalmadığı için, halk arasında tedirginlik baş gösterdi. Devlet düşmanlığı, dinden dönme moda haline geldi. Arnavutlukta isyanlar başladı ve Mahmut Şevket Paşa bu isyanı bastırmakta yetersiz kaldı.
Sultan Reşat Arnavutluk’a giderek fakirlere yardım etti, halkla birlikte Cuma namazını kıldı, onların dertlerini dinledi ve kısmen huzuru sağladı ama fitne devam etti. 8 Ekim 1912’de Balkan Savaşı çıktı. [2],
Şahsi menfaatler uğruna siyaset yapmaktan, ülke konularına eğilemeyen İttihat ve Terakki Cemiyeti, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan karşısında bozguna uğrayıp, 30 Mayıs 1913’de Libya, Girit, Rodos, On İki Adalar, Arnavutluk ve Trakya’nın tamamı, Afrika’daki bir milyon iki yüz bin, Rumeli’de iki yüz elli bin kilometrelik topraklar kaybedildi.
İttihat ve Terakki Cemiyeti dünyanın süper güçlerine karşı hiçbir neden yokken Almanya’nın yanında 1. Dünya Harbine katılma kararı alındı (11 Kasım 1914)[3].
Sultan Abdulhamid’i tahttan indiren Enver ve Talat Paşalar, Dr. Bahaeddin, Dr. Nazım 30 Ekim 1918’de, Mondros Antlaşmasını imzaladıktan hemen sonra yurt dışına kaçtılar. Talat Paşa 1921’de kırk dokuz yaşında Berlin’de; Enver Paşa 1922’de kırk yaşında Türkistan’da, Cemal Paşa da 1922’de elli yaşında Tiflis’te Ermeni ve Yahudi militanlarınca öldürüldüler. İmparatorluğunun yağmalanmasına, bir milyon kilometreden fazla toprak kaybına, 550 bini aşkın askerin şehit düşmesine üzülen Sultan Reşat Han, 3 Temmuz 1918’de vefat etti.
Neticede üç kıta, yedi denize hakim olan Osmanlı Devletinin sonunu hazırlayan İttihat ve Terakki üyelerinden Şeyhülislam Musa Kazım dahil birçok devlet adamı mason localarına kayıtlı insanlardı. İşte bu şartlar altında Çanakkale Savaşları başladı.