Memleketinden uzak memleket hasretiyle ölen Büyük şair, yazar ve mücadele insanı Nazım Hikmet Ran mahpusluk günlerinde idamla yargılanırken karısının mektubuna cevaben kaleme aldığı “karıma mektup” başlıklı şiirinde “yaşarsın karıcığım/ kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;/ yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı/ en fazla bir yıl sürer/ yirminci asırlarda //ölüm acısı.” Diye seslenir. Sayın Hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı ise 21. yüz yılın 2014 yılında meclis kürsüsünden milletvekillerine yönelik ek bazı imtiyazlar ve tatil yörelerinde yapılmasını istediği yazlık konutları savunurken; “üç beş gün konuşulur unutulur gider” dedi.
 
       Evet, 21. asırdayız. Ölüm acısını bilemem ama yolsuzluğun, hırsızlığın ve dahi yüzsüzlüğün yaygın medya ağı vasıtası ile yaratılan manipülasyonlarla hızla unutturulduğu, yok görüldüğü, zihinlerin bulanıklaştırıldığı ve insanlarımızın alıklaştırıldığı günleri hep birlikte yaşıyoruz.
 
       Dün (Çarşamba) 17 Aralık 2013’ün birinci sene-i devriyesiydi. Yani hayali ihracattan vergi kaçakçılığına bakan, başbakan düzeyindeki siyasetçilerin evlatlarının da karıştığı iddia edilen soruşturmaların başlatılmasının üzerinden bir yıl geçmişti. Toplum olan bitene anlık tepkilerini verdikten sonra günlük yaşamın rutinine dönmüş ve Sayın Arnıç’ın iddiasını doğrularcasına “üç beş gün konuşmuş ve unutmuştu.” Zamanlaması herkesçe manidar “Zaman’a yönelik operasyon” olmasaydı metropollerdeki kitlesel basın açıklaması ile 6. 7. sıradan yer bulup bir iki TV programında konuşulup geçiştirilecekti!
 
       Sahi geçen yıl bu vakitler neler olmuştu?  Bir yıl önce, 17 Aralık’ta, aralarında Bakanların ve oğullarının, banka genel müdürlerinin ve çeşitli düzeylerde bürokratların bulunduğu bir grup yolsuzluk iddialarıyla suçlandı. Altın kaçakçılığından ihaleye fesat karıştırmaya, hayali ihracattan vergi kaçakçılığına, yasadışı para transferinden kamu arazilerinin peşkeş çekilmesine ve rüşvete kadar pek çok konu iddia edilen suçların malzemesiydi. 

       Asıl şaşırtıcı olan aradan bir yıl geçmesine rağmen ortalığa saçılan onca delile rağmen hiçbir davanın açılmamış olmasıdır.  4 bakan istifa etti, ama yargılama başlamadı. Meclis’te göstermelik bir Soruşturma Komisyonu kuruldu. AK Parti Hükümeti, soruşturmanın kapatılması için elinden gelen her şeyi yaptı ve ne yalan söyleyeyim başarılı oldu. 
 
       Bu yolsuzluk suçlamaları, devletin çeşitli kurumları içinde AK Parti işbirliği ile yuvalanan, hukuksuz ve haksız birçok işe imza atmış olan Hizmet Grubu ile iktidar arasındaki ortaklığın sona erdiği dönemde ortaya çıktı. Dönemim Başbakanının ‘‘Ne istedin de vermedik’’ sözüyle, AK Partinin maarifi, adliyeyi, emniyeti Gülen Cemaati’yle paylaşmış olduğu ve keyfi bir devlet yönetimi sürdürdüğü gerçeği ortaya döküldü. 
 
     17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının yıldönümünde, bu kez siyasal iktidar Gülen Cemaati’ne karşı bir operasyon başlattı. O günlerde ortaklıkları gereği her türlü hukuksuzluğu ve haksızlığı birlikte icra edenler, bugün birbirlerine operasyon düzenliyor. Dün bu çarkın içinde veya başında yer alanlar, bugün kurdukları çarkın hedefi oluyorlar. 
 
     Ülkemizde dün de bugün de yaşanan temel sorun, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin işlememesidir. Yargının, her dönemde siyasi iktidarın günlük politikalarına göre hareket etmesidir. 

      Şu çok açık ki, kamu maliyesi ve kamu yönetimindeki bütün yolsuzlukların ortaya çıkarılması, kamu denetim mekanizmalarının ve yargının işlemesi, işleyen mekanizmaların önündeki siyasi engellerin kaldırılması ve adaletin sağlanması temiz ve yeni bir siyaset açısından vazgeçilmezdir.
 
      Maalesef ülkemiz yolsuzluk konusunda dünya sıralamasında “karanlık bölge”nin içinde yer alıyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün raporları bu tabloyu olduğu gibi ortaya koyuyor. Türkiye’de yolsuzlukların açığa çıkarılması, sorumlularının adil ve evrensel demokratik hukuk ilkelerine göre yargılanması, şeffaf, demokratik ve eşitlikçi bir yönetimin ilk yapması gerekendir. Emekçi halklarımız ve onların siyasi temsilcileri bu ilk yapılması gerekeni asla unutmamalı ve unutturmamalıdır.