.
Mayıs 2023 seçimlerinden sonra CHP seçmeni büyük bir hayal kırıklığına uğramış, partisine ve de sandıklara küsmüştü. Kemal Kılıçdaroğlu, uyguladığı “altılı masa” ucube sistemi nedeniyle hem seçimi kazanamamış hem de milletvekili adayı olmadığı için Meclis dışında kalmıştı.
CHP, tarihinde ilk kez Milletvekili olmayan bir genel başkan tarafından yönetilmekteydi ve TBMM’de partiyi temsil edecek bir genel başkan yoktu. 2015 yılından itibaren grup başkanvekili olarak görev yapan Özgür Özel, Haziran 2023’de parti grubu tarafından CHP, TBMM grup başkanı olarak seçildi. Kılıçdaroğlu partisinin yemin törenini Meclis’in konuk bölümünden izleyebildi. Bu elbette kabul edilemezdi.
CHP seçmeni çok öfkeliydi. “Değişim!” sesleri yükselmeye başladı. Kurultaya gidildi ve Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun da desteğini alarak CHP’nin yeni genel başkanı seçildi. Bu arada İmamoğlu için CHP’nin “gölge genel başkanı” düşüncesinde olanlar da yok değildi.
Bu bir değişim miydi?
Dört dönem CHP’de milletvekilliği görevinde bulunan ve yıllardır parti sözcülüğünü yapan CHP’nin ekran yüzü Özgür Özel ile gerçekten bir değişim olmuş muydu? Yoksa “mış” gibi mi yapılmıştı? Bunu zaman gösterecekti...
Sonuçta defalarca seçim yenilgisi yaşatan Kılıçdaroğlu gitmişti ya! Buna da şükürdü...
Türkiye’de seçim haritasının kırmızıya dönmesi ile coşkulu bir döneme girilmişti. Yerel seçimler de CHP’nin belediye başkan adayları âdeta destan yazmışlardı. Bu başarıda elbette başı çekenler 2019’da ki seçim başarısının mimarları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş idi. 2024 seçimlerinde de Ekrem İmamoğlu hem Cumhurbaşkanı hem de 17 bakan ile yarıştı ve açık ara ipi göğüsledi. Mansur Yavaş ise rakibine iki kat fark attı. Diğer büyükşehir belediye başkanlarının başarıları da eklenince bu, CHP için yıllardır beklenen çok büyük bir zaferdi.
Bu iki başkan ve diğer CHP’li büyük şehir belediye başkanları beş yıllık yönetimlerinde büyük başarılara imza atmışlardı. Özellikle iktidarın ekonomik başarısızlıkları sonucunda yaratılan derin yoksulluk ile mücadele etmeleri halkın değişmez düşüncelerini değiştirmişti.
Mart 2024 yerel seçim zaferi ile CHP birinci parti durumuna yükselmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ikinci parti yani “muhalefet partisi” durumuna düşmüştü ve bu durumda iktidarda kalmaları söz konusu bile olamazdı. Yıllar sonra rüzgârlar yön değiştirmiş, CHP’ye tek başına iktidar yolu görünmüştü; derhal erken seçime gidilmeliydi. Ancak o da ne! Çiçeği burnunda genel başkan Özgür Özel, ayağının tozuyla yaptığı bir konuşmada, “erken seçim talebinin” olmadığını söyledi, iyi mi?
Burada konuşmasının can alıcı paragrafını verelim de konunun önemi çok daha iyi anlaşılsın: “Ben erken seçim ve güvensizlik oyu söyleminden kaçıyorum. Sebebi de şu: Meydanlarda bir söz verdim. ‘AK Partili ve MHP’li seçmen; sizden iktidara sarı kart göstermenizi istiyorum’ dedim. Oradan bana bağırdılar; ‘Kırmızı kart’ diye. Ben de döndüm, dedim ki: ‘Kırmızı kart genel seçimde olur, bu bir yerel seçim.’ İnsanlar hükûmeti uyarmak istiyor. Seçimi kazandıktan sonra ‘Bu güvensizlik oyudur, erken seçime gir’ dersem bana itimat eden AK Partili ve MHP’lilere haksızlık yapmış olurum.”
Ya arkadaş! Seçmen daha nasıl uyarsın! Kaç tane kırmızı kart göstersin! Ülkeyi kırmızıya boyadı, daha ne yapsın! Nasıl ifade etsin kendini! Ne demek yerel seçim, genel seçim... Seçmen genel seçimlerde iktidara kırmızı kart gösterseydi erken seçime gerek olacak mıydı? Bu nasıl bir anlamsız düşünce şeklidir! Bu tarihi fırsatı nasıl “Ben fırsatçılık yapacak değilim.” diyerek elinin tersiyle itersin? Şaka mısın? Sen ne yapmak istiyorsun diye sormayalım mı?
Özgür Başkan da tıpkı geçmişte Deniz Baykal’ın dediği gibi; “Onlar yandı, biz keyfimize bakalım” mı demek istiyor? Kürt devleti isteyen sözde sanatçının elini öpen; “Sizce Şeyh Sait hain mi, kahraman mı?” sorusuna bir türlü “haindir, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanıdır” diyemeyen; Arapça tabelalar konusunda; “...Bir insanın anadilinde aldığı hizmeti anlamasını kolaylaştırıyorsa bu bir haktır. Ben belediye başkanlarımı da uyardım. Etkileşim alacağım diye artık Arapça tabelalara karışmayın. Arapça Kur’an dilidir, halk incinir...” diyen Özgür Özel’e güvenmekle yanlış mı yapıyoruz?
Yoksa 23 Nisan resepsiyonunda yer olmadığı için Erdoğan’ın karşısındaki koltukta boncuk misali dizilen AKP’lilerin arasına sıkıştırılan, 1 Mayıs günü Saraçhane’den Bozdoğan Kemeri’ne kadar yürümesine izin vermeyen; karşısına polisten duvar ören Erdoğan’ı 2 Mayıs günü ziyaret etmekten; yanına yerleştirilen boş koltuktan hiç rahatsız olmayan 31 Mart seçiminin galip partisi CHP’nin lideri Özgür Özel’in portföyünde başka gündemler mi var?
Dünyada nerede görülmüş, seçim zaferi kazanan birinci partinin kaybeden partiyi ziyaret ettiği!
Küçük ortak ziyaretine ve yandaş kalemlerle samimi fotoğraf çektirmesine ise hiç girmeyelim...
Şimdiler de AKP Genel Başkanı’nın 18 Haziran’da CHP Genel merkezini ziyaret edeceği iddiaları var. Ne diyelim? Muhabbetiniz daim olsun mu diyelim?
Özgür Özel, “kucaklaşacağız” diye diye seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden gidiyor; “Kimseyle kavga etmeyeceğim” diyerek... Rakibine gül dalı uzatarak seçim kazanılır mı?
Erken seçim istemeyen Özgür Özel, CHP’nin estirdiği o müthiş atmosferi sona erdirdi. Sonuçta da yandaş ve muhalif kanallar tarafından sanki bir el düğmeye basmış gibi cilalanıp parlatılmaya başlandı. Özgür Özel parlatılırken, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, sessizleştirildi. 31 Mart’ta ülkenin dört bir yanında esen o çılgın kırmızı rüzgârlar dindirildi. Gündem yine AKP’ye evrildi. “Erken seçim istemiyoruz” söylemi ile iktidara başta Anayasa olmak üzere Cumhuriyet’in kurucu ayarlarına ters düşecek pek çok değişiklik için süre kazandırdı. Ne dedi Cumhurbaşkanı; “Türkiye’nin önünde dört yıllık hazine değerinde seçimsiz bir süre var”
Nitekim hemen kolları sıvadılar; Cumhuriyet’in zaten delik değiş edilmiş olan Laik eğitim sistemini dinî eğitime dönüştüreceği iddia edilen ve eğitim uzmanlarının ikinci bir ÇEDES olarak nitelendirdiği “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni onayladılar. Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi beklenen 9. Yargı Paketi’ taslağının içine “Etki Ajanlığı” adı altında bir madde eklediler. 1990’dan beri yürürlükte olan “Seferberlik ve savaş hali tüzüğü” kaldırıldı. Yetki Bakanlar Kurulu’ndan alınarak Cumhurbaşkanı’na verildi. Yani savaş ve seferberlik yetkisi sadece tek bir kişiye verildi; Recep Tayyip Erdoğan’a...
Erdoğan, ’Ayaklanma ve kalkışma’ durumunda tek başına seferberlik ilan edebilecek! Yani 86 milyonluk koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi tek bir kişinin imzasına emanet...
Osmanlı padişahlarında bile olmayan yetkilerle donatılan Cumhurbaşkanı’nın, dört yıllık seçimsiz bir sürede nerede duracağı belli değilken; CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “erken seçim istemiyoruz” söylemleri neyi amaçlıyor?
Önceki seçimlerde olduğu gibi yandaş basının allayıp, pullayıp Erdoğan’ın karşısında aday olmaları sağlanan Ekmeleddin İhsanoğlu, Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu’nda olduğu gibi Özgür Özel’de aynı sona mı hazırlanıyor? “Normalleşme” diyerek ortamı yumuşatma çabası içine girmelerinin nedeni, 2028 seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına Özgür Özel’in aday olarak çıkartılması mı? CHP’nin zafer rüzgârlarının hızı bu nedenle mi kesildi? Bu nedenle mi eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu sürekli Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a yükleniyor?
Sahi neler oluyor?
Sonuç olarak; CHP yönetiminin kurucu ayarlarına geri dönmesi ve erken seçim talebinde bulunması şarttır. Özgür Özel’in, seçimleri kaybederek muhalefet’e düşmüş bir iktidar partisine âdeta “Ben erken seçim istemiyorum, bana güvenen AKP ve MHP seçmeni gücenir. Sen dört yıl daha ülkeyi rahat rahat, istediğin gibi yönetebilirsin “ deme lüksü yoktur.
Burada, iki büyük şehir genel başkanının başarılarını görmezden gelip, seçim zaferini tek başına Özgür Özel’e mal etmeye çalışıp alkış tutanları da uyaralım; İktidarın oyununa geliyorsunuz!
Son söz: CHP geri alınmadan, Cumhuriyet’in kurucu ayarlarına dönülmeden Türkiye geri alınamaz!
Tülay Hergünlü
İstanbul, 2 Haziran 2024