2015 Bütçesinin TBMM genel kurulunda görüşülmesine bu gün (10.12.2014) başlanıyor. Asgari ücret tespit komisyonu ise malumu (%3) ilan için toplantı üstüne toplantı gerçekleştiriyor. Emekçilerin, ezilenlerin Soma gibi maden ocaklarında katledilen işçilerin esemesinin okunmadığı bütçe ve asgari ücret belirlemelerinde talana, savaşa, kalekola, HES’e, doğa ve çevre kırımına yönelik yatırımlara bol bol yer var!
 
       Biz emekçilerin yakından bildiği gibi 2015 yılı asgari ücreti Aralık ayı içerisinde yapılacak 2-3 toplantı sonrasında açıklanacak.  Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıları öncesi hükümet, 2015 programında hedeflediği zam oranını  zaten açıklamıştı Yüzde 3+3 olarak açıklanan zam oranı ile hükümet işçilere günlük 1 lira civarında bir zammı uygun gördüğünü duyurdu. Hükümet açlık sınırının altında bir asgari ücrette ısrar ederek, yeniden bir sosyal cinayete imza atacağını söylemiş oldu.
 
      Hükümetin zam oranının önceden açıklaması ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu Toplantıları bir kez daha anlamsızlaştı. Yıllardır “orta oyunu” olarak nitelendirdiğimiz bu komisyon toplantılarının senaryosunu ve oyunun sonunu artık herkes biliyor. En az 1800 TL (DİSK-AR) olması gereken asgari ücretin  %3 artışlarla gerçekleşmeyeceği bilinmesine rağmen güçlü eylemlilikler örülmemesi (13 Aralık Bütçe mitingi gibi etkinliklerle geçiştirilmek istenmesi ayrı bir yazı konusudur) lakin şu kadarını söyleyeyim bir birini tekrar eden eylemlerle hiçbir hak elde edilemez.
 
      Gelelim siyasal iktidarın 2015 yılı bütçesi ile neler yapmak istediğine.2015 yılı bütçesinin gelirler bölümünü sağlayan geniş emekçi yığınların ödediği ağır vergilerden oluşuyor. Gider tarafının ağırlıklı kısmını ise siyasal iktidarın kendi otoriter, baskıcı ve sömürücü düzeninin ikamesi için yaptığı harcamalar oluşturuyor.
 
       Haklarımıza göz diken torba yasalar, piyasalaşmayı kutsayan dönüşüm politikaları, çalışma yaşamımızı cehenneme çeviren uygulamalar ve yeni güvenlik yasalarıyla zaptı rap altına alınmak istenen toplum çalışması her geçen gün hızlanmaktadır. Siyasal iktidarın kapalı kapılar ardında hazırladığı bütçe de bu saldırıların finansmanını oluşturmaktan ibaret bir çalışadır.
       2015 Bütçe yasa tasarısı “Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın 2015 yılında 1,9 trilyon TL olacağı”, yapılacak kamu harcaması “473 milyar TL ve toplanacak vergi gelirleri 427 milyar TL olacağı” öngörülmektedir. Bu öngörünün emek cephesi açısından tercümesi şudur: devlet işçilerin, emekçilerin bir yılda ürettikleri değerin yaklaşık dörtte birine, bütçe dışı fonlar, örtülü ödenek gibi mekanizmaları da eklersek üçte birine el koymayı planlamaktadır.
 
       Bu gasp yetmezmiş gibi çift haneye yaklaşmış enflasyon karşısında kamu emekçilerine, işçilere 2015 yılı için yüzde 3’lük zam dayatılmaktadır. Bunun adı el koymadır, soygundur!

      En iyimser araştırmalar bile son 11 yıl içinde kamu emekçilerinin maaşlarında %23’lük bir kayıp yaşandığını ortaya koyarken, AKP-Memur Sen tarafından yapılan 2014 yılı satış sözleşmesinden kaynaklı olarak kamu emekçilerinin zararı büyürken %3+3’lük zam demek, emekçilere kölece yaşamı dayatmaktır.
 
      Kendilerine hanları, hamamları, sarayları layık görenler açlık sınırının altında yaşayan asgari ücretliye günlük 1 liralık zammı yeterli görmektedir.  Büyüme oranları ile övünenler, ekonomik büyüme yaşanırken alın teri döktükleri halde aç kalanlara, iş cinayetlerinde ölenlere, sakat kalanlara insanca yaşamayı layık görmemektedir. Cumhurbaşkanlığı bütçesi ikiye katlanırken asgari ücretli milli gelirdeki artıştan pay alamamakta, yoksulluğa mahkûm edilmektedir. Bizim talebimiz sarayların değil ekmeğimizi, aşımızın büyümesidir.
 
       En son Ermenek’te yaşanan iş cinayeti sonucu kaybettiğimiz işçi kardeşimizin babası Recep amcanın delikli ayakkabısı hepimizin gerçekliğidir. İşçi sağlığı ve güvenliğini maliyet olarak gören, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırmayla işçileri ölüme terk eden bu düzen işçilerin yoksulluğundan, işçilerin kanından beslenmektedir.
 
       Yıllardır emekçilerin ödediği her kuruş vergi bir yandan sermayenin, rantçıların, yandaşların cebine aktarılırken, diğer bir yandan demokratik hakları ve özgürlükleri için mücadele edenler, kendilerinden alınan vergilerin tazyikli su, TOMA, biber gazı, cop, gözaltı, tutuklama ve zam olarak kendilerine geri döndüğüne şahit olmaktadır.
 
       Bütçesiyle, asgari ücretiyle 2015 yılı geniş emekçi yığınlara yokluğu, açlığı, yoksulluğu daha da ağırlaştırarak dayatacak. Genel seçimlerin yapılacağı yıl olması hasebiyle emekçi yığınların iktidardan beklentisini artırdığı bir yıl olan 2015 yılı iktidara yedeklenen geniş emekçi yığınlarda keskin kırılmaların ve kopuşların yılı olacağını ön görerek demokratik mücadele örülmelidir.