Ülkemizde düzen partilerinin ve yöneticilerinin talihsizliği, hükümet kurabilmek, hatta koalisyon ortağı olabilmek için dahi, ABD’den icazet almak zorunda olmalarıdır. Bir partinin hükümet kurabilmesi veya bir parti üst düzey yöneticisinin başbakan olabilmesi için Washington’un deyim yerindeyse “yeşil ışık” yakması esastır.
     1946’lı yıllarda başlayan bu ülkemiz onurunu alçaltıcı geleneğin devam ettiği, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretiyle bir kez daha görüldü. ABD’nin desteği ile başa geçenler, bu desteğin kesilmesiyle, buruşturulup çöpe atılırlar. Süre değişse de, her düzen politikacısının bir “son kullanma tarihi” vardır. Yıpranınca çöplüğü boylar. Düzenin siyaset çöplüğüne bakılırsa, orada çok sayıda “lider” görmek mümkündür. Görünen o ki, yakın bir gelecekte AK Parti üst düzey yöneticileri ve genel başkanı düzenin siyaset çöplüğüne gönderilecektir. Kesin zamanı şimdiden bilmek mümkün olmasa da, “geri sayım” başlamıştır. 
      Geçtiğimiz ay ABD de yönetiminin ülkemiz siyasi iktidarına yönelik eleştirileri genel akım medya üzerinden servis edilmeye başlanmıştı. 11 yıldır uluslararası sermaye guruplarına kesintisiz hizmet eden AK Partisinin gelinen yerde yıprandığı, hem iç hem dış politikada sorun kaynağına dönüştüğü, kökten dinci selefilere destek verdiği için, artık desteklenememesi gerektiğini savunanlar, seslerini yükseltmeye başladılar.
      Mısır’da İhvan (Müslüman Kardeşler) yönetiminin alaşağı edilmesi, “ılımı İslam projesinin” tabutuna son çivinin çakılmasını sağladı. Haziran Gezi Direnişi ise, mevcut siyasal iktidarın iç politikada da sorun alanına dönüştüğünü kanıtlayınca, AK Partisi ve yüksek komuta heyetinin Washington nezdinde ki parıltıları sönükleşti kanaatindeyim. 
      Ülkemiz muhafazakâr demokrat ve elbette ki suni İslam tandanslı siyasi iktidarının iliklerine kadar Amerikancı olmasına rağmen, ABD için eski cazibesini yitirmesi birilerini harekete geçirdi. Alternatif arayışı içinde olduğunu hissettiren Washington’daki emperyalist efendiler, doğal olarak karşılarında CHP’yi buldular. Zira hâlihazırda, düzenin siyaset arenasında, AK Partisi karşısında alternatif olarak hazırlaya bilecekleri bir başka yedek oyuncuları yok gibi.
      1 Aralık günü başlayan ve 5 Aralık günü tamamlanan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP heyetinin ABD ziyareti bu olgularla ele alındığında daha da anlamlaşıyor. Kalabalık bir heyetle ABD’ye giden CHP yönetimi, büyük bir ilgiye mazhar olduğu, geziyi izleyen farklı gazeteciler tarafından dile getirildi. Bu ilgi şaşırtıcı değil. Zira hâlihazırda, düzen partileri arasında AK Partiye alternatif olarak hazırlanabilecek tek parti CHP olarak görünmekte. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu başkanlığındaki heyetin özel bir ilgiyle karşılanması beklenen bir şeydi.
5 gün süren gezi sırasında ABD medyası, “düşünce” kuruluşları, Yahudi lobisi, hem Demokrat hem Cumhuriyetçi partilerin senatörleri, Obama yönetiminin temsilcileri ve bazı eski diplomatlarla görüşen Kılıçdaroğlu, karşılıklı görüşmelerin yanı sıra, yaptığı konuşmalar, verdiği röportajlar ve yaptığı açıklamalarla da CHP’yi, emperyalist Amerikan rejiminin efendilerine elinden geldiğince ve dilinin döndüğünce tanıtmaya çalıştı.
      İç politikadan NATO’ya, İsrail’le ilişkilerden Ortadoğu’daki sorunlar karşısındaki tutuma kadar, farklı alanlarda CHP’nin görüş ve projelerini dinleyen ABD rejiminin efendileri, aktarıldığına göre, Kılıçdaroğlu’nun Washington’a daha sık gelmesini ve meydanı AK Partiye bırakmamasını da istemişler. 
     Medyada yer alan haberlere göre, Brookings Enstitüsü kürsüsünden seslenen Kılıçdaroğlu, ABD ile “güçlü, sağlıklı, kalıcı ilişkiler kurmak istediklerini” ve “NATO ittifakını önemsediklerini” vurgulamış.  “NATO’nun önem, rol ve etkisinin günümüz dünyasında daha da arttığını düşünüyoruz” şeklinde konuşmuş. “Türkiye, ittifaklarına sadık bir ülkedir” güvencesini de vererek emperyalist efendilere sadakatle hizmet edeceklerini kendi üslubunca açıklamış.
     Ülkemizden son yıllarda ABD’ye giden düzen politikacıların “resmi olmayan” iki “hacfarizası” vardır. Biri Yahudi lobisine görünmek öteki Fethullah Gülen Hoca Efendi ve Hizmet Gurubunu ziyaret etmektir. CHP heyeti de bu ritüeli bozmadan ilk önce Yahudi lobisiyle daha sonrasında Hizmet gurubu kanaat önderleri ve iş adamlarıyla bir araya gelip kendilerini onlara da “anlattılar.”
      Ziyaretin içeriği, zamanlaması ve verilen mesajlar, olası bir hükümet değişikliğinde, CHP-ABD işbirliği için zemin hazırlandığına işaret ediyor. Kuşkusuz ki, bu hazırlıklar, AK Partiden hemen vazgeçileceği anlamına gelmiyor ama zirvelerden inişin başladığı kesindir. Hele buna önümüzdeki yerel seçimlerde olası CHP oy oranlarındaki yükselişte eklenirse zirvelerden iniş keskin düşüşe dönüşe bilir.
                                                                                                    


Not: Geçen yıl 7 Aralık ta elim bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz eğitim emekçisi Veysel OKTAY’ı saygı ve rahmetle anıyor, yarın (7 Aralık Cumartesi) Hacıbeyli Kasabasında mezarı başında yapılacak olan anma töreninde ailesi, dostları, arkadaşları ve yoldaşlarıyla onsuz bir arada olmanın hüznünü paylaşacağım.