Devlet yönetiminde siyasi, ideolojik, mezhepsel, bölge ve etnik yönden kadrolaşma arzusu ve ihtiyacını her zaman birileri duymuştur. Bir CHP’li bakanın ‘kadrolara MHP’lileri tayin edeceğimi kimse beklememeli’ sözleri herkesin hatırandadır. Düne kadar AKP iktidarı yargıdaki mezhep kadrolaşmasından söz ediyordu. Ancak bu kadrolaşmayı ‘paralel devlet yapılanması’ olarak iktidar hiçbir zaman tanımlamamıştı. Ne zamanki bayrağı, vatandaşlığı, halk savunma gücü, yargısı ve taslak anayasası olan KCK ortaya çıktı, o zaman yetkililer paralel devletten söz etmeye başladı. 
 
Gelinen aşamada dini gurupların devlet kadrolarında organize ve etkin yapılanmasından söz eden AKP’nin çığırtkan temsilcileri; ‘ey ahali paralel devlet var’ yaygarası koparacakları yerde gereğini yapmaları gerekmektedir. Yapılması gereken ilk iş ise devlet kadrolarının ideolojik, siyasi ya da cemaat odaklı değil liyakat, ehliyet, uzmanlığı esas alan bir yapılanma içine sokulmasıdır. 
 
17 Aralıkta ayakkabı kutularının içinde, evlere taşınan kasalarda dolarla birlikte suçüstü yakalanan AKP, hesap verecek yerde hesap sormaya kalkmaktadır. Vatandaş “hırsız var” diye bağırıyor… Hükümet “darbe var… Mağdurum yetişin” diyerek vatandaşın sesini kesmeye çalışıyor.
 
Yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP paralel yapıya karşı tedbir almıyor rüşvet çarkına yönelik operasyon yapanları caydırmaya çalışıyor. Devletin derinliklerine çöreklenmiş yapı bahane edilerek rüşvet ve yolsuzlukla mücadele eden ekipler dağıtılmaktadır. İktidar dört bakanının istifasıyla sonuçlanan yolsuzluk operasyonuna karşı kendini korumak amaçlı olarak devlet kadrolarını hallaç pamuğu gibi atmaktadır. 
 
İktidar bir yandan bunları yaparken diğer yandan da kendisine karşı yapılan 17 Aralık darbesinden söz etmektedir. AKP, rüşvete çarkına vurulan darbeyi kendisine vurulmuş olduğunu söyleyerek adeta kendisini rüşvet ve yolsuzlukla özdeşleştirmiş durumdadır. Bu yüzden olacak Tayip Erdoğan’da rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun içinde olanları savunmakta, onları övmekte buna karşın ayakkabı kutularının içinde milyonlarca doları yakalayanları suçlamaktadır. 
 
Rüşvet ve yolsuzluğu iktidar mücadelesi için görmezlikten gelmek rüşvet ve yolsuzluğu destek vermektir. İktidarın güç odaklarıyla olan mücadelesini öne çıkararak yolsuzluk yapanlara dolaylı olarak katkısunmaktadır. Rüşvet ve yolsuzluk yapanlarla değil de rüşvet ve yolsuzluğu ortaya çıkaranlarla mücadele etmek doğrudan doğruya bu suça ortak olmaktır
 
Tayip Erdoğan’ın Dolmabahçe’de yandaş gazeteci ve yazarlarla yaptığı toplantıdan sonra yandaş basın ayakkabı kutularını görmezlikten gelmektedir. Bu bağlamda yandaşlar yolsuzluk ve rüşveti önemsiz bir ayrıntı mertebesine indirgeyen yayınlar yapmaktadır. Yandaş medya rüşvet çarkının yerine cemaat-iktidar mücadelesini koyarak yolsuzluk ve rüşvet yapanları dolaylı olarak korumaktadır.
 
İktidar yolsuzlukla mücadele eden ekipleri, devletin derinliklerine sızmış unsurlar olarak niteleyerek tamamını görevden alarak cezalandırmıştır. AKP ‘paralel devlet yapılanmasıyla’ mücadele adı altında “adli kolluk yönetmeliğini” değiştirmiştir. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten savcı ve bürokratları değiştirmiştir. 
AKP var gücüyle hem yürütülmekte olan yolsuzluk ve rüşvet davasını etkilemek hem de yandaşlarının yaptığı yolsuzlukların ortaya çıkmasının önünü kesmek için HSYK’yı değiştirmeye çalışmaktadır.
 
Böylece iktidar yanlısı odakların yaptığı rüşvet ve yolsuzlukların ortaya çıkması hem fiilen hem de hukuken engellenmek istenmektedir. 
 
İktidar darbeye muhatap olduğunu söyleyerek “karşı darbe” girişimine destek sağlamaya çalışıyor. Çeteci polisten yakınarak onları tasfiye görüntüsü altında kendi polis şeflerini koyuyor. “Darbecilerin emrinde olan savcıları” görevden uzaklaştırarak yerine kendi savcılarını getiriyor. Düşman ilan ettiklerinin elinde olan eğitim kurumlarını, karşıt gördükleri işadamlarını cezalandırmaya yönelik operasyonlar gerçekleştiriyor.
 
Başbakan Erdoğan, olan biten orta yerde dururken bir de kalkıp ‘yolsuzluğa karışan oğlum dahi olsa onu evlatlıktan reddederim’ diyor!