Siyasal iktidar içerisindeki koalisyon güçleri arasındaki iktidar kavgası hız kesmeden sürüyor. Dalaşmanın ağırlık merkezi yargı ve emniyet üzerinden yürütülmekte. Özellikle güney sınırlarımızdaki TIR operasyonlarından anlaşılan savcılar ile polis teşkilatı arasında kopukluğun göstergesi olması açısında önemlidir.
     Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ortaya serdiği gerçekler doğrultusunda AK Partisi -Cemaat didişmesinde saflarını belirleyen düzen kuvvetleri AK partisi mevzilerini bir bir boşaltarak Cemaat’in arkasında saf tutmuş gibi görünmekte.. Zira Cemaat demek aynı zamanda ABD nin desteği almak demektir Örneğin CHP açıkça onun “alternatif hazırlama” girişimlerinin gönüllü piyonu gibi hareket etmektedir. Yerel seçimler için adaylar belirlenirken dahi kıstas buradan kurulmaktadır.
      Düzen muhalefetinden farklı olarak Türkiye solunun ulusalcı cumhuriyet bayrağı altında toplaşmış bulunan kesimi ise zımnen Cemaat’in platformundan ses vermektedir. Zira yıllar boyunca salt AK Partisi karşıtlığına daralmış olmak ve onun düşüşünü düzen sularında “alternatif” haline gelmenin ve parlamenter hayalleri gerçekleştirmenin olmazsa olmazı görmek, daha ötesine geçmeyi engelliyor. Bazıları yer yer AK Partisi-Cemaat ortaklığına işaret etseler ve “devrimci alternatif” ihtiyacını dillendirseler (TKP-Halkevleri-ÖDP-EHP vb.) bile, bu hiçbir şekilde kokuşmuş düzenin top yekûn defi anlamına gelmiyor.
       Ana hedefi unutmadan demokratik kazanımları ve elde edilen mevzileri fetiştirmeden ama önemini de gözden kaçırmadan “halkın yönetiminden”, yerel yönetimlerde iktidarlaşma ve parlamento kürsüsünü dahil tüm burjuva demokrasisi kanallarını etkin kullanımına değin bir diz taktiksel işleyiş biz sınıf savaşçılarının hareket alanını toptancı manteliteye inat kolaylaştırmaktadır..
      Değeri kendinden menkul “alternatif”“ seçenek olanlar ve onların devrimci. Alternatifi olduğunu söyleyenler bir ve beraber olarak emekçi halklarımızın kafasını karıştırmakla, doğru adresi bulmamaları için söylemlerine söylem katmaktadırlar. Bir başka deyişle tel tel dökülen düzenin yeni payandası olmak ve zenginler kulübünün yeni emir eri olma heveslerinden kaynaklı olarak halklarımız nezdinde inandırıcılıkları yoktur. Yoktur yok olmasına ancak maniple edilerek kendi etki alanlarında tutma becerilerini de göz ardı etmemeliyiz. 
        Cemaat  iktidar kapışmasında asıl şaşırtıcı olan unsur Kürt Hareketinin etliye sütlüye dokunmayan halidir.  Ve fakat bu haliyle de muhatap bulmanın dayanılmaz hafifliği içerisinde iktidarın güdümünde görünmesidir. Dünkü yazımda yer darlığından pek değinemediğim ve okurlar tarafından haklı olarak eleştirildiğim muhataplık ve özgürlük mücadelesi bağlamında gelinen süreç kırılma noktasına işaret etmektedir. Kürt halkı ya ülkemizdeki diğer emekçi halklarla omuz omuza mücadele verecek yada AK Partisi ve emrindeki istihbarat örgütleriyle muhataplaşmaya devam edecektir.  
       Ülkemiz emekçi halkları açısından siyasal iktidar-cemaat dalaşmasının tek önemi, çaresizlik içinde debelenen düzen güçlerinin gerçek yüzünü her yönüyle görme fırsatını bulmasıdır. Bir kez daha altını çizerek belirtmek isterim ki biz devrici sosyalistler için düzene bel vermek ona payanda olmak gibi bir görevi yoktur.
      Düzenin herhangi bir akımının işçi ve emekçilere ağır sömürüyle birlikte, demokrasi adına baskı, adaletsizlik ve zorbalıktan, istikrar yanılsaması eşliğinde yolsuzluk, rüşvet ve kokuşmadan, kalkınma yalanıyla yağma, talan ve ağır yaşam koşullarından başka verebileceği hiçbir gelecek sunmadığını en iyi biz biliriz. Çünkü bu “killer kapitalisyum” (katil kapitalizm) düzeni tüm dünyada çoktan miadını doldurmuştur. Kapitalizm insanlığı sefalet ve yoksulluk içinde çürütmekten, savaşlar içinde tüketmekten başka her türlü olanağını yitirmiş durumdadır.
       Düzen güçleri arasında süren dalaşmanın biz işçi ve emekçilere verdiği bence en önemli mesaj kendi kaderimize ve geleceğimize sahip çıkmaz yani kendimize sınıf olmaz isek düzen güçlerinin hegemonyasında ilelebet kalacağımız mesajıdır. Dante sözü olan “cehennemin en karanlık yerleri buhran dönemlerinde tarafsız kalanlara ayrılmıştır.”  Sözü olsun “tarafsız kalan bitaraf olur” sözü olsun biz emekçilerin, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin yok ve hor görülenlerin kriz dönemlerinde kendimize taraf olmadığımız sürece düzenin oluğuna su taşıyıcısı olmaktan öte bir işlevimiz olmadığını belirten kulağımıza küpe olacak denli güzel sözlerdir.
      AK Partisi – Cemaat alternatifi CHP ya da CHP’nin devrimci alternatifi (halkevleri-tkp-ödp-ehp vs.) gibi zorlama taraflar yerine kendimize taraf olup ezilen halkların emekçi iktidarını kurmak için olanca gücümüzle mücadele etmemiz gerekliliğini yüksek sesle dillendirmeliyiz.