Askerler, yargı mensupları ön planda ama asıl sorun cemaatin siyaset ve bürokrasi ayağındadır. İşlerin bu boyuta ulaşmasında siyaset ve bürokrasinin büyük sorumluluğu bulunuyor. Kimlikli kişilikli devlet adamı yetiştirmekte zorlanıyor, bürokraside ise kendini o göreve getirenlere hizmet etmeyi alışkanlık haline getiren, görev yaptığı döneme göre şekil alanların çoğunlukta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Her devrin adamı olmak için pusuda yatan bürokratlar bu ülkeye en büyük zararı verenlerdir.
Siyasetçi yeniden seçilmek, daha güçlü olarak gelebilmek için çalışır. Bunun için güçlü oluşumlardan da yararlanmak ister. Fethullah Gülen Cemaati de onların yararlandığı önemli bir kaynaktı. Ancak onlar cemaati kullanırken, cemaat daha çok onları kullandı. Bürokrasinin önemli ayaklarını ele geçirdiler. Tayinlerde etkili olmaları, istediklerinin istediği makama getirilmesinin sağlanması, gelenlerin yerlerini koruma arzusu da bürokrasideki güçlerini artırdı.
“EMNİYET'TE FETHULLAHÇI YOK”
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kurumsal görüşünü yansıtan 23 Temmuz 2002 tarih 122717-2002 sayılı yazı Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı'na gönderildi. O yazıda şöyle deniliyordu:
“Emniyet Teşkilatındaki Fethullahçı yapılanma iddiasıyla ilgili olarak sürdürülmekte olan soruşturmanın tamamlanıp tamamlanmadığı, soruşturma tamamlanmışsa bir örneğinin gönderilmesi talep edilmektedir.
İlk olarak 1991 yılında gündeme gelen ve sonraları da devam eden Fethullah Gülen yanlısı grupların Emniyet teşkilatı içerisinde kadrolaşma faaliyetlerinde bulundukları şeklindeki iddialar kamuoyunda ve teşkilatımızda haksız kanaatlere yol açtığı gibi teşkilatımız çalışmalarını da olumsuz etkilemektedir.
Konu ile ilgili sonuçlandırılmış olan tüm çalışmalar ile idari soruşturma neticelerini içeren rapor, Ankara DGM Başsavcılığı'na da gönderilmek üzere ekte sunulmuştur.”
O RAPORDAN HAYIR GELİR Mİ?
Üst yazısı böyle olan bir raporun içeriğinin nasıl olabileceğini tahmin edersiniz. Müfettişlerin raporunda “Emniyet teşkilatı içerisinde istihbarat metot ve teknikleri kullanılmak suretiyle yapılan tahkikat çerçevesinde Fethullah Gülenci bir örgütlenme ve yapılanmanın olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığı bildirilmiştir” deniliyor.
Müfettişler, bitirilmiş olan raporu aslında kendilerinin yazmamış olduğunu da itiraf ediyor. Müfettiş, “bildirilmiş” olanı bildirmez, kendisine bildirilmiş olanlar üzerinde kanaat belirtir. Gerçek müfettiş idari yönden yapmış olduğu soruşturma için “istihbarat metot ve tekniklerini” kullanmaz. Anlaşılıyor ki müfettişler istihbarat dairesinin etki ve yönlendirmesiyle kendisine verileni “rapor” diye yazmış.
Emniyet'te Fethullahçı yapılanma yoksa geçen yıl bin 735 emniyet müdürü bir günde nasıl zorunlu olarak emekliye sevk edildi? Biz de biliyoruz ki bunların tamamı Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu değil. Bunların arasında önemli bir bölümü Atatürk ilkelerine bağlı polis müdürleriydi. Şimdi hepsi “FETÖ” damgasını yedi. Mesleklerinin en verimli dönemlerinde Emniyet'ten atıldılar. Benzer durum açığa alınan, tutuklanan 76 bini aşkın kamu görevlisinin de en azından bir bölümü için geçerlidir. O nedenle sıkça belirtiyoruz, “Aman dikkat, yanlışlık yapılmasın.”
Emniyet'te “böyle bir yapılanma yok” diye savcılıklara yanlış bilgi verenler şimdi “FETÖ düşmanı” gibi dolaşıyor. Zamanında önlem almayan, ilgili makamları uyarmayan, hatta soruşturmaları engelleyenler hakkında işlem yapılmayacak mı?
ÖNCE ONLARIN ELİNE GEÇİYOR
Recep Sanal, İçişleri Bakanlığı'nın deneyimli mülkiye müfettişiydi. Fethullahçı olduğu öne sürülen mülki idare amirleriyle ilgili kapsamlı değerlendirme raporu yazdı. Bunu 12 Ekim 1998'de Teftiş Kurulu Başkanlığı'na teslim etti. Değerlendirme raporları, o dönem Personel Genel Müdürlüğü'ndeki Fethullahçılar tarafından hakkında rapor düzenlenen kişilerin ellerine “yargı kumpası” aracılığıyla 3 Ocak 1999'da verildi.
Başmüfettiş Recep Sanal, mesleğinden o günden itibaren soğudu. Devlet Denetleme Kurulu üyeliğine getirildi. 2008 yılına kadar unutulmaz raporlara imza attı. Sonra eski görev yerine gönderildiğinde, “ben artık çalışamam” deyip devletten koptu.
Şimdi on binlerce kamu görevlisi açığa alındı. İhbar furyası devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, emrindeki Devlet Denetleme Kurulu'nu güvenilir isimlerden oluşturup, doğruların ortaya çıkmasını sağlamalı. Yargıya gönderilecekleri belirlemeli. Kamu görevlileri büyük bir korku içinde. Geçmişle ilgili konularda “aldatıldık” diyenler, başkalarının da aldatılmış olabileceğini gözden uzak tutmamalı.