Başbakan devletin içinde çete var dedi ve operasyon emrini verdi.
Kastettiği adres ise malum F tipi örgüt.
Evet devletin içinde gerçekten böyle bir çete var ve bunu 2 yıl önce Türkiye’de açıktan dillendiren ilk gazeteciyiz.
Ancak…
Bu çeteyi büyütüp palazlandıran ve devletin başına bela eden ise bizatihi Başbakandır zira ülkeyi 11 yıldır o yönetiyor.
Dahası, o çete bağlamında “Ne istedilerse verdik” diyen odur.
İlaveten kendi milletvekili Şamil Tayyar’ın “polisi cemaate teslim ettik” beyanı ortada.
Söyleyin lütfen bu tablo aslında Başbakanın kendini ihbar etmesi yani örgüte yardım ve yataklık suçunu işlediğini itiraf etmesi değil mi?
Bir başka boyut, Başbakan’ın çete beyanı sonrasında bu polis grubunun yaptığı bütün soruşturmaların sakatlığı tescil olmuş olmuyor mu? Ergenekon ile Balyoz davaları bu polis grubu tarafından soruşturuldu ise olması gereken derhal iade-i muhakeme ve yeniden soruşturmaya gitmek değil midir?
Aynı şekilde bugün çete mensubu ilan edilen Zekeriya Öz dün Tayyip Erdoğan’ın zırhlı mersedes ile ödüllendirdiği tırnak içinde kahramanı değil midir? Zekeriya Öz Ergenekon olayında kahraman, AKP’ye dokununca “çete”, olur mu öyle şey?
Keza Tayyip Erdoğan cevap versin, şüphelilerin evlerinde bulunan para sayma makinaları, kasalar ve 17.5 trilyon uzaydan mı geldi? Peki ya kayda alınan o görüntüler. Erdoğan işlenen cinayet ve cesetle değil, bunun neden ifşa edildiği ile meşgul.
Hülasa Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile olanlar Men Dakka Dukka (edenin bulması) yani ilahi adaletin tecellisidir.
Ankara’dan bakan çocukları için edilen telefon!
Bazılarınıza tuhaf gelecek ama bize göre Tayyip Erdoğan’ın evinde para dolu 6 kasa ve para sayma makinası ele geçirilen bakan çocuklarını ziyaret etmesi bile ihtimal dahilindedir.
Neye dayanarak mı yazıyorum?
Onca somut delile rağmen Tayyip Erdoğan’ın olayı hala komplo diye sunması ve de suçüstü yakalanan bakan çocuklarının Ankara’dan edilen telefonla nezarethaneden Emniyet Amirlerinin odalarına alınmasından.
Bunun adı rezilliktir ve hadisenin üstünün kapatılmaya çalışıldığının delilidir.
Nitekim önceki akşamdan itibaren salıvermeler başlatıldı ama utandıklarından bunu Emniyet’den değil sağlık kontrolü bahanesi ile üçüncü kez gittikleri hastanenin arka kapısından yaptılar.
Görünen bu işi de Denz Feneri’ne dönüştürmeye çalıştıklarıdır.
Ancak ne halt ederlerse etsinler, artık lağım patlamış, pislik saçılmıştır.
Hem hala farkında değiller bu operasyonu yapanlar bütün bunları hesapladı ve alternatif planları muhtemelen hazırdır.
Rakamlar yalan,Yunanistan gibi olacağız!
Yunanistan nasıl battı?
Gerçek ekonomik gösterge ve rakamları saklayıp siyahı-beyaz göstererek!
Aynı tablo bugün Türkiye için söz konusudur ki son yolsuzluk soruşturmasında, yapılan ihracatın içinde büyük miktarda hayalinin olduğu ortaya çıktı.
Bunun anlamı dış ticaret dengemizin daha kötü olması ve de cari açığın facia noktasında seyretmesidir.
Sakın ola cari açığı kim takar demeyin 1994′deki Çiller krizinde Türkiye 8 milyar dolarlık cari açık, 2002′deki Ecevit krizinde de Türkiye 9 milyarlık cari açık nedeniyle duvara toslamıştı ki bugün itibarı ile ülkemizin yıllık cari açığı 60 milyar dolar civarıdır.
Rakamların ters-yüz edilmesi durumunda yalanla bir süre idare edilir de sonuç iflas yani Yunanistan gibi olunur ki demedi demeyin Türkiye maalesef oraya doğru gidiyor.
Son haber dün dünyaca ünlü Wall Street Journal’dan geldi ve Türkiye en kırılgan ülke ilan edildi.
Bakan mı mafya lideri mi?
Dinleme kayıtlarına baktığınızda çocukları gözaltına alınan bazı bakanların işin içinde olduğu görülüyor.
Mesela İçleri Bakanı Muammer Güler’in ettiği sözler her şeyden haberinin olduğunu kanıtlar nitelikte.
Güler’in Reza Zarrab’ı soruşturan bir Emniyet görevlisine atfen söylediği “Ben onun kafasını koparırım” ifadesi insana “Yahu sen İçişleri Bakanı mısınız, mafya lideri mi” dedirtiyor.
Aynı şekilde yine medyaya sızanlara göre 103 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen Zafer Çağlayan’ın soruşturmanın merkezindeki Reza Zarrab ile şöförsüz arabada buluşmaları ve Egemen Bağış’ın Reza ile yakın ilişki kurduğunun kayda alınması suçüstü belgeleri değil midir?
Hayrettir ki bütün bunlara rağmen bu bakanların hiç biri bu satırların yazıldığı saatte hala istifa etmemişlerdir. Ama nafile hem istifa edecekler hem de adaletin önünde hesap verecekler.