Gazete sayfaları, TV ekranları casuslarla ilgili haberler var. Kimi övüyor kimi yeriyor. Yani istihbarat yetkilileri artık dile düştü. İlgili, ilgisiz hemen herkes yorumlar yapıyor.

 

Dünya’da, bölgede ve Türkiye’de kaos hali var. Dünya’da ekonomik krizi aşma için çaba gösterilirken, Türkiye’de iktidar savaşı, istihbaratçılar savaşı olarak sürdürülüyor.

 

İstihbarat bir devletin kılcal damarlarıdır. Tıkanması halinde kan toplar, kangren olur, kalp kapakçıkları kapanır, çalışmaz, beden hareketsiz kalır. Tıp’ta buna tıkanan damarların açılması kapakçıkların değiştirilmesi gibi birçok tedavi uygulanır.

 

Devletin istihbarat ağı ise parçalanmış durumda. Devletin üst kurumları arası güvensizlik aşılamıyor.

 

Bu arada Türkiye’de hemen her ülke istihbarat örgütü cirit atıyor.

 

Her zaman casusluk faaliyeti yapılır. Tarih örnekleriyle dolu.

İstihbarat faaliyeti devletler arasında yapılır, iktidar kavgası için yapılır. Bilgi, teknoloji, ürün akla gelen hemen her konuda yapılır.

 

Herkes ajan olmak çabasında. Yaşananlar, alışılmışın biraz daha dışında.

 

Resmi istihbarat kuruluşları yanında gayri resmi örgütler var.

İstihbarat örgütlerinde kendi içlerinde karşıt grubu takiple görevli ajanlar faaliyette. Yine; resmi olmayan gayri resmi istihbarat örgütüne karşı dikkat kesilmiş vaziyette.

 

Yabancı istihbarat örgütleri; gazeteci, iş adamı akademisyen görüntüsü altında Türkiye’yi mesken tutmuş durumda. Gazetecileri, akademisyenleri ise ispiyoncu yapmış durumdalar.

 

Kanundaki hüküm gereği yabancı casuslar, kamu görevlisi konumundalar. Özel olarak kurulan yüksek teknolojiye dayalı dinleme araç ve gereçlerine sahip örgütler var. Devletin istihbaratçıları, siyasi olarak ayrılmış durumdadır.

 

Resmi istihbarat örgütleri; MİT, askeri istihbarat ve emniyet istihbarat kurumlarıdır. Bunların dışında devletin hemen her kurumunda iç güvenlik ve istihbarat birimleri var. Ama görülmekte olan bu istihbarat örgütleri de kendi içinde gruplara ayrılmış durumdadır.

 

Her gün devletin gizli raporları, belgeleri bir gazetede yayınlanıyor. Ya da birilerinin ofisinde ele geçirildiği söyleniyor. Suçlanan ise büroma konuldu diyor. Her şey birbirine karışmış vaziyette.

 

İnternet fareleri de, işbaşında. Yani ispiyoncular. Bu tipler ise bağlı olduğu merkezler aleyhine yazılan yazıların yer aldığı sitelere yorumlar yazarak suçlama görevlileridir.

 

Siyasi bütün davalar, hazırlık safhasından itibaren anında ve her gün TV ekranlarında, gazete köşelerinde yer alıyor.

Deniz Feneri e.V. denen, din istismarcılığı olan yüz karası dava konusunda ise; Ankara savcılığının yayın yasağına uyulması isteniyor ve yandaş işbirlikçi medya tek kelime söz etmiyor, okuyucularını bilgisiz bırakıyor. Masum insanların temiz dini-yardımseverlik duygularını istismar eden münafıkların iğrenç uygulamalarından tek söz etmiyorlar.

 

Alman mahkemesi, Maliye Bakanlığı artık hemen her kurumu bu paralar toplandı Türkiye’ye gönderildi, Başbakanlıkta teslim edildi, alan da, götüren de, teslim eden de, teslim alan da bunlar diyor. Ama Türkiye’yi yönetenler hayır bir kuruş partiye girmedi diyor. Savunma refleksi ile hareket ediyor.

 

Nasıl olacak?  İç ve dış güçler Türkiye’de onarılması zor, adaletsizlik uygulamalarını ısrarla ve inatla sürdürüyor. Peki ama nereye kadar.

 

Saf temiz iyi niyetli vatandaşlar hala uykuda, kendilerinin temiz duygularını istismar edenlerin maskeli çirkin yüzlerini niyetlerini görmekten aciz vatandaşlar uyanacak mı dersiniz.

 

Türkiye insanı; sabırlıdır tahammüllüdür. Engin feraset sahibidir. Gaflet, dalalet ve de hıyanet içinde olan meczupları geçmişte o derin düşünce terazisinde değerlendirmiştir.

 

Olan bu güzel ülkenin insanlarına oluyor. Yazık hem de çok yazık.

 

Günün Sözü: adaletin yandaşa göre uygulandığı ülkede yıkım kaçınılmazdır.