Elçiye Zeval Olmaz…!
Geçenlerde ilginç bir olaya şahit oldum. Cuma namazını tesadüfen Başpınar mahallesindeki (İlaldı) Abdurrahman Caminde kıldım. Sonradan öğrendiğime göre caminin asıl imamı izinli imiş yerine geçici başka bir imam atamışlar. İmam minberde hutbenin konusunun Şehitlik ve Gazilik olduğunu söyledi zaten o hafta da Şehitler ve Gaziler haftası idi.
Hutbe mevzuunun Şehitlik ve Gazilik olduğunu sadece bu iki kelime ile söyledikten sonra, Uhud savaşında Peygamber Efendimizin şehit olduğuna dair söylentiler üzerine Peygamber Efendimizi merak eden ve savaş alanına giren Sümeyra Hatun(r.anha) savaş alanında kocası, kardeşi, oğlu ve damadının cesetlerini görüyor ancak O, aldırmayıp Peygamber Efendimizi merak ediyor ve görünce de "Senden sonra bütün musibetler çok hafiftir" dediğini kısaca anlatıyor.
Hutbe konusu ile ilişkilendirilebilecek, makul olabilecek bu konudan hemen sonra imam çok ilginç bir mevzuya kayıyor.
Fetullah Gülen’in ismini vermeden, cemaatinin Okullarından bahsediyor, orada görevli öğretmenleri ve okulları övüyor, ardından orada görev yapan bir öğretmenin yaşadığı bir anıyı Cami cematine uzun uzun anlatıyor.
Anı özetle şöyle ; Rusya’daki Türk okulunda görev yapan öğretmen okulun damından bahçeye bir çocuğun düştüğünü ve ölmüş olduğunu öğreniyor. Panik içinde düşen çocuğun başına geliyor ve kendi çocuğu olduğunu öğreniyor, ama üzülmüyor, okulda okuyan öğrencilerden birisi olmadığına şükrediyor, yoksa burada bir öğrenci kaybetmenin ideallerini gerçekleştirme konusunda bir kişinin eksik olacağını anlatmaya çalışan ilginç bir eğitim mevzusu ile hutbe son buluyor.
Namaz çıkışında daha cami kapısında iken yaklaşık 20-30 kişi hutbenin konusu üzerine şaşırdılar ve tepki gösterdiler. Şehitlik hutbesinde ayetlerden ve hadislerden örnek yok, vatan sevgisi yok, kurtuluş ve Çanakkale savaşları yok. Cami deki herkes gibi bende şaşırmıştım. Cami çıkışında cami cemaatinin söylediklerini, tepkilerini dinledim. Borhaber.net isminden söz edince ısrarla isim vererek haber yapmamı, yazmamı söylediler. Onların ağzından iletiyorum.
“Geçen yıl yine kadrolu cami imamımızın izinli olduğu zamanda yine aynı şekilde bu imam hutbeye “yaşayan yüzyılımızın sultanı” tabiri ile başlayıp bir cemaatin propagandası yapıldı. Kendisinin Bor Müftülüğünce özellikle sabit bir camide görevlendirilmeyip, bu konularda konuşması için, izinli olan imanların yerine görevlendiriliyor. Görev aldığı her camide her hutbe konuşmasında bu tür şeyleri bize adeta dayatıyor. En son Bayram namazında da başka bir camide bu tür konuşmaya şahit olduk. Cuma hutbelerinin Diyanet Başkanlığı tarafından Müftülükler aracılığı ile hangi konular üzerinde hutbe verileceğinin bildirildiğini sanıyorduk. Evet… hutbe sırasında, kendisinden bir şeyler katması bir yere kadar makul görülebilir ancak, Şehitler ve Gaziler gününde gazilik ve şehitliğin öneminden hiç mi bahsedilmez, hiç mi Çanakkale yada son Güneydoğu Şehit ve Gazilerimizden bahsedilmez, Bayraktan, Vatandan bahsedilmez. Şehitliğin ve Gaziliğin, Yüce Dinimizce, Peygamber Efendimiz’ce nasıl ifade bulduğundan bahsedilmez. Camii Cematini ahmak mı sanar? Cuma namazına sadece kendi cematinin geldiğini mi sanır? Nakşisi, Kadirisi - Ahmet Kuddusi Hz.nin Cemaatinin de var olduğunu, Chp lisi , Mhp lisi, Ak Parti lisi, Süleymancısı olacağını hiç mi düşünmez. Kendisi akıllı, biz salak mıyız? Müftülük bu konularda neden tedbir almaz,” dediler.
Israrla haber yapmamı istemelerine rağmen. Bunu o hafta yazmadım… Münferittir diye düşünmüştüm…
Bu Cuma Abdurrahman Cami’inde olamadım, dinleyemedim ama aynen okul muhabbetinin devam ettiğini… Israrla özellikle şehitlik konusunu yazmamı istediler…
Acaba mı ? diye düşünüp… Bor Müftülüğü’nden 17 Eylül 2010 Cuma hutbesinin metnini aldım. Aşağıda kelimesi kelimesine yazılı. Siz de okuyunca göreceksiniz vatandaş haklı…
Mütfülük bu konuya bir şey diyebilir mi…! bilemem… Sütunlarımız açık…
Aynı imamla ilgili bir başka konuyu da anlatmam lazım ki bu konu daha iyi anlaşılsın;
Armutlu Mahallesinin eski Muhtarı vefat etmişti. Gece taziye ye gittim yine aynı imam, orada benim gibi taziye için bulunan kişilere hitaben önce toplumumuzda din açısından yapılan yanlışlıkları cehennem tehdidi ile izah etti ve ardından yine malüm cemaatin yurt dışındaki okullarını anlatmaya başladı. Birkaç dakika geçti ki… Muhtarın da gönül verdiği başka bir tarikat mensupları topluca odayı terk ettiler, ben ve birkaç kişi kalakalmıştık. İmam fark etti ve sohbeti kesiverdi.
Yukarıda sadece tespitlerde bulundum yorumum ise şöyle; İmamın yaptığı kendi cemaatine karşı sorumluluk, belki verilen görev bu, yada vicdanını rahatlatıyor… Ama anladığım kadarı ile çok itici oluyor, haklı tepki alıyor. Bor’da cami cemaati tek değil, tek düşüncede hiç değil, onu bilmiyor. Kendisi bilmemezlikten gelebilir, birilerinin bilmesi lazım. Yoksa bu iş mahalle ve salyangoz işine dönecek.
Elçiye Zeval Olmaz…
Bor İlçe Müftülüğünün 17.09.2010 Tarihli Cuma Hutbesi Aşağıdaki gibidir.
ŞEHİTLİK VE GAZİLİK
Muhterem Müslümanlar!
Vatan, insanın üzerinde yaşamakta olduğu, geleceğe dair hazırlıklarının yaptığı hem geçmişini, hem şimdiki halini, hem de geleceğini şekillendirdiği mekandır. Ancak bir toprağın vatan olması için o toprağın şehit kanlarıyla yoğrulmuş olması gerekir. Vatan Şairi Mithat Cemal, bu hususu mısralarında şöyle dile getirmektedir.
Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır;
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Bu manada vatan, bizim en değerli varlığımız olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle yüce dinimiz İslam, vatan muhafazası için nöbet tutmayı, gerekirse vatan için savaşmayı ve canını, malını seve seve vermeyi emretmiştir. Bu hususta Allah cc, şöyle buyurmaktadır.” Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır…”
Hz. Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır.”İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korsusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz.”
Aziz Mü’minler!
İnsan, kendi gayretleri ve çalışmaları ile bir çok mertebeye ve rütbeye ulaşabilir. Şehitlik ve gazilik rütbesi ise kişinin canı ve kanı karşılığında elde edilir ve temeli de imanlı olma esasına dayalıdır. Bu nedenle rütbelerin en yükseği, şehitlik ve gaziliktir.
Yüce Allah, şehitlerin ölü değil, diri olduklarını ve Allah tarafından rızıklandırıldıklarını birçok ayet-i kerimede bildirmektedir.
Allah yolunda canını feda eden imanlı kişilere şehit denilmesinin nedeni, şehitlerin, Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklandırılacağı ve cennete gireceğine şahadet olunduğu içindir.
Peygamberimiz (sav), şehitlik mertebesine gıpta ile bakmış ve şöyle buyurmuştur: Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim.”
Değerli Mü’minler!
Gazilik de en az şehitlik kadar önemlidir. Çünkü gazi, Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimsedir. Gazi, şehit olma arzusu ile cihad ettiği için şehitlik mertebesi gibi bir mertebeye ulaşmış olacaktır. Bu gerçeği ise Peygamber Efendimiz (sav) şöyle ifade etmektedir: “Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can-u gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.”
Değerli Kardeşlerim!
Nice yağız delikanlıları bu vatana şehit vermiş aziz bir millet olarak, geriden gelen nesillerimizi aynı şuurla vatan ve millet sevgisi motifleriyle zenginleştirilmeli, vatanı muhafaza etmenin, dini bir vecibe olduğunu da onlara öğretmeliyiz.
Ayrıca şehitlerimizin arkasında kalan bizler, onların canlarıyla bizlere emanet ettiği milli ve manevi unsurlarımıza sahip çıkmalı, onların canlarını seve seve vermelerinin nedeni olan imanın gereklerini bizler de yerine getirmeliyiz.
Aziz şehitlerimize yüce Rabbimizden rahmet, gazilerimize sıhhat ve afiyet; şehitlerimizin geride kalan yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Muhammed Yusuf YAŞAR
Bor Vaizi
Tevbe, 9/111.
Müslim, Sahih, Cihad, H.No:20.
el-Bakara, 2/154: Al-i İmran, 3/159-170.
Müslim, Sahih, Cihad, H.No:7
27/09/2010
27/09/2010
eski siteden taşınmıştır.
- - - -