8 Mayıs Avrupa'da II. Dünya Savaşı'nın resmen bittiği gün. Çünkü ABD ile Japonya arasındaki muharebeler birkaç ay daha sürüp Hiroşima ve Nagazaki kentlerine Atom Bombaları atıldıktan savaş terminolojisine Nükleer kavramı girdikten sonra bitecektir. Evet. Avrupa da Nazizm’in koşulsuz teslim oluşunun üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen savaşın travmaları halen yaşanmakta. Milyonlarca insanın yaşamına mal olan II. Cihan Harbinde sadece Sovyetler Birliği 20 milyondan fazla yurttaşını bu kanlı savaşa kurban verdi.
Nazizm ve sermayenin yegane amacı Sovyetleri ortadan kaldırmaktı. Hitler iktidarını destekleyen tekelci sermaye, tröstler açıktan her türlü maddi, lojistik yardımları sunmakta geri kalmadı. Faşizm bir yandan Yahudileri katlederken diğer yandan Yahudi Asıllı sermaye Hitler'e su gibi para akıtmaktaydı. Avrupa ülkeleri Hitler'le gizli antlaşmalar içerisinde olan Avrupa ülkeleri Sovyetler Birliği’nin çökeceğinden emin gün sayıyorlardı.
Stalin ve Sovyetlerin olağanüstü stratejisi bütün planları bozacaktı. Savaşın en şiddetli yıllarında dahi Avrupa burjuvazisi iki yüzlülüğünden asla vazgeçmedi. Sovyet Kızıl Ordu’sunun vurucu darbeleriyle gerilemeye başlayan Nazi orduları savaşı kaybetmenin psikolojisiyle darmaduman olurken Kızıl Ordu Doğu Avrupa’yı yüzyılın pisliği faşizmden temizlemeye koşuyor, Berlin’e yürüyordu.
Avrupa devletlerinin son aşamasında başlattıkları Normandiya Çıkarması savaşın kaderini belirlemedi. Zira Kızıl Ordu birlikleri Nisan başlarında Berlin kapılarına dayanmıştı. Savaşın kaderini belirleyen Stalin ve Sovyet Kızıl Ordu birlikleriydi. O yıllarda Kızıl Ordu’ya ve Sovyetler Birliği’ne övğüler düzen Avrupalılar, Soğuk Savaş dönemiyle birlikte Kızıl Ordu’nun göstermiş olduğu kahramanlık ve Stalin’in dehasıyla yönettiği savaş stratejisini hiçe saymaya kalktılar. Tarih tanıktır ki, şayet Sovyet halkının göstermiş olduğu kahramanlık olmasaydı belki de yaşlı Avrupa uzun yıllar faşizmin cilalı postallarının altında ezilmeye devam edecekti. ABD propagandası tarihi gerçekleri tersyüz edip bütün bir insanlığı görece kandırmayı başarsa da tarihsel belgeler ve yaşanmış tanıklıklarla sabittir ki Avrupa’yı ve dünyayı Nazizim belasından Stalin önderliğindeki Sovyet Kızıl Ordusu kurtarmıştır.
II. Dünya Savaşı’nın bitişinin üzerinden tam 60 yıl geçti. Avrupa'nın her yerinde yine seremoniler vardı. Başkentlerin dışındaki anma ve kutlamalar sınırlı sayıdaki insanın katılımıyla yapılıyordu. Zaten resmi tatil olduğu için resmi kurumlar açısından bir bakıma zorunlu anmalar gündemdeydi. Ama ne anmalar… Tam da Avrupa Burjuva ahlakına uygun iki yüzlülükle “vatan için öldüler” seronomileri içerisinde faşizme ve Nazizme karşı yürütülen enternasyonalist mücadelede ölen milyonlarca emekçinin kanını hiçe sayan bir vurdumduymazlıkla.
Stalin’i karalama kampanyalarıyla başlayan “Soğuk savaş” dönemi politikaları dünya emekçi halklarının bilincini bir hayli bulanıklaştırsa da başta Stalin olmak üzere Sovyetler Birliği halklarının o muazzam direniş ve geri püskürtme harekâtıyla Hitler gericiliğinin Avrupa üzerindeki zulmü ortadan kaldırılarak dünya böylesi lanetlenmiş bir illetten kurtula bilmiştir.
Emperyalizmin geldiği aşama olarak savaşsız bir dünya mümkün görünmüyor. Savaşsız bir dünyayı mümkün kılacak dinamikler el birliğiyle mücadele vermedikçe mümkünde görünmüyor. Emekçi milyarlarca insanın enteryonalist bir bilinçle geleceğine sahip çıkması gerçek dünya barışını da getirecek yegâne yol olarak görünmekte. 8 Mayısları “dandik” anmalarla değil, dünya insanlık bilincinin geliştirilmesini gören yerden yapılacak kutlama ve anmalarla gerçekleştirmeliyiz.
Önemli Not: 8 Mayıs 2015 günü hayata gözlerini yuman değerli sinema ve sahne sanatçımız Zeki Alasysa ya Allahtan rahmet acılı ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileklerimi iletirim. Ruhu Şad olsun. Mekânı Cennet. Cennet Mekânı olsun.