ASR–1–2: Vel asr. İnnel insâne le fî husr. Asra yemin olsun. Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.
İnsanların hüsranda olmaları, hiçbir zaman mutlu olamayacakları anlamına gelmez. Mutlu olabilmek için insanların ne yapmaları gerekir önemli olan bu bilgiye haiz olabilmeleridir.
YÛNUS–45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn. Ve o gün (Allah’û Teâlâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
İnsanların mutluluğu için geçerli olan, Allah'a mülâki olmayı dilemesidir ki onların hidayete ermesine neden olmaktadır. Allah'û Teâlâ mülâki olmayı dilemeyenin HİDAYETE ermeyeceğini söylediğine göre. Mülâki olmayı istemeyenin de dalalette kaldığı açıkça belli oluyor. Hâlbuki emanet olan ruhumuzu Allah'a ulaştırmayı dilesek, Allah bizi kendine ulaştırıp hidayete erdirdiği gibi ERMİŞLERDEN de kılacak .Hüsranda olmayacağız.
ANKEBÛT–5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Tabii ki insanlarda pek çoğu, serbest irade sahibi oldukları için Allah'a mülâki olmayı tercih etmeye bilirler. Tercihleri dünya zenginliğidir.
YÛNUS–7–8: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).Muhakkak ki onlar, Bize mülâki (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gâfil olanlardır. İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Zannetmeyin ki mutlu olmak için İslâm'ın beş şartı yeterlidir; eğer mülâki olmayı dilemiyorsa bir insan, hidayete eremez ve amelleri boşa gitmiştir ve bu kişiler için günah sevap terazisi söz konusu değil diyor Allah.
KEHF–105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyamet günü mizan tutmayız.
Allah'a ulaşmayı dilemeyen, mülâki olmayı dilemeyen bir insan Allah'ın ayetlerine göre iki tarafta da mutlu değil ve işi zor.