ABD’nin ardından Fransa’nın da havadan Irak’ın kuzeyinde müdahalesine uğrayan IŞİD çeteleri Suriye içerisindeki asli görevleri olan katliamlarına başta Kürt halkı olmak üzere kendinden farklı etnik ve dini tüm gruplara vahşice saldırarak devam ediyor.
 
        IŞİD’in yüzünü tekrar Suriye deki demokratik kantonlara dönmesi son 2,5-3 yıldır kendilerini özgür ve demokratik bir biçimde yöneten halkların Rojava bölgesindeki devrim niteliğindeki dönüşümünü yok etme planının bir parçası olduğu bilinmelidir.
 
       Ve bilinmelidir ki, bu tasfiye hamlesinin en büyük hissedarı emperyalist devletler ve orta doğudaki işbirlikçi hükümetlerdir.Yoksa bölgesel ve uluslararası emperyalist güçlerin desteği ve yönlendirmesi olmaksızın, IŞİD gibi bir katliam çetesinin bu denli hızlıca yayılıp güçlenmesi mümkün  değildir.
 
       IŞİD’in Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesinde emperyalistler tarafında Ortadoğu halklarına karşı kullanılan bir “istikrarsızlaştırma aracı” olduğu gerçekliliği orta yerde dururken ülkemiz siyasal iktidarının 15 Eylül de başlayan Kobanê kantonuna yönelik saldırılardan kaçan sivil halka yardım etmek ve katliamcı çeteleri protesto etmek için sınıra yürüyenlere gaz bombalarıyla müdahale etmesi, IŞİD üyelerine açtıkları sınır kapılarını sayıları on binleri bulana değin savaş mağdurlarına kapalı tutup  “tampon bölge” oluşturacağız söylemleriyle oyalayan ve fakat halkların direnişi sonucunda kapıları açmak zorunda kalan iktidarın “49 rehineyi”  aynı zaman diliminde “kurtarması”  dilimize pelesenk olan moda deyimiyle manidardır.
 
        Ülkemiz siyasal iktidarı emrindeki basın yayın kuruluşlarıyla aralıksız 24 saat, Musul’da IŞİD çeteleri tarafından aylardır rehin alınan 49 konsolosluk görevlisinin serbest bırakılmasını hükümetin dış politika başarısı olarak sunmakta. Konsolosluk görevlilerinin ne tür bir operasyonla veya diplomasi (siz pazarlık olarak okuyun) sonucunda bırakıldığı soruları yanıt beklerken kan dökücü çetelerin düne kadar gördükleri hatta görmeye devam ettikleri lojistik desteğin boyutlarıyla bu serbest bırakılışın bağlantısının olup olmadığı aydınlığa mutlaka çıkacaktır.
 
       Rehinelerin serbest bırakılması veya kurtarılması operasyonunun IŞİD’in Rojava saldırısına verilen desteğin bir sonucu olup olmadığını kamuoyu bilmelidir. Rehinelerin serbest bırakılma biçimi ve IŞİD çetelerinin ülkemiz yöneticileri ile görüştüklerini belirtmeleri kafalardaki soru işaretini büyütmektedir.
 
       IŞİD çetelerine verildiği iddia edilen kurmaylık desteklerinden tutunda sınır geçişlerini sağlayamaya, trenlerle ve Tırlarla silah sevkiyatı yapılmasına, IŞİD canilerine ülkemiz topraklarında sağlık ve tedavi hizmeti sunulmasına dek varan bir dizi iddia AKP hükümetinin, “malum medya” söylemiyle geçiştiremeyeceği ciddi iddialar olup bir an evvel Meclis araştırma komisyonu kurularak araştırılmalıdır.
 
        Yaşanan insanlık dramına sessiz kalmak, görmezden gelmek yâda timsah gözyaşları dökmek, halklarımızın çektiği acıları hafifletmek için yapılan insani yardımlara engel olmak insanlık tarihine birer kara leke olarak düşmekle eş anlamlıdır. Kendi topraklarında bir kez daha mülteci durumuna düşen başta Kürt halkı olmak üzere baskı ve zulüm gören tüm emekçi halklar bu günlerde yaşadıkları acıları unutmayıp hesabını soracaktır.
 
       Halkları birbirine kırdırma politikası güden tüm egemenler gibi ülkemiz egemenleri de yarattıkları kaos ortamını nasıl bir gelir kapısına çeviririz derdindedir. Akan kanı, gözyaşını değil kasalarına dolacak petro dolarların hayalini görmektedirler. Akmasına göz yumdukları kan ve gözyaşı eninde sonunda kendilerini de boğacaktır.
 
      Uluslararası demokratik güçler başta olmak üzere ülkemizin tüm demokratik kurumları Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu türden kıyım makinelerine ve ardındaki emperyalist güçlere karşı karşı, “protesto eden” söylemlerini artık somut bir pratiğe geçirmeli, barışın ve ezilen halkların sesini yükseltmek için alanlara çıkmalıdır. 
     
        Gazze-Rojava- Kobane- Şengal- Ninova veya dünyanın her neresinde olursa olsun zulme uğrayan halkların yanında olmak, onlara yardım etmek ve direnişlerini desteklemek bir insanlık görevidir. Selam olsun bu insanlık görevini yapanlara, direnişlere omuz verenlere emekçi halkımızın yanında olanlara…