Zikretmek; Allah'ı hatırlamak veya anmak olarak yorumlanır. Peki, bugün tatbik edilen İslamiyet’te genel olarak İslâm’ın beş şart olduğunu söylerler, fakat içinde zikir yoktur. Yani din adına fetva veren birileri ve onları ilah edinenler kişiler yani din âlimi (AHBARLAR)zikrin farziyetini ortadan kaldırmış. 

TEVBE - 31 :İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ (vâhiden),lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).Onlar, ahbarları (dîn adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler. Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. (Onların) şirk koştukları şeylerden O (Allah), münezzehtir.
Maalesef din alimi denilen AHBARLARA ve İslamiyet’i beş farza indiren bu kişilere uymakla Allah'ı değil de bunlara itaat edildiği için, bu itaat eden kişiler onlar için ilah niteliğinde oluyor ama idrak edemiyorlar. Allah'a değil de bu ahbarlara itaat edildiği için Allah'ın teslim dini yaşanmıyor. Allah'ın yerine bu alimlere tabi oldukları için bunların ilahı bu kişiler oluyor.
TEVBE - 31 :İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ (vâhiden),lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).Onlar, ahbarları (dîn adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler. Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. (Onların) şirk koştukları şeylerden O (Allah), münezzehtir.
Zaten bunlar insanları zikirden uzaklaştırır.
FURKAN - 29 :Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen). Andolsun ki; bana zikir (Kur'ân'daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.
Bilerek veya bilmeyerek iblise hizmet eden bu kişiler, insanların tek mutlu olabileceği zikir silahını da ellerinden almışlardır.
RAD - 28 :Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu). Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?
Tatmin olmuş yani mutlu olmuş bir kalpten bahsediliyor. Sadece zikir ile olacak bir mutluluk.
Hemen bazı kişiler "zikir diye bir şey yok o zikir denilen şey lâ ilahe illallah’dır" diyecekler.
NEDEN AYET İSTEMİYORSUNUZ. Desenize Allah'ın böyle bir emri varsa ayet gösterin. İnsanlar delilleri konuşmalı değil mi?
NEML - 64 :Emmen yebdeul halka summe yuîduhu ve men yerzukukum mines semâi vel ard(ardı), e ilâhun meallâh(meallâhi), kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne). Yoksa ilk defa yaratan sonra da onu (geri) döndürecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? (Onlara) de ki: "Eğer siz doğru söyleyenlerseniz, delillerinizi getirin."
Peki; “Allah'ı zikretmek ne demektir?” dersek. Rabbimizin ismi ile zikretmemiz emredilmiş; Rabbimizin ismi de Allah olduğuna göre ALLAH dememiz emredilmiş.
MUZEMMİL - 8 :Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O'na ulaş.
Bu ayette; zikir ile her şeyden kesilmek ve O'na ulaşmaktan bahsedilir. Nefsimizin zikir ile kötülüklerden kesilmek, yani Allah'ın yasaklarından uzaklaşması ve hidayete ermenin asıl sebebi, ruhun Allah’ın zatına meab olması.
NEBE - 39 :Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
Zikrin nefsi temizleyen ve ruhun Allah'a ulaşmasını sağlayan SALİH AMEL olduğunu görüyoruz. Zikrin, diğer amellerle kıyaslanmasına bakarsak, Kur’an-ı Kerimden ve namazdan daha büyük bir ibadet olduğunu görürüz.
ANKEBUT - 45 :Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.
O zaman zikreden bir kişinin kalbine nur geldiği gibi, bu kişinin hidayete ermesi, yani O'na (Allah'a) ulaşması söz konusudur.
ZUMER - 23 : Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin). Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-fazl ve salâvât-rahmet), Kitab'a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab'lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah'ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.
İyide bu kişi ne kadar Allah'ı zikredecek? Ve ya sayı ile ise kaç tane Allah lafzı söylenecek?
Rabbimiz bu konuda zaman açısından farklı bahsetmiş.
Meselâ; Allah'ı çok zikredin demiş.
AHZAB - 41 :Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).Ey âmenû olanlar! Allah'ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.
Yani günün yarısından fazla dendiğine göre, on iki saatten fazla olması lazım.
Zikrin daha fazla istenmesi söz konusu mu?
NİSA - 103 :Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).Namazı bitirdiğinizde; ayaktayken, otururken ve yan üzeriyken (yan üstü yatarken) Allah'ı hep zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda namazı erkânıyla kılın. Çünkü; namaz, mü'minlerin üzerine, vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur.
Rabbimiz günü hepsini zikretmemizi de istiyor. Bu devamlı zikredenlere de Rabbimiz EHLİ ZİKİR diyor.
ENBİYA - 7 :Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne) Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.  
Zikir ehli kişi her zaman Allah'ı zikredeceğine göre. Nasıl zikredeceğiz? Yolda, iş de evde; herkes rahatsız olmaz mı?
A'RAF - 205 :Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne). Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.
Rabbimiz, zikrin hafi yani sessiz ses ile zikretmemizi istiyor. Zikretmek çok mu önemli dersek evet çok önemli, çünkü biz Rabbimizi zikrettikçe Allah'ta bizi zikrediyor.
BAKARA - 152 :Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn (tekfurûni).Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve sakın küfür üzerine olmayın.
Ailesi ile birlikte Allah’ın anıldığı bir ev düşünün, o evin güzelliğini tarif edemezsiniz. ZİKRİN BU KADAR GÜZEL VE İNSANI NEDEN MUTLU ETTİĞİNİ ANLARSINIZ.
NUR - 36 :Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).Allah'ın, içinde İsmi'nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde (Allah'ın nuru) vardır. Orada O'nu, sabah akşam tesbih ederler.
Allah'ın nurunun olduğu bir evde oturmak sizce güzel olmaz mı? İşte bunlar gerçek müminlerdir.
ENFAL - 2 :İnnemel mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler.
Sadece İslam’ın beş şartı ile bunu yaşayamazsınız. Döneminizin mutlaka MÜCEDDİT bir imamı var. Aslında cemeatlerin tevhid için de olması için bu dönem imamına ulaşması gerekir. Bu ancak hidayet üzeri olan (ruhunu ölmeden Allah'a ulaştırmayı dileyen) kişilerin Allah'ı dilemeleri nedeni ile Allah bu kişileri zikrettirir.
MUDESSİR - 56 :Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), huve ehlut takvâ ve ehlul magfireh(magfireti).Allah'ın dilediğinden başkası O'nu zikredemez. O (O'nun dilediği kimse), takva sahibidir ve mağfiret ehlidir (günahları sevaba çevrilmiş olan kimsedir).
Allah da bu kişileri diler ve bu kişiler zikirle huşuya ulaşır ve Allah'tan hacet namazı ile hidayetçisini sorar.
HADÎD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).Allah'ın zikri ile ve Hakk'tan inen şeyle (Allah'ın nurları ile), âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.
Huşu ile Allah insana zikrettirir. Huşu içinde bir insanın Allah'a ulaşmayı dileyip Allah'ın onun için tayin ettiği bir veli resule tabi olması gerekir ki huşu oluşsun.
NUR - 52 :Ve men yutıillâhe ve resûlehu ve yahşallâhe ve yettakhi fe ulâike humul fâizûn(fâizûne).Ve kim Allah'a ve resûlüne itaat ederse ve Allah'a huşû duyar ve O'na karşı takva sahibi olursa o taktirde işte onlar, onlar kurtuluşa erenlerdir.
Zikreden kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş ve Allah'tan sorduğu hidayetçisine tabi olduğu zaman zikreder, ama tabi olduğu bu Allah dostunu idrak edebilmesi ancak çok zikretmesi ile mümkün olur.
AHZAB - 21 :Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıre ve zekerallâhe kesîrâ(kesîren). Andolsun ki, sizin için ve Allah'a ve ahiret gününe (Allah'a ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah'ın Resûl'ünde güzel bir örnek vardır.
Bir de diğer açıdan bakalım; benim aracıya ihtiyacım yok diyen kişiler de olabilir. Bu kişiler Allah'a ulaşmayı dilememiştir. Eğer dilemiş olsalardı mutlaka Allah onları hidayetçilerine ulaştırırdı. Allah'a ulaşmayı dilemediklerine göre, bunların göğüsleri Allah'a teslim olmak isteyenler gibi göğüsleri Allah tarafından nur yolu için yarılmayacak ve bu kişi bende yaparım dedikçe kalpleri nur üzere değil, yalan yere yaptığı için KALBİ KARARACAK. 
ZUMER - 22 :E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.
İslam’ın beş şartını yapan iki insan düşünün; biri Allah'a ulaşmayı dilemiş diğeri dilememiş. Biri bulunduğu ortamda insanlara huzur vermiyor, diğeri herkesin ihtiyacına yardımcı olabilme gayreti içinde.

SİZCE HANGİSİNİN KALBİNE NUR GİRİYOR.
Ama şeytan insanları mutsuz ve huzursuz etmek için zikirden uzaklaştırmak ister. Çoğu zaman da başarır. Nasıl mı? Zikri terk ederseniz çok basit.
MUCADELE - 19 :İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).Şeytan onları kuşattı.Şeytan onları kuşattı.Böylece Allah'ın zikrini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?
Şeytan insanların hidayet üzeri olmalarını ve zikretmelerini istemez, çünkü insanlar ancak hidayet üzeri olup Allah'ı zikrederlerse mutlu olur. O zaman zikirden uzaklaştırmak için tuzaklarından uzak durmak lazım.
MAİDE - 91 :İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâh(salâti), fe hel entum muntehûn (muntehûne). Oysa ki şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve, sizi Allâh'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Siz artık (bunlara) son verdiniz mi?
MUTLU OLMAK MI İSTİYORSUNUZ? RUHUNUZU ALLAH'A ULAŞTIRMAYI DİLEYİN VE ALLAH’TAN HACET NAMAZI İLE HİDAYETÇİNİZİ İSTEYİN.
Ne kaybedersiniz ki? Allah'ın nuru olan bir evde oturmak istemez misiniz?
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.

[email protected]

 

Allah'a emanet olun.