Her canlı da farklı yetenekler vardır. İnsanlarda ve hayvanlarda bu değişir. Eğitim, sosyal çevre gibi etkenlerle kişideki yetenekler geliştirilebilir veya köreltilebilir.

Hırslı muhteris tipler belli olur. İktidar, servet, şöhret için varolan özelliklerini, yeteneklerini ya kendileri ya başkaları fark eder ve kullanıma hazır hale getirilir.

Kullanılan, kullanmayı da iyi bilir.

 

İnsanlar; iktidar gücü elde etmek, servet edinmek için hertürlü yöntemi uygulamaktan kaçınmaz. Bu yöntemler farklı olabilir.

 

Servet, makam, yetki, şöhret, insan ruh dünyasında farklı kimlik ve kişilik oluşturur.

 

Türkiye’de aydınlar da, siyasetçiler de, gazeteciler de, akademisyenler de şaşkın, halk da şaşkın. Her gün çelişen haber, bilgi, açıklama bombardımanı altında bir ortam var.

 

Kim ya da kimler neye karar verdi, kim ne düşünecek, ne yapacak belirsiz.

 

1200 yılından beri düşüncede, bilimde, teknolojide yeni atılım yapılamaması ile ilerleme kalkınma olamayacağını anlayanlar, çözüm olarak batıyı taklide yöneldiler.

 

Kimliksiz, kişiliksiz taklitçilikle; Müslüman dünyasında, kaos başlar.

 

Biat edilen siyasetçiler, liderler, din önderleri; Müslümanların kafasının karışmasına olabildiğince neden olurken, samimi Müslümanlar suskunluğa büründüler.

 

Bilimde, teknolojide ilerleme gösteremeyen, şekle dayalı İslam’ı düşünen ve yaşayan Müslümanlar; İslam’ın ilahi buyruklarını bir tarafa bırakıp, birbirlerini yok etme ve etkisizleştirme çabasına yöneldiler.

 

Müslümanlar zenginlik içinde fakir yaşarken, batının gelişmesine, refahına gıpta ile bakmaya başladılar. Kişilik çatışması böyle başladı, devam ediyor. Böylece İslam ülkelerinde sosyal şizofren insan yığınları oluştu. İnsanlar çift kişilikli hale geldi.  

 

Tahammül ve hoşgörü; ilahi buyrukların özü olmasına rağmen, İslamcı görünenler, siyasette, iş dünyasında, medyada,  akademik dünyada, öne çıkmak için her türlü değerlerini tersyüz etmede sakınca görmüyorlar.

 

Cemaatler’de, tarikatlar’da, siyasi partiler’de, vakıflar’da yuvalanan Müslüman kisveli meczuplar yüzünden, Müslümanlar, narkozsuz ameliyata alınan hastalara dönüştü.

 

Biat edilen ve sonra edilen siyasi liderler, kökünü, geçmişini inkâr eden tipler, etkili ve yetkili hale geldiler.

 

Onlar ki; söz ve icraatlarıyla, tarihi gerçeklerle, medeniyet ve kültür kaynaklarımızla, çağdaş akılcılık, bilim teknoloji ile alakalarını tamamen kesmiş durumdadırlar.

 

Kendileri; dünyevileşmenin, zenginleşmenin, şöhretin tadını yaşarken, halk yığınlarına yapılan telkinlerle, hurafelere dayalı dini görüşlerle yapılan yönlendirmenin sonuçlarını ve halkın genlerine kadar işleyen korkuyu, Müslümanların yüzlerinde görmek mümkündür.

 

İnsan; bir gece o kimlikle yatıp, sabah başka bir kimlikle kalkmak, dün söylediğinin bugün tersini yapmak suretiyle değişir mi?

 

Siz; değiştim dönüştüm, dün öyleydi ama bugün böyle demeye kalkışırsanız, bir de Din’i, yetkiyi, makamı kullanarak kalkışırsanız, toplumda sosyal şizofreni ortaya çıkar. İnsanlar iki kişilikli hale gelirler. Ne yapacaklarını, nerede olacaklarını bilemezler?

 

Günün Sözü: Tarih; ben diyenlerin çöplüğü, biz diyenlerin takdir aynasıdır.