Dini bayramlarımız ve gerekse de bu bayramlarımızın sebebi olan “oruç” ve “kurban”, biz Müslümanların hayatlarında müstesna günler ve ibadetler olarak coşkulu şekilde yer almaktadır. Her Müslüman dini sorumluluk içersinde, gerek dini vecibelerinin gereği olan bu ibadetlerinin yerine getirilmesinin gerekse bayramlarının en güzel şekilde ihya edilmesi için özel bir gayret sarf eder. Bilir ki, bu gayret ve çaba, dinimizin güzel davranış ve eylemlerinin bir parçasıdır.
Adem Aleyhi’s-Selam’dan Muhammet Aleyhi’s-Selam’dan’a kadar vahyedilen din İslâm’dır. İslâm Allah katında tek ve tek geçerli olan dindir. Allah’ın nebileri bu dinin tebliğcileri olup, Muhammet Aleyhi’s-Selam’da bu din en son şeklini almıştır:
“…….Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim….” Mâide 5/ 3.
“Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.” Al-i İmran 3/ 85
“İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.” Al-i İmran 3/ 67
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.” Al-i İmran 3/ 19
De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve nebilere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.” Al-i İmran 3/ 84
“Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?” Al-i İmran 3/83
B-Kurban
Gerek oruç ve gerekse kurban ibadeti, İslâm dininin (önceki tüm rasüllerin) ortak ibadetlerindendir:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” Bakara: 183.
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…..” Hac 22/34
1-Kurbanın farziyeti
Maalesef kurbanın durumu bu kadar açıkken, biz kurban sünnet mi, vacip mi tartışmasına girmeden konu ile ilgili âyet-i celile’leri aktaralım:
“Şu halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” Kevser: 2. Bu Âyet-i Kerime’nin tefsiri/açıklaması aşağıdaki Âyet-i Kerimelerdir:
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” Hac 22/34
“Yaşını tamamlamış (büdün kelimesine, kurbanlık büyük baş, manası verilmekte bu yanlıştır) hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” Hac 22/ 36
“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.” Hac 22/37
2-Kurbanla ilgili birkaç mesele
Kurban mali (mal ile yapılan) bir ibadet olduğundan, mali imkânı olanlar üzerine dini bir vecibedir. Mali imkânı müsait olmayan, borçlanarak veya zaruri bütçelerini (ev kirası gibi) kısarak veya erteleyerek, kurban kesmemelidirler. Hele hele, el ne der, çoluk çocuğum onun bunun eline bakmaktansa, kredi kullanarak, karşılığı olmayan kredi kartlarına çekerek kendimizi sıkıntıya sokmamalıyız.
Kurban alırken, kurbanlık hayvanın şartlarına uygun veteriner kontralından geçmesine dikkat edilmelidir. Hz. Ali; “Rasûlullah (s.a.v.), bize kurbanlık hayvan alırken göz ve kulağına dikkat etmemizi, kulağı, burnu kesik, boynuzu kırılmış hayvanlardan kurban kesmemeyi bize emretti” derdi.
Mâli imkâna sahip olanlar için bir haneye bir kurban yetmesine rağmen (Allah Rasülü dönemindeki uygulama; “Kişi kendisi ve çoluk çocuğu için tek bir kurban keserdi de onun etinden kendileri de yer başkalarına da yedirirlerdi” şeklindeydi. Tirmizi.) birden fazla kesmek isteyenler, kurbanlıklarından birini veya birkaçını (bedelini), güvendikleri hayır kurumları vasıtasıyla ihtiyaç duyulan yerlerde vekâlet yolu il kestirebilirler. (İnşallah bu vekâletler vurguna dönüşmez).
Dinde olmayan şeyler icat edilerek, “Allah Rasülü adına kurban kesmek gibi” teşebbüslere alet olunmamalıdır.
Kurban kesimlerinde, Allah Rasülü’nün tavsiyelerine, ilgili kurumların tedbirlerine ve önerilerine dikkat edilmeli, hoş olmayan görüntülere fırsat verilmemeli, ortak kurbanlarda şüpheye asla mahal bırakılmamalıdır.
Kurbanda esas olanın “takva olması gerektiği” akıldan çıkarılmamalı, kesilen kurbanlar amacı istikametinde dağıtılmalı, kışlık suçuk ve kavurma için fırsat bilinmemelidir. Kurban derileri öncelikle çevremizde maddi imkânsızlık çeken kişilere verilmeli ve bu tip yardımlarda önceliğin akrabalarımız, sonra yakın çevremiz, tanıdıklarımız olduğu bilinmelidir. Çünkü insanların yakın çevrelerinin istismar etme durumları düşüktür.
Kurbanı kendi iyi biliyorsa kesimini yapmalı, bilmiyorsa kurbanlığı kesmeyi denememeli, işi ehline bırakmalı, hiç yere “acilleri meşgul etmeyerek” bayramını huzur içinde geçirmelidir.
Kocası dini anlamda kurban ibadetinden sorumlu değilken (mâli imkâna sahip değilken), karısının da zinetleri (takıları falan) dini zenginlik ölçüsüne sahipse, kocası karısının kurban kesmesine engel olmamalı, hanım dini sorumluluğun gereği kurban ibadetini yerine getirmelidir. Çünkü öldüğünde herkes kendi ameliyle baş başa kalacağı bilinmelidir.
Kurbanlıklarda, “horoz, hindi” gibi görüşlerle, “kurbanlık yerine parasını verelim” gibi görüşlere itibar edilmemelidir.
Kurbanın, bayram namazından sonra kesilmeye başlanacağını akıldan çıkarılmamalıdır.“Şu halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.”Kevser 108/2 Âyeti mucibince ve Allah’ın son nebisinin ikazınca; “Sizden biriniz bayram namazını kılmadan kurban kesmesin.” Hadis “önce namaz sonra kurban kesme” bilinmelidir.
Diğer ibadetlerde olduğu gibi kurban ibadetinde de duyarlı olunmalı, imkânı varken kurban ibâdetinin yerine getirilmesinden uzak durulmamalıdır. “Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. ”, “Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın”,Allah Rasülü’nün uyarısı unutulmamalıdır.
Kurbanı keserken; “…..Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar……” Hac 22/28
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık….”Hac 22/34.
“O halde, O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yiyin.” Enâm 6/118, ayetleri unutulmamalıdır. Yani; “Bismillâh, Allâhü Ekber” demelidir. Dalgınlıkla unutursa her hangi bir sorun olmadığı bilinmelidir.
Arafe gününün sabah namazından itibaren, bayramın dördüncü gününün ikindi namazı dahil, farzların hemen ardından teşrik tekbirlerinin getirilmesine dikkat edilmelidir.
“……..Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız (size böyle bir yolu gösterdiği için Allah’ı tekbir edesiniz diye)……..” Hac 22/37.
Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illallâhü vellâhü ekber, Allâhü ekber, velillêhi’l-hamd. Allah (kainatın yaratıcısı, sahibi, kainat üzerinde tek hükümran olan, zat=sıfat=esmâsında tek olan, din=hesap gününün tek sahibi, yüce Allah) büyüktür, Allah büyüktür, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur ve Allah büyüktür. Allah büyüktür. Sen neylersen güzel eylersin Allah’ım.
Boğazdan yukarı ne dediğimizi bilmeden tekrar yerine, ne söylediğimizin farkında olarak Allah’ın Yüceliği karşısında, O’na teslimiyetimizin farkında olmalıyız.
Kurbanlarımız, diğer dini vecibelerimiz de düzenli olarak yerine getirilmelidir.
Ölümün ve hayatın bir imtihan aracı olduğunu yakinen müşahede etmeliyiz. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” Mülk 67/2. Bu vesileyle tekrar tekrar KUR’AN’LA buluşmalıyız. (Yani bu Kur’an bize ne söylüyor.).
Savaş ÖREN
Kur’an Evi Derneği Başkanı
www.kuranevi.org
Savaş ÖREN
Kur’an Evi Derneği Başkanı