Türkiye çapında tüm ilköğretim kurumlarına kayıtlar Haziran ayında başladı. Çocuklarımızın aldıkları eğitim hizmeti şüphesiz onların daha güzel yarınlara sahip olmalarında önemli bir faktördür. Bu nedenledir ki, milyonlarca öğrenci velisi her yıl, çocuklarının eğitimleri için “bağış” adı altında toplanan kayıt parası engeline takılmamak için büyük bir tedirginlikle kayıt işlemlerine başlamaktadır.
      Her ne kadar kayıtlar internet üzerinden yapılıyor olsa da, geçmiş yıllarda yaşananlar “kayıt parası” sorunu, yapılan tüm resmi açıklamalara rağmen, devam etmektedir. Özellikle kesin kayıt döneminde banka hesap denetimlerinde ciddi sorun yaşanan Okul Aile Birlikleri tarafından velilerimiz çeşitli yöntemlerle “gönüllü bağışa” zorlanmaktadır. Bu durumun yaşanmasının arka planında ise sistemin bugüne kadar izlediği politikaları sonucunda okulların ticarethane, öğrencilerin de müşteri haline getirilmesi olduğu artık herkesçe kabul edilmektedir.
      Yeni bakanımız sayın Ömer Dinçer’in, 20 Temmuz 2011 tarihli, 40 sayılı ve “Öğrenci Kayıt ve Kabullerinde ve Diploma Karşılığı Bağış Alınmaması” konulu bir genelge yayınlaması ile okullarda “gönüllü bağış” olarak adlandırılan kayıt parası gerçeğinin altını bir kez daha çizmiş olması açısından sevindiricidir. Bakan Dinçer’in söz konusu genelgede, “Eğitim bireyin ve toplumun gelişmesini sağlayan, ekonomik kalkınmayı destekleyen, kültürel değerleri koruyup geliştirerek gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan bir süreçtir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi en iyi şekilde eğiterek çağın gerektirdiği bir şekilde yetiştirmek Devletimizin asli görevleri arasındadır.” ifadelerini kullanması ise başka bir gerçeği bizlere sunmaktadır.
       Bakan Dinçer, Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan başlayan süreç içerisinde AK Partisi iktidarının uyguladığı piyasacı ve özelleştirmeci tüm politikaların önde gelen isimlerinden biridir. Be sebepledir ki Bakan Dinçer’in yayınladığı genelgede gerçekçi olabilmesinin tek koşulu söz konusu genelgenin kamusal, parasız ve nitelikli bir eğitim hizmeti programının parçası olmasıdır. Ancak yıllardır uygulanan politikalar bizlere gerçekleri tüm açıklığıyla göstermektedir.
      Nasıl mı?
      Eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği öğretmen ile veliyi karşı karşıya getirmektedir. Dolayısıyla hükümetin eğitime daha fazla kaynak aktarması zorunludur.
      Bakanımız Sayın Dinçer’in de ifade ettiği gibi, Anayasada ilköğretimde verilen eğitim hizmetinin parasız olduğu ifade edilirken, velililerimizden eğitim öğretim yılı içerisinde neden öğrencilerden para toplandığı önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır.
     Eğitimi bir kamu hizmeti olmaktan çıkarmayı hedefleyerek eğitimi ticarileştiren ve eğitim sistemimizi bir enkaz haline getirenlerin politikaları halen devam ederken, eğitim hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunun vurgulanması en basit anlamıyla yazımızın başlığına neden olan popülizmdir.
     Bakanımız Sayın Dinçer, Anayasanın 42. maddesinde kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılmayacağı, ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve Devlet okullarında parasız olduğunu hatırlatırken “parasız eğitim istiyoruz” talebiyle pankart açan üniversite öğrencilerinin bir buçuk yıldır tutuklu yargılanması ve parasız eğitim talep eden sendikacılar ile yöneticilerine yönelik sürekli soruşturmalar açılması AK Partisinin popülizmini bir kez daha gözler önüne serrmiştir.
     9 yıl içerisinde yüzde yüz oranında artan dershane sayısı karşısında eğitimin devletin asli görevi olmaktan çıkarıldığı gerçeği de tüm yakıcılığıyla karşımızdadır.
     Her kayıt döneminde artık klasikleşmiş bir hal alan okullara kayıtlarda “bağış” adı altında paralar alınması, velileri bezdirmiş ve eğitimden soğutmuş durumdadır. Kayıt “haraçları”nın toplamı milyonluk rakamlardan milyarlara ulaşmıştır. Parası olmayan ve para vermek istemeyen velilerin çocuklarının kaydı yapılmak istenmemekte, çeşitli zorluklar çıkarıldığı herkesçe bilinmektedir.
     Eğitim Sen de örgütlü bir öğretmen olarak buradan ifade ediyorum: Kayıt dönemlerinde, çeşitli adlar altında alınan paraların hiçbir yasal dayanağı yoktur. Üstelik bu tür parasal zorlama ve dayatmalar, başta Anayasa olmak üzere, temel evrensel insan hakları belgeleri ve hukuksal normlara göre suçtur. Velilerimiz, istekleri dışında para istenmesi ya da kayıt parası ödemediği için çocuğunun okula kaydedilmemesi durumunda, SendikamınTürkiye çapındaki şube ve temsilciliklerine başvurabilirler. Eğitim Sen şube ve temsilcilikleri, öğrenci ve velilerin yasal hakları ile ilgili olarak kendilerine yardımcı olacaktır.