Ülkelerin büyüklükleri biraz da yetiştirdikleri sanatçı ve mütefekkirlerle değerlendirilmektedir. Şekspir, Goethe, Hugo, Dante, Dostoyevski vb yazarlar hem kendi ülke kültürüne hem de dünya kültürüne önemli katkılar sağlamışlardır. Avrupa’da, kimse İncil varken başka kitaplar okumaya ne gerek var? diye düşünmez.
İslam Medeniyetinin yetiştirdiği Gazali, İmam-ı Rabbani, Muhyiddin-i Arabî, Mevlana vb. birçok değer vardır. Bunların eserleri herkesin anlayacağı şekilde günümüz Türkçesine çevrilmeli özellikle gençlere okutulmalıdır.
Bu yazımızda kısaca Mevlana (1207-1273) ve bazı sözlerine yer vermek istiyoruz. Onun en önemli eserlerinden biri Mesnevi’dir. Sezai Karakoç, Mesnevi için:” Kur’anın aşk kanıyla yazılmış yorumudur.” Der. Mehmet Akif de, Mısır’da Mesnevi’yi şerhleriyle birlikte iki kez okuduğunu söyler.
Bazı basın ve televizyon kanallarında Mevlana ile ilgili zaman zaman bazı olumsuz yazılara ve konuşmalara rastlıyoruz. Elbette Mevlana da eleştirilebilir. Ancak bu eleştiriler yapılırken yaşadığı şartlar göz önünde bulundurulmalı, yeterli bilgilere dayanmalı ve insaf sınırlarını da aşmamalıdır. Özellikle Mesnevi’de anlatılan uç sayılabilecek bazı hikâyeleri ve diğerlerini daha iyi anlamak için iyi çevrilmiş açıklamalarını da okumak gerekir. O bir rübaisinde (dörtlük) şöyle der:
“Men bende-i Kur’anem, eğer can dârem.
Men hak-i rah-i Muhammed Muhtâr’em.
Eger nakl koned cüz în kes ez güftârem,
Bîzarem ezû vez-ân sühan bîzârem.
Mevlânâ / Rûbâiler
Anlamı:
Canım bedenimde oldukça Kur’an’ın kölesiyim;
Muhammed Mustafa’nın yolunun toprağıyım;
Birisi, sözlerimden, bundan başka bir söz naklederse,
O nakleden de bezmişim ben, bu sözden de.”
Bir diğer konu da Mevlana’nın mevcut resimleridir. Bunlar, 1960 lı yıllarda İran’da yapılmış resim yarışmasında dereceye giren resimlerdir. Mevlana’nın bu resimlerde olduğu gibi kilolu,iri yarı değil zayıf ve orta boylu olduğu söylenmektedir. Bir Rum ressam, istek üzerine Mevlana’nın resmini yapmak ister. Ama her seferde Mevlana’yı farklı görür. 20 kez denemesine rağmen resmini yapmayı başaramaz . Müslüman olur ve kalemini kırar. Bu durum Mevlana’ın düşünceleriyle de örtüşmektedir. Çünkü o, “ görüntü değil mana, beden değil, can” der. Mesnevi’de anlatılan “Çin ressamlarıyla Rum ressamları “hikayesinin bu olayla bir ilgisi var mı? Onu bilemiyoruz. Bu hikayeden sonraki yazılarımızda bahsedeceğiz.