Kur’an-ı Kerim’de anlatılan başta peygamber mucizelerine ve diğer olağanüstü olaylara bakış açımız biraz da bu örnekteki gibi olmalıdır. Bu mucizeleri sadece akıl ve bilimsel yöntemlerden yola çıkarak açıklamaya çalışırsak işin içinden çıkamayız. Bizi hiç yoktan yaratan, kayadan su çıkaran, kışın kurumuş bir ağacı baharla birlikte canlandıran sonsuz güç sahibi Allah her şeyi yapmaya kadirdir.
Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’ in büyük mucizelerinden biri de “Miraç” olayıdır. Peygamberimiz, 619 yılında, bir gece vakti Mekke’deki evinden alınararak Kudüs’deki “Mescid’i Aksa”ya götürülmüş oradan da göğün en son katına çıkarılmıştır. Bu yolculukta gök katlarında bazı peygamberlerle karşılaşmış ve konuşmuş, ona cennet ve cehennem gösterilmiş, sonunda da Allah’a bir yay mesafesinde yaklaşmış, arada bir perde olduğu halde direk Allah’ın vahyine mazhar olmuştur. Bu olayda beş vakit namaz emredilmiş, Bakara suresinin son iki ayeti indirilmiş ve Allah’a inanıp ona ortak koşmayan bütün Müslümanların affedileceği müjdesi verilmiştir. Sonra da tekrar Mekkedeki evine döndürülmüş. Bu olay, o kadar kısa bir zamanda gerçekleşmiş ki dönüp geldiğinde peygamberimizin yatağı daha soğumamış.
Peygamber Efendimiz, ertesi günü bu olayı anlattığında puta tapanlar alay etmiş, ona inanmamışlar, Kudüs, Mesid’i Aksa ve yol boyunca karşılaştığı kervanlarla ilgili sorular sormuşlar. Peygamberimiz, ömründe hiç Kudüs’e gitmediği halde bu sorulara doğru cevaplar vermiştir. Yine, puta tapanlardan bazıları da henüz bu olaydan haberi olmayan Hz. Ebu Bekir’in yanına gitmişler ve olayı anlatıp: “Bu saçmalıklara da mı inanacaksın? demişler. Hz. Ebu Bekir hiç tereddüt etmeden : “ Bunları Hz. Muhammed söylüyorsa doğrudur. Çünkü o asla yalan söylemez.” demiştir. İşte bu durum sonrası Hz. Ebu Bekir’e “sıddık” lakabı verilmiştir.
Peygamberimizden sonraki yıllarda “Miraç” olayı tartışılmış, bazı İslam âlimleri bu olayın sadece ruhen gerçekleştiğini, bazıları rüyada gerçekleştiğini, bazıları da hem ruhen hem de bedenen gerçekleştiğini söylemişlerdir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunların hepsi de olabilir. Hatta bunlara ilaveten denilebilir ki: Miraç’ta gidip gördüğü her şey belki de peygamberimizin gözünün önüne getirilmiştir. Allah böyle bir şeyi gerçekleştirmekten aciz midir? Nitekim bugün Amerika’da oynanan bir maçı televizyon veya internet aracılığıyla anında evimizde izliyoruz.
Miraç Kandili’ni ve diğer kandillerimizi, ibadet ederek, Kur’an okuyarak ve dua ederek geçiriyoruz. Başta akraba ve birçok insanla kandil vesilesiyle ilgi kurarak ve ikramlarda bulunarak manen ve maddeten bir ilerme kaydediyor ve coşku yaşıyoruz. Zaten “Miraç” kelimesi de “yücelme, ilerleme” anlamlarına geliyor. Peygamber Efendimiz bir sözünde: “Namaz Müslüman’ın miracıdır.” buyurmuş. Bu durumda “Miraç” sadece peygamberimizle sınırlı kalmayarak bütün Müslümanlar için sürekli bir mucize oluyor.
“Peygamberimiz zamanında kandil mi vardı?” diyerek kandil gecelerimize gereken değeri vermeyen ve bu konuda toplumdaki duyarlığa karşı olanları da anlamakta zorluk çekiyorum. Bir kere hiç kimse “Kandil gecelerinde şu ibadetleri yapmak farzdır.” gibi bir iddiada bulunmuyor. Peygamberimiz zamanında elbette günümüzdeki gibi kandil kutlamaları yoktu ama günümüzdeki gibi evler, otomobiller, giyecekler, yiyecekler de vb. yoktu. O zaman bunları da kullanmayalım. Unutmayalım ki iyi bir niyetle yapılan ve dinin özüne aykırı olmayan hiçbir yeniliğin gerçekleştirilmesinde bir sakınca yok.
Bütün Müslümanların Miraç Kandili’ni kutlar, hak ve hakikat yolunda maddeten ilerleme, manen yücelişler dilerim.